Küçükken Allah baba vardı,
Kızdığında taş yapan yemeğini yediğinde seni seven.
O evde de Allah baba yaşıyordu,
Buz gibi duvarlarından korkmamak için dualar bilmek gerekiyordu
Arapça kelimelerden boyum kadar ipler yapmak ve onları Allah’a tutturmak gerekiyordu
Korkuyordum,
Çünkü Arap olarak doğmamıştım
Arapçanın ne anlattığını bilmiyordum
Türkçe dua okumak geçersizdi o evde
İçim, kapısında “her canlı ölümü tadacaktır” yazan mezarlık gibiydi,
Ölüler çoğalıyor ve ben canlı olarak ölümü tadıyordum…
Korkuyordum o evde,
Kendi dinimin köşesini oluşturamıyor
Her cümlenin sonu “inşallah” ile bitiyor
Ve ben kurulan hiçbir cümleye güvenmiyordum.
Salonun duvarından alışmam için akan yazılar aslında Allah’ın korku salan gece nöbeti listesiydi
İçimden eksik etmediğim huzur sokak kapısından içeri ayak basmıyordu,
Hele çömlekten yaptığım Tanrı…
Onu, şehire sokamadım.
Ve ben kaçtım!
Allah babadan arkama bakmadan uzaklaştım
kendi kitabıma geri döndüm
Üstüme henüz tozlanmamış kapağı örttüm.
Sesler vardı dışarda
Kulaklarım bu lanet sesleri işitiyordu
Kapak daha kalın olmalıydı…
Yatağıma yatıp kollarımı açarak İsa oldum
Onun gittiği yerdeydim
Sesler uzaklaşmaya başladı
Çömlekten yarattığım tanrı da buradaydı
Sarı elbise giymiş elinde dikenli çiçekler vardı
Bulut rengiydim
İsa bizimle değildi ama gittiği yer burasıydı
Tanrıya yürüdüm,
O da bana doğru adım atıyor gibiydi
Ya da bana öyle geliyordu
çiçeği uzattı bana
Tutmak istemedim, dikenliydi
Gülümsedi yarattığım tanrı
İsa ve diğerlerinin de burada olduklarını hissediyordum
Çiçeği aldım
Kokladım
Birbirimizi yaratmanın hazzı kokuyordu.
—
TÜM DAMLA ORHAN YAZILARI İÇİN TIKLAYIN