“Yedi Yaz Güncesi”, Kalem Kahve Klavye yazarlarından Gezginci Erdem ‘in kaleminden yedi bölümlük hikayelerden oluşan bir yazı dizisi olarak iki günde bir yayınlanır. Bu, yedinci ve son bölümüdür.
Hissetmek
katledilen yakınlarının ağırlığını,
katledilen yakınlarının ağırlığını,
bir
ağırlık ki örter
ağırlık ki örter
masumiyeti
sonsuza dek
sonsuza dek
öyle
çok ki ölüler… – Umutsuzluğun
Yedi Katmanı yedinci dize / John Berger
çok ki ölüler… – Umutsuzluğun
Yedi Katmanı yedinci dize / John Berger
Tavana
bakarak yazdım anlamsızlığın manifestosunu. Sallanıyordu rüyalarım avizenin
üstünde. Loş ışığı emiyordum kısık gözlerimle. Büyük büyük sorular sormak için
kasvete ihtiyaç duyar insan. Duymalı ya da!
bakarak yazdım anlamsızlığın manifestosunu. Sallanıyordu rüyalarım avizenin
üstünde. Loş ışığı emiyordum kısık gözlerimle. Büyük büyük sorular sormak için
kasvete ihtiyaç duyar insan. Duymalı ya da!
Herkes
uyuyor henüz. Pompalanan pazar keyfi için uyandıklarında plastiğe bürünecek
hayatlar. Yalıtkan ve bencil bakacak anne çocuğuna ve yarıştıracak onu; baba
ise değer biçecek en kutsal ne görüyorsa etrafında. Kardeşler eriyecek bir
potada birazdan, dağılıp gidecekler toplumun A şehrinden B şehrine giden
onulmaz raylarında.
uyuyor henüz. Pompalanan pazar keyfi için uyandıklarında plastiğe bürünecek
hayatlar. Yalıtkan ve bencil bakacak anne çocuğuna ve yarıştıracak onu; baba
ise değer biçecek en kutsal ne görüyorsa etrafında. Kardeşler eriyecek bir
potada birazdan, dağılıp gidecekler toplumun A şehrinden B şehrine giden
onulmaz raylarında.
Neden
yazıyorum?
yazıyorum?
Ortaya
bıraktığım herhangi bir kelime sonsuzluğun içinde yitip gidecek nasılsa. Neden
bu zahmet? Kağıt kalmayacak, kalem kalmayacak, klavye kalmayacak, göz
kalmayacak, can kalmayacak… Tavana bakarak soruyorum: Neden yazıyorum? İki
köpek havlayarak geçiyor sokaktan. Bir kapı gıcırdıyor apartmanda. Çok az
vaktim kaldı, hissediyorum. Aldığım notlar pazar gününün gergin yüzünden
şikâyet ediyor. Herkes gibi. Akşama doğru insanlıktan çıkan köleler olduğunu
kestirebilirim mesela insanların. Herkes bunları zaten biliyor. Katran karası
bir gerçekten başka yazacak hiçbir şeyim yokmuş demek ki. Neden yazıyorum,
sorunun cevabı yok. Cevabı olsa da olmasa da fark etmez çünkü. Hikâyelerim
doğuyor, çürüyor ve ölüyor. Ben onları her yazdığımda mezar hırsızlığından
başka bir şey yapmıyorum.
bıraktığım herhangi bir kelime sonsuzluğun içinde yitip gidecek nasılsa. Neden
bu zahmet? Kağıt kalmayacak, kalem kalmayacak, klavye kalmayacak, göz
kalmayacak, can kalmayacak… Tavana bakarak soruyorum: Neden yazıyorum? İki
köpek havlayarak geçiyor sokaktan. Bir kapı gıcırdıyor apartmanda. Çok az
vaktim kaldı, hissediyorum. Aldığım notlar pazar gününün gergin yüzünden
şikâyet ediyor. Herkes gibi. Akşama doğru insanlıktan çıkan köleler olduğunu
kestirebilirim mesela insanların. Herkes bunları zaten biliyor. Katran karası
bir gerçekten başka yazacak hiçbir şeyim yokmuş demek ki. Neden yazıyorum,
sorunun cevabı yok. Cevabı olsa da olmasa da fark etmez çünkü. Hikâyelerim
doğuyor, çürüyor ve ölüyor. Ben onları her yazdığımda mezar hırsızlığından
başka bir şey yapmıyorum.
Hala
ses yok.
ses yok.
Pazar
kahvaltısı için yavaş yavaş dışarı çıkmaya hazırlanan şehir insanını
düşünüyorum. Tavana bakarak anlamsızlığın manifestosunu yazmak niyetindeyim ama
bu niyetin kaleme dökülmesi işleri zorlaştırıyor. Önce kaleme döküp sonuna
yazsaydım: Bu, tavana bakılarak yazılan anlamsızlığın manifestosudur, diye.
Yok, illa çelişkiye düşeceğim. İlla damarlarım genişleyecek düşünürken ve
içimdeki nefessizlik zamanımı saracak boşluğa.
kahvaltısı için yavaş yavaş dışarı çıkmaya hazırlanan şehir insanını
düşünüyorum. Tavana bakarak anlamsızlığın manifestosunu yazmak niyetindeyim ama
bu niyetin kaleme dökülmesi işleri zorlaştırıyor. Önce kaleme döküp sonuna
yazsaydım: Bu, tavana bakılarak yazılan anlamsızlığın manifestosudur, diye.
Yok, illa çelişkiye düşeceğim. İlla damarlarım genişleyecek düşünürken ve
içimdeki nefessizlik zamanımı saracak boşluğa.
Boşluk
bedenin sırrıdır aslında, felsefenin değil!
bedenin sırrıdır aslında, felsefenin değil!
Bu
gün bitecek. Bitti hatta. Geçen hafta ölmüşüm ya da yarın öleceğim. Etrafımda
döndü ailemin hayatı. Yüzlerini göremedim. Barların tuvaletlerinde öğrendim
tanrının olmadığını. Pis kokuyu büyük bir gürültüyle çeken pervaneler anlattı
Zeus’a karşı yapılan tertibi. Silsile halinde devrildi bütün mitler işerken.
gün bitecek. Bitti hatta. Geçen hafta ölmüşüm ya da yarın öleceğim. Etrafımda
döndü ailemin hayatı. Yüzlerini göremedim. Barların tuvaletlerinde öğrendim
tanrının olmadığını. Pis kokuyu büyük bir gürültüyle çeken pervaneler anlattı
Zeus’a karşı yapılan tertibi. Silsile halinde devrildi bütün mitler işerken.
Yatakta
dönüyorum hâlâ. Böyle planlanmadı bu yazı. Aslında röntgenini çektim düşünce
akışımın ve soğudum her şeyden. Tavana da bakmıyorum artık. Sadece Pazar
günleri mahalleye uğrayan poğaçacının sesi inletiyor her yeri. Çok eski bir
inanışa (pazar günlerinin özel olduğu inanışına) Kastamonulu poğaçacıdan selam!
dönüyorum hâlâ. Böyle planlanmadı bu yazı. Aslında röntgenini çektim düşünce
akışımın ve soğudum her şeyden. Tavana da bakmıyorum artık. Sadece Pazar
günleri mahalleye uğrayan poğaçacının sesi inletiyor her yeri. Çok eski bir
inanışa (pazar günlerinin özel olduğu inanışına) Kastamonulu poğaçacıdan selam!
Duvara
döndüm. Elimi uzattım duvara. Serin. Bir kapı açıldı. Kredi kartlarından at
yapmış bir şövalye karşıladı beni. Yol gösterdi. Galata Köprüsü’nün üstünde
madeni paralardan oluşan halkın içine girdik. Kalabalık, cümbüş, sesler…
Galata Kulesi’ne geldiğimizde kayboldu ortadan. Kulenin girişinde kâğıt para
karşıladı beni. Elimden tuttu, kadındı yanılmıyorsam. Kulenin tepesine çıkardı.
döndüm. Elimi uzattım duvara. Serin. Bir kapı açıldı. Kredi kartlarından at
yapmış bir şövalye karşıladı beni. Yol gösterdi. Galata Köprüsü’nün üstünde
madeni paralardan oluşan halkın içine girdik. Kalabalık, cümbüş, sesler…
Galata Kulesi’ne geldiğimizde kayboldu ortadan. Kulenin girişinde kâğıt para
karşıladı beni. Elimden tuttu, kadındı yanılmıyorsam. Kulenin tepesine çıkardı.
Bak,
dedi.
dedi.
Eriyordu
şehir. Altın sarısı nehirler oluşmuş, Haliç’e ve boğaza akıyordu yavaş yavaş.
şehir. Altın sarısı nehirler oluşmuş, Haliç’e ve boğaza akıyordu yavaş yavaş.
Güneş
yakmaya başlamış, terlemişim. Rüyamı sokarak işin kolayına kaçtığımı düşünenler
haklı. Artık hiçbir şeyin önemi yok. Anladım, geçen hafta ölmemişim.
Yarınmış…
yakmaya başlamış, terlemişim. Rüyamı sokarak işin kolayına kaçtığımı düşünenler
haklı. Artık hiçbir şeyin önemi yok. Anladım, geçen hafta ölmemişim.
Yarınmış…
Son
bir kez tavana baktım. Yarım kaldı anlamsızlığın manifestosu. Anlamsız çünkü,
belki de yazılmasına bile gerek yok.
bir kez tavana baktım. Yarım kaldı anlamsızlığın manifestosu. Anlamsız çünkü,
belki de yazılmasına bile gerek yok.
Yarın
iş var
dedi, on bir milyon dört yüz doksan dördüncü kişi. Evet var.
iş var
dedi, on bir milyon dört yüz doksan dördüncü kişi. Evet var.
Aman
efendim, sendrom sarmış akşam olunca dört bir yanlarını. Neden efendim? Hepsine
tek tek anlattım tavanı, barları ve anlamsızlığı. Onlar artık birer zombi. Şiir
okuyorlar çatılarda. İflah olmazlar artık. Birkaçı abartacak işi ve şiire
dönüşecek. Ayaklarından başlayacak dönüşüm.
efendim, sendrom sarmış akşam olunca dört bir yanlarını. Neden efendim? Hepsine
tek tek anlattım tavanı, barları ve anlamsızlığı. Onlar artık birer zombi. Şiir
okuyorlar çatılarda. İflah olmazlar artık. Birkaçı abartacak işi ve şiire
dönüşecek. Ayaklarından başlayacak dönüşüm.
“Görüyorum
mavi çatısını ömrümün.”
mavi çatısını ömrümün.”
Korkacak
zombimiz. Okumaya başlayacak şiirini ve karnını yaracak bir dize daha.
zombimiz. Okumaya başlayacak şiirini ve karnını yaracak bir dize daha.
“Bir kedi tetikte
Kedi ben.
Bir kuş av olacak
Kuş ben.”
Eli,
ayağı, kafası şiir oluyor sonunda zombimin.
ayağı, kafası şiir oluyor sonunda zombimin.
Böyle
böyle mahalleli aforoz etti beni selamdan. Musallat etmişim bu şiirden zombi
adamları. Henüz erken, birazdan başlar yaygara. Çatal kaşık sesleri, çocuk
sesleri ve çatılarda ölümsüz şiir zombileri.
böyle mahalleli aforoz etti beni selamdan. Musallat etmişim bu şiirden zombi
adamları. Henüz erken, birazdan başlar yaygara. Çatal kaşık sesleri, çocuk
sesleri ve çatılarda ölümsüz şiir zombileri.
…
Akşam
oldu yine.
oldu yine.
Güneş
kaldıramıyor artık beni, batacak. Yaz bitecek birazdan. Sonunu göremediğim bir
başka mevsime geçeceğiz. Her şey benim yüzümden.
kaldıramıyor artık beni, batacak. Yaz bitecek birazdan. Sonunu göremediğim bir
başka mevsime geçeceğiz. Her şey benim yüzümden.
Akıllardan çıkıp sokağa çıktım. Bir daha da dönemedim
geri. Oysa beni var eden beni düşünenlerdi. Yokum sokaklarda. Sokaklarda yok.
Yarın ölecektim. Onu da mı beceremedim?
geri. Oysa beni var eden beni düşünenlerdi. Yokum sokaklarda. Sokaklarda yok.
Yarın ölecektim. Onu da mı beceremedim?
Pazar banyosu.
Kapanış.
Mevsim, ömür ve yazı
bitti.
bitti.
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.