Thomas Bernhard ‘ın hayatı, kitapları, sanatına dair bir tersinden inceleme. 10 Maddede “Neden Thomas Bernhard Okumamalıyız?”, İbrahim Alp Okur’un kaleminden KalemKahveKlavye’de.
1- Durup dururken soğuk, nemli, dört tarafı fayansla döşeli ve alabildiğine karanlık bir bodrum katına yalınayak girmek ister misiniz? Cevabınız hayırsa Thomas Bernhard okumak da istemeyeceksiniz.
2- Memleket ve aile kavramlarına sıcak bakıyorsanız Bernhard’ın satırları sizi biraz üzebilir. Çünkü daha doğmadan ülkesiyle ilk anlaşmazlığını yaşamıştır o, evlilik dışı bir çocuk olduğu için Avusturya’daki Katolik anlayış orada doğmasına izin vermez, bu yüzden Bernhard, Hollanda’da dünyaya gelmek zorunda kalır. Daha doğmamış bir bebeğin bu denli bilinçli kararlar vermek zorunda kalması sizi üzdüyse, okumamalısınız.
Dünyaya getirilir, ama yetiştirilmeyiz. Bizi dünyaya getirenler, yarattıkları yeni insanı yok etmek için gereken her türlü beceriksizliği ve akılsızlığı yaparlar. Doğuştan gelen her türlü potansiyelini daha hayatının ilk üç yılında mahvetmeyi başarırlar, üstelik bu başarılarıyla mümkün olan en büyük suçu işlediklerinin farkında değildirler.
3- Sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğuna inanıyorsanız, Bernhard bu inancınızı sarsabilir. Küçük yaşta yakalandığı ciğer zafiyeti, zamanla kalbini de zorlamaya başlar Bernhard’ın ama o bu hastalık yüzünden bir kenara çekilmez. Hastalığını toplumun, çağının yapay sağlıklılığına meydan okumak için kullanır; yazarlığını, ayrıksılığını hastalığına özdeş kılar. Ölüme ya da ölüm güdüsüne baştan teslim olur, o güdüyle yazar ve dış dünyaya kafa tutar.
4- Her yazarı tanımlayan bazı kelimeler, kavramlar vardır. Bernhard’ı tanımlayan kelimeler; intihar, hastalık, delilik ve yalnızlıktır. Biraz karanlık mı oldu? İlk intihar girişimini yedi sekiz yaşlarında bir çocukken gerçekleştirmiştir Bernhard ama ip koptuğu için başarısız olmuştur. Hastalıksa ona hayatı boyunca eşlik eden bir kavramdır. Delilik, Bernhard’ın satırlarına vurulmuş bir yaftadır. Yalnızlık mı? İnsanlarla arasında her zaman bir duvar bulunan, yalnızlığı en koyu haliyle yaşayan Bernhard için bir yaşam biçimidir.
5- “Evet ya, ben de çok sıkılıyorum insanlardan,” mı diyorsunuz? Bir daha düşünün… Enis Batur, Bernhard’ın insanlardan kaçışını tanımlamak için onu “misantrophe” (“insan düşmanı”) olarak tanımlamıştır. Yani Bernhard’ın yalnızlığı Wi-Fi’ı kapatmak, o günlük arkadaşlarıyla buluşmamak boyutundan biraz daha fazladır.
6- Kitap cümlelerini sosyal medya hesaplarınızda paylaşmayı seviyorsanız, Bernhard yazını sizin için bir zaman kaybı olabilir. Çünkü Bernhard’ın en güçlü silahı, öfkeyle yüklü dilidir. Bu dil katıksız bir nefret olarak satırlara dökülür. Yani onun cümlelerini paylaşmanız, yanlış anlaşılmanıza ve takipçi kaybetmenize sebep olabilir.
7- Nazi eğitiminden geçmiş bir birey olan Bernhard, İkinci Dünya Savaşı atmosferine de yakından tanık olmuştur. Yani karşınızdaki adam zehirlenerek büyümüş ve o zehirle yaşamaya alıştığı için hayatta kalmıştır. Bu zehri onun oyun kişilerinin dilinde de görebilirsiniz. Oyun kişileri akla gelen ya da gelmeyen her şeye küfür tiratları ile saldırırlar. Tiksinti ve aşağılama, bu karakterlerin başlıca özellikleri gibidir. Bernhard’ın edebiyat ve tiyatro dünyasındaki bir diğer ismi, “hakaret virtüözü”dür.
Atalarımın bu şehri aslında ölümcül bir hastalıktır ve şehirliler ya kalıtım ya bulaşma yoluyla ona yakalanırlar. Doğru anda çekip gitmezlerse eninde sonunda doğrudan ya da dolaylı yoldan intihar ederler veya bu ölümcül toprakların başpiskoposluk mimarisi ile Nasyonal Sosyalizm – Katoliklik harmanlanması arasında sürüne sürüne zamanla helak olurlar.
8- Ölümü düşünmenin size iyi gelmediğini düşünüyorsanız, Bernhard yazını size göre değildir. Çünkü onun kullandığı mürekkep ölümden beslenir. Bu gerçeği kabullendiği için nefretini, öfkesini ve karanlığını serbest bırakmakta bu kadar cömerttir.
9- Buraya kadar içiniz biraz sıkıldıysa konuyu cinselliğe getirip sizi biraz fantezi dünyasına çekmek isterdik fakat maalesef Bernhard yazınında bu durum da söz konusu değil. Çünkü onun satırlarında cinsellik, hastalıklı bir yapıda çıkar okurun karşısına.
10- Son olarak gözleriniz karanlığa alışmakta zorlanıyorsa, Thomas Bernhard okumamalısınız.
İbrahim Alp Okur’un Diğer Yazılarını Okumak İçin Tıklayın
1995, İzmir. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü Dramatik Yazarlık Anasanat Dalı mezunu. Öykü, deneme, makale, tiyatro oyunu alanlarında kalem oynatıyor. Radyo programı yapımcılığı ve metin yazarlığı yapıyor.