Kitaptan toplanan işaretler, eşofmanla otobüse mi binilir sorusu, gayet avam görünen yüzük ve üstelik bir hayale karşı devrim yaparcasına kahverengi gözler…
“Aşk eşofmanla yürümektir.” Choksatancakis
Kalbim titredi. Midemdeki kelebek nüfusu konusuna
girmiyorum. Bir erkeğin bir kadını gördüğünde hissetmesi gereken duygular bütününe aşk denir. Körlük hali, özgüven eksikliğine bağlı olarak terleme ve
kekeleme, yersiz havalanma, ansızın düşme ama eninde sonunda gülme durumu işte.
Eğer bunlar yoksa herhangi bir kadınla konuşur erkek ve sonra unutur. Kalbim
titredi diyordum. Evet, onu otobüsün arkasındaki koltukların önünde bana göre
sol cam kenarında otururken gördüğümde afalladım. Kitap okuyordu, okumasa da beni görmeyeceğini biliyordum ve bu
işime geliyordu. Özgürlüğümü fark edilmemek üzerine kurmuştum çoktandır.
girmiyorum. Bir erkeğin bir kadını gördüğünde hissetmesi gereken duygular bütününe aşk denir. Körlük hali, özgüven eksikliğine bağlı olarak terleme ve
kekeleme, yersiz havalanma, ansızın düşme ama eninde sonunda gülme durumu işte.
Eğer bunlar yoksa herhangi bir kadınla konuşur erkek ve sonra unutur. Kalbim
titredi diyordum. Evet, onu otobüsün arkasındaki koltukların önünde bana göre
sol cam kenarında otururken gördüğümde afalladım. Kitap okuyordu, okumasa da beni görmeyeceğini biliyordum ve bu
işime geliyordu. Özgürlüğümü fark edilmemek üzerine kurmuştum çoktandır.
Ben heyecandan olduğum yerde durmuştum.
Durduğum yer otobüs şoförünün hemen
yanıydı ama. Umutluydum. Her zaman olduğu gibi birkaç durak sonra arkaya doğru
ilerlememi mırıldanacaklar ve ben aşık olduğum kadına yaklaşacaktım. Din don… Bir kişi bindi ve yanımdan
geçti sürtünerek. Üzerimdeki aşkı zımparalamak isteyen bu fütursuz ve
gereğinden fazla tekil yolcuya nefretle baktım. Neden arkaya doğru
ilerlemiyordum? Dengesiz, kararsız görünmemek ve şımarık, yer beğenmeyen o rahatsız
tiplerden olmamak için mi? Kimsenin umrunda değil biliyordum ama sanki
evrendeki yerim orasıymış ve çaresizce boyun eğmeliymişim gibi hissediyordum. Din don… Metrobüsten geçer. Yolcunun gideceği yer metrobüs değil ama. O
zaman yolcu kafasını otobüse uzatıp neden metrobüsü sorar? Tanrı bir yerlerde
bir dünya daha yaratıyor olmalı. Saçmalık süzüyor bizim memleketten, ham
maddemizi sömürüyor.
Durduğum yer otobüs şoförünün hemen
yanıydı ama. Umutluydum. Her zaman olduğu gibi birkaç durak sonra arkaya doğru
ilerlememi mırıldanacaklar ve ben aşık olduğum kadına yaklaşacaktım. Din don… Bir kişi bindi ve yanımdan
geçti sürtünerek. Üzerimdeki aşkı zımparalamak isteyen bu fütursuz ve
gereğinden fazla tekil yolcuya nefretle baktım. Neden arkaya doğru
ilerlemiyordum? Dengesiz, kararsız görünmemek ve şımarık, yer beğenmeyen o rahatsız
tiplerden olmamak için mi? Kimsenin umrunda değil biliyordum ama sanki
evrendeki yerim orasıymış ve çaresizce boyun eğmeliymişim gibi hissediyordum. Din don… Metrobüsten geçer. Yolcunun gideceği yer metrobüs değil ama. O
zaman yolcu kafasını otobüse uzatıp neden metrobüsü sorar? Tanrı bir yerlerde
bir dünya daha yaratıyor olmalı. Saçmalık süzüyor bizim memleketten, ham
maddemizi sömürüyor.
Genç kadına bakıyorum bunlar olurken. Adeta kitabı yaşıyor. Kumral, gözleri ela
olmalı. Göremedim. Gevşettiği atkısının arasından boynu görünüyor. Beyaz. Kafam
buz tutuyor, aklım kuzey kutbuna gidiyor. Otobüsün arkasındaki aşkımla bir
igloda kahve içiyoruz. Kapıda
bembeyaz kurt köpekleri, dünyanın tepesindeyiz. Din don… Neredeyse çıkıp
çığırtkanlık yapacağım. Önümdeki demiri, Musa’nın
asasını tuttuğu gibi tutuyorum. Yolcular otobüse bakıp binmiyorlar, hepsi
Firavun’un adamı. Trafik, kanal açılmış Kızıl Deniz gibi akıcı, asayı
sıkıyorum. Neredesin İstanbul? Kalabalığın, yoğun trafiğin, lanetin nerede?
Lanetine ihtiyacım var, beni arkalara sürüklesin, onun diyarlarına. Olmuyor.
Otobüs hızla hareket ediyor. Bütün koltuklar dolu, hınçla arkalara bakıyorum,
yapabilirsin diyorum kendime ve demiri bırakıyorum. Zank… Fren! Tutuyorum
tekrar asamı. Peygamberlikten istifa etmek mümkün değil sanırım.
olmalı. Göremedim. Gevşettiği atkısının arasından boynu görünüyor. Beyaz. Kafam
buz tutuyor, aklım kuzey kutbuna gidiyor. Otobüsün arkasındaki aşkımla bir
igloda kahve içiyoruz. Kapıda
bembeyaz kurt köpekleri, dünyanın tepesindeyiz. Din don… Neredeyse çıkıp
çığırtkanlık yapacağım. Önümdeki demiri, Musa’nın
asasını tuttuğu gibi tutuyorum. Yolcular otobüse bakıp binmiyorlar, hepsi
Firavun’un adamı. Trafik, kanal açılmış Kızıl Deniz gibi akıcı, asayı
sıkıyorum. Neredesin İstanbul? Kalabalığın, yoğun trafiğin, lanetin nerede?
Lanetine ihtiyacım var, beni arkalara sürüklesin, onun diyarlarına. Olmuyor.
Otobüs hızla hareket ediyor. Bütün koltuklar dolu, hınçla arkalara bakıyorum,
yapabilirsin diyorum kendime ve demiri bırakıyorum. Zank… Fren! Tutuyorum
tekrar asamı. Peygamberlikten istifa etmek mümkün değil sanırım.
Din don… Ağır aksak biniyor
teyze… Artık umudumu kaybettiğim için saf saf onu seyrediyorum. Geçemiyor.
Uyanamıyorum. Geçmek istiyor, geçemiyor. “Buraya kadar” diyorum ve “Aman teyze,
ben ilerleyeyim sen geç, yer versinler sana, hatta adın Meryem olsun.” Yenilik
şarttı, bırakıyorum asayı ve koşarcasına arkaya ilerliyorum. Bana göre solda,
kalbime göre ortada olan kadına böyle jöle kıvamında bir romantizmle
yaklaşıyorum. Yaklaştıkça gülümsüyorum. İçime içime gülümsediğimi dışıma dışıma
gösterdim mi emin değilim…
teyze… Artık umudumu kaybettiğim için saf saf onu seyrediyorum. Geçemiyor.
Uyanamıyorum. Geçmek istiyor, geçemiyor. “Buraya kadar” diyorum ve “Aman teyze,
ben ilerleyeyim sen geç, yer versinler sana, hatta adın Meryem olsun.” Yenilik
şarttı, bırakıyorum asayı ve koşarcasına arkaya ilerliyorum. Bana göre solda,
kalbime göre ortada olan kadına böyle jöle kıvamında bir romantizmle
yaklaşıyorum. Yaklaştıkça gülümsüyorum. İçime içime gülümsediğimi dışıma dışıma
gösterdim mi emin değilim…
Din don… Şimdi sıra otobüsün yavaşlamasında… Kuzey
kutup boyunlu kadına birkaç metre kala kalbimin titremesi depreme dönüşüyor.
Ellerini ve kitabı göremesem de kollarını görüyorum. Eğik başının gölgesini ve
gözlerinin ela olma ihtimalini görüyorum. Kimse yok beni uyaracak,
tokatlayacak. Sonradan bu hikayeyi anlattığım roman kahramanı beni öldürüyor aslında ama saçma buluyoruz bu ölümü
ve yabancılaşıyoruz birbirimize. Önemsiz bir ayrıntı olarak kayıtlara geçiyor
cenazem, kahraman idam ediliyor. Kafa gitti yine… Ve trafik. Duruyoruz. Ben
ve o duruyoruz, diğerleri umrumda değil. Hiç kıpırdamıyor. Eşofman giydiğini
görüyorum. Tahminler yürütüyorum. İhtimaller artı tahminler, eşittir hayaller.
Hesap başlıyor. Otobüsten inerken bu hesabı bir daha yapmamaya söz veriyorum
ama metroya bindiğimde bu sözü unutuyorum. Kötü, çok kötü… Gelecek zamanın
zamanı değil, anı sağıyorum dolu otobüsten. Otobüs doldu yani.
kutup boyunlu kadına birkaç metre kala kalbimin titremesi depreme dönüşüyor.
Ellerini ve kitabı göremesem de kollarını görüyorum. Eğik başının gölgesini ve
gözlerinin ela olma ihtimalini görüyorum. Kimse yok beni uyaracak,
tokatlayacak. Sonradan bu hikayeyi anlattığım roman kahramanı beni öldürüyor aslında ama saçma buluyoruz bu ölümü
ve yabancılaşıyoruz birbirimize. Önemsiz bir ayrıntı olarak kayıtlara geçiyor
cenazem, kahraman idam ediliyor. Kafa gitti yine… Ve trafik. Duruyoruz. Ben
ve o duruyoruz, diğerleri umrumda değil. Hiç kıpırdamıyor. Eşofman giydiğini
görüyorum. Tahminler yürütüyorum. İhtimaller artı tahminler, eşittir hayaller.
Hesap başlıyor. Otobüsten inerken bu hesabı bir daha yapmamaya söz veriyorum
ama metroya bindiğimde bu sözü unutuyorum. Kötü, çok kötü… Gelecek zamanın
zamanı değil, anı sağıyorum dolu otobüsten. Otobüs doldu yani.
Din don…
Hesap devam ediyor. Sahilde dolaşırken bu yaşadıklarımı
anlatıyorum ona ve o gülümsüyor. İnanmak istemeyen bir gülümseme bu,
sinirlerimi bozuyor. Naz yaptığını varsayıp anlatmaya devam ediyorum. Teyzeyi
anlatıyorum, İsa’yı, Musa’yı, aşkımı anlatıyorum. Dini yayın yapan kanallardaki
vaazlara dönüyor anlattıklarım. Başa alıyorum. Ona ilk görüşte aşık olduğumu,
otobüsün en önünden arkasına aşk köprüleri kurduğumu… Başa alıyorum. İşten
çıkmıştım, umutsuzdum, hava griydi, seni gördüm, yaklaştım falan… Başa…
Murathan Mungan’ın böyle şiiri var biliyor musun? Nasıl diye soruyor, yanlış
soru aslında ama ben hangisi diye kabul edip: “Ayaküstü yaşanmış aşk hikayeleri”
diyorum. Bilmiyorum diyor. Bilsen şaşırırdım demiyorum, gülümsüyorum. Ukalaca
oldu, başa alıyorum. Otobüse bindim. Seni gördüm. Her nedense arkaya doğru
ilerleyemedim. Boynunu gördüm. İçim üşüdü -o an hatırlamıyorum igloyu ve
köpekleri- ve aşık oldum. Üşümek ve aşık olmak aklına yatmıyor. Başa…
anlatıyorum ona ve o gülümsüyor. İnanmak istemeyen bir gülümseme bu,
sinirlerimi bozuyor. Naz yaptığını varsayıp anlatmaya devam ediyorum. Teyzeyi
anlatıyorum, İsa’yı, Musa’yı, aşkımı anlatıyorum. Dini yayın yapan kanallardaki
vaazlara dönüyor anlattıklarım. Başa alıyorum. Ona ilk görüşte aşık olduğumu,
otobüsün en önünden arkasına aşk köprüleri kurduğumu… Başa alıyorum. İşten
çıkmıştım, umutsuzdum, hava griydi, seni gördüm, yaklaştım falan… Başa…
Murathan Mungan’ın böyle şiiri var biliyor musun? Nasıl diye soruyor, yanlış
soru aslında ama ben hangisi diye kabul edip: “Ayaküstü yaşanmış aşk hikayeleri”
diyorum. Bilmiyorum diyor. Bilsen şaşırırdım demiyorum, gülümsüyorum. Ukalaca
oldu, başa alıyorum. Otobüse bindim. Seni gördüm. Her nedense arkaya doğru
ilerleyemedim. Boynunu gördüm. İçim üşüdü -o an hatırlamıyorum igloyu ve
köpekleri- ve aşık oldum. Üşümek ve aşık olmak aklına yatmıyor. Başa…
Din don.
Hayallerim beni terletiyor. Kitabı kaldırıyor,
adını tam okuyamıyorum. Bir aşk kitabı… Aşk var, aşk kitabı var, otobüs var,
gözleri kahverengi ama olsun diyorum, işte mutluluğun
formülü. Mutluluğun formülü mü? Bir kitabın kapağı bu kadar etkili olur
diyorum kendi kendime, bu edebi gerginliğimi cehenneme yolluyorum. Kadın,
gözümden düşmeden kapatıyorum kitap konusunu. Okumasa da aşık olacaktım, isyan
etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi
diyorum. Ey yavrum ey, ilk aşk acımı bu bestseller
mevzusuyla çekiyorum böylece.
adını tam okuyamıyorum. Bir aşk kitabı… Aşk var, aşk kitabı var, otobüs var,
gözleri kahverengi ama olsun diyorum, işte mutluluğun
formülü. Mutluluğun formülü mü? Bir kitabın kapağı bu kadar etkili olur
diyorum kendi kendime, bu edebi gerginliğimi cehenneme yolluyorum. Kadın,
gözümden düşmeden kapatıyorum kitap konusunu. Okumasa da aşık olacaktım, isyan
etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi
diyorum. Ey yavrum ey, ilk aşk acımı bu bestseller
mevzusuyla çekiyorum böylece.
Din don.
Pardon diyor. Aklım Fransa’ya
gidiyor. Cezayir asıllı şarkıcı İndila’ya ve yanaklarına… Bir başka aşk
hikayesi de o. Son dans şarkısı ve Paris. O da ne? Yol verirken önümdeki
demirde ellerimiz alt alta üst üste. Parmağında yüzük. Serbest çağrışıma
başlatma şimdi diyorum içimden içime ve es geçiyorum fantastik cümleleri.
Ciddileşiyorum üç saniyeliğine ve kuruyorum… Yirmi-yirmi üç yaşlarında, öğrenci kılıklı bir kadının parmağına
şatafatlı denilebilecek ve ilişki durumu için takıldığı kesin olan yüzük nasıl
girer? SMS aşkıdır kesin çıt çıt çıt. Kitaptan toplanan işaretler,
eşofmanla otobüse mi binilir sorusu, gayet avam görünen yüzük ve üstelik bir
hayale karşı devrim yaparcasına kahverengi gözler… Terk ediyorum diyorum ve
yol veriyorum. Takıyorum kulaklığımı, insan ister istemez acı çekiyor.
Düşünüyorum da iyi kötü dakikalarımız geçti, yolu açık olsun.
gidiyor. Cezayir asıllı şarkıcı İndila’ya ve yanaklarına… Bir başka aşk
hikayesi de o. Son dans şarkısı ve Paris. O da ne? Yol verirken önümdeki
demirde ellerimiz alt alta üst üste. Parmağında yüzük. Serbest çağrışıma
başlatma şimdi diyorum içimden içime ve es geçiyorum fantastik cümleleri.
Ciddileşiyorum üç saniyeliğine ve kuruyorum… Yirmi-yirmi üç yaşlarında, öğrenci kılıklı bir kadının parmağına
şatafatlı denilebilecek ve ilişki durumu için takıldığı kesin olan yüzük nasıl
girer? SMS aşkıdır kesin çıt çıt çıt. Kitaptan toplanan işaretler,
eşofmanla otobüse mi binilir sorusu, gayet avam görünen yüzük ve üstelik bir
hayale karşı devrim yaparcasına kahverengi gözler… Terk ediyorum diyorum ve
yol veriyorum. Takıyorum kulaklığımı, insan ister istemez acı çekiyor.
Düşünüyorum da iyi kötü dakikalarımız geçti, yolu açık olsun.

Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.