Iria G. Parente ve Selene M. Pascual imzalı Alma ve Yedi Canavar, Genç Timaş‘tan çıktı. Kitabı KalemKahveKlavye için Çağla Özden inceledi.
Hayat, her birimiz için zaman zaman bir meydan savaşı. Düştüğümüz, yeniden ayağa kalktığımız, acı çektiğimiz anlar insana tanıdık.
Hepimizin korkuları, kaygıları, hataları var. Herkes, tek bir hayatın içinde birçok halde var olmaya çalışıyor. Bu varoluş hikayesinin içinde kalbimizde ve zihnimizde gizlediğimiz, zaman zaman yüzleşmek zorunda kaldığımız her şey, aslında hepimiz için birer canavar. Onlarla birlikte yaşıyor, hikayemizi onların gölgesinde yazıyoruz. Kimilerimiz bu canavarlarla yüzleşecek kadar cesur, kimilerimiz onların kölesi olacak kadar çaresiz.
İnsanın olduğu her yerde elbetteki sorunlar, kaygılar, sıkıntılar var. Bu, mutluluk kadar doğal bir kavram. Bizi biz yapan, gelişmemizi sağlayan en önemli etmenlerden biri. Peki, hepimizin hayatının bir yerinde tökezleyip düştüğü, acı çektiği, çözemediği bir konuları, hatta resme daha geniş bir perspektiften bakarsak depresyonu gençler nasıl yaşıyor?
Alma ve Yedi Canavar işte tam bu noktadan yola çıkıyor. Kitabın yazarları Iria G. Parente ve Selene M. Pascual, gençler için depresyonu yaratıcı ve özgün bir dille ele alıyor ve kitabın kahramanı Alma’nın sorunlarını bulma, kabullenme ve iyileşme sürecini Genç Timaş, Esma Fethiye Güçlü çevirisiyle okurla buluşturuyor.
“Her gün kendi canavarlarıyla savaşan herkese.
İyileşeceksiniz.Ve diğerlerinin canavarlarla baş etmesine yardım ederek onların mücadelesini kolaylaştıran herkese.
Çok değerlisiniz.”
İnsana insan gerek ve kendimizi en yalnız hissettiğimiz anlarda bir başkasının bizi anladığını, fark ettiğini bilmek bize güç verir.
Aristoteles, herkesin kendi tecrübesiyle gelişebileceğini, tüm tecrübelerin kişisel olduğunu söyler. Tecrübelerimiz kişisel fakat duygularımız ortaktır. Bazen birine sadece “Seni anlıyorum” demek bile o kişi için hiç ummadığımız kapılar açar. Alma’nın hikayesinde var olan güçlü empati duygusu bu yüzden kalbimize işliyor. Çünkü kitap boyunca Alma’nın yaşadıklarını anladığınızı, yalnız olmadığınızı hissediyorsunuz.
Alma ve Yedi Canavar, her yaştan okurun kendinden bir şeyler bulabileceği ve üzerinde düşüneceği bir roman. Küçücük bir çocuğun da yaşlı bir adamın da hayatının mutlaka bir yerinde, türlü şekillerde yaşadığı duyguların berrak bir anlatısı. Yormadan ilerleyen, sade ve en önemlisi tanıdık bir dili var.
“Her gün gülümsediğinde, iyi olduğunu ve kötü giden bir şey olmadığını söylediğinde bu biraz daha gerçek oluyordu.”
Alma ve Yedi Canavar’ın herkese iyi gelecek bir roman olmasının bence en önemli nedeni de kahraman Alma’nın, depresyonunun yarattığı canavarlarla savaşmasında en büyük gücü kendinde bulacağını fark etmesi. Ve bu güce nefes aldığı sürece sahip olduğunu bilmesi.
İnsan, korkularıyla yüzleşince ilerleyebilir. Yüzleşmek için de öncelikle onları kabullenmek gerekir. Alma bize iç dünyasını anlatırken, şunu fark ediyorsunuz: hepimizin yatağın altında gizlenen canavarları ve kendi yolunda ilerlemek için onlarla tek tek yüzleşmesi gereken anlar var. Kendi yolumuzda ilerlerken, hayatı bir cesur yürek mi yoksa bir korkak olarak mı yaşayacağız, bu bize bağlı.
Alma ve Yedi Canavar, anlatımı oldukça güçlü kılan yaratıcı görselleri, akıcı dili ile sadece gençler için değil, herkes için yazılmış, gününüzü güzelleştirecek ve sizi empatiyle kucaklayacak sıcacık bir roman.
Kitabı bitirdiğinizde hem gülümseyecek hem de iz bırakan cümlelerini zihninize kazımış olacaksınız.
Alma ve Yedi Canavar · Tanıtım Bülteni
Her gün olduğu gibi yine bir gece Alma, odasında zifiri karanlıkta oturmaktadır. Her zaman evdeki lambadan ya da dışarıdaki bir sokak lambasından küçük bir ışık şeridi süzülürdü ama o gece Alma daha önce hiç olmayan bir şey ile karşılaşmıştı. Onlardan değil dünyadan da korkmaması gerektiğini söyleyen yatağının altında yaşayan canavarların geri kalanıyla tanışmıştı; onlar aslında Alma’yı korumak için oradaydı. Bir, ayağını zar zor ölçer ve tehlikeli görünmez. İki, büyük ve bir ton ağırlığında. Üçüncünün sarı gözleri var. Dört, renkli halkalı uzun bir kuyruk. Beş, kulağa fısıldama konusunda uzmandır. Altı, ağlamayı kesmeyecek. Yedi, küçük görünür ama bir ampul kadar büyüyebilir. Futbol topu kadar büyük. Oturma odasındaki televizyon kadar büyük. Bu yedi yaratık (bazıları korkunç, diğerleri görünüşte zararsız) Alma'nın yatağının altında yaşar ve geceleri onun ışığını, hayallerini ve umutlarını çalmak için dışarı çıkarlar. Alma, kimsenin gerçek olduklarına inanmayacağı korkusuyla ailesiyle veya arkadaşlarıyla bunlar hakkında konuşmaya cesaret edemez. Ama Alma'nın bilmediği şey, onların yalnızca birlikte savaşılabilecek canavarlar olduğudur. Iria G. Parente ve Selene M. Pascual, gençler için bu duygusal alegoride depresyonu ele alıyor.