18 Ocak 1927’ de İstanbul’ un Fatih ilçesinde dünyaya gelen müzisyenin hikâyesi Ankara’ da başladı. Henüz 17 yaşında bir talebe iken müzik aşkı ve hayallerinin peşinden okulu bırakarak Riyaset-i Cumhur Bandosu’nun saksafoncularından İlhami Hayri Bey’den almaya başladığı derslerle müzik hayatına ilk adımını atmış oldu. 1946 yılında askere giden İsmet Sıral 1949 yılına kadar Harbiye Orduevi Orkestrası’nda saksafon ve flüt çaldı. Buradaki performansı, yeteneği ve müziğe olan tutkusu sayesinde kısa zamanda Celal İnce, Müfit Kiper, Muvaffak “Maffy” Falay gibi döneminin çok önemli müzik insanlarıyla tanışma fırsatı yakaladı. Müziğinde doğuştan bulunan derinliği daha ilk anlarda hissettirmeyi başaran İsmet Sıral’ ın başarısı kısa zamanda fark edildi ve ismini duyurmaya başladı.
1953 yılına gelindiğinde ise İsmet Sıral kendisi gibi müzik için eğitim hayatını bırakıp kontrbas dehası olmayı tercih eden, yıllar sonra da Türkiye’nin en sivri dilli müzik eleştirmeni unvanını alacak olan müzisyen dostu Cüneyt Sermet ile birlikte “Sextet Caz Orkestrası’nı” kurdu. Saksafon çaldığı ve aynı zamanda şefliğini de yaptığı bu orkestra Türkiye’nin gerçek anlamdaki ilk yerli “caz orkestrası” sayılıyordu, zira önceki yıllarda gayrimüslimler tarafından kurulmuş orkestralar daha çok “dans orkestraları” sayılıyorlardı. Radyo konserleri de veren “Sextet” bir yıl sonra dağıldı. Sıral ertesi yıl bu kez de dönemin en kalabalık (9 kişilik) caz orkestrasını kurdu. “İsmet Sıral Caz Orkestrası” Türk caz tarihinin kilometre taşlarından biri oldu. Sürekli İstanbul Radyosu’na çıkıyor, Taksim Belediye Gazinosu’nda konserleri eksik olmuyordu.
Arkadaşları ile birlikte 1955 yazının ilk aylarında, “No Key”, “No Name” ve “Longing For You” adlı üç caz parçasını radyo evinde, ses alma makinesine doldurup Amerika’ya yolladıklarında nelerin başlayacağını tahmin bile edemezdi. Amerika’dan gelen mektup çok açık ve netti. Plaklara bayıldıklarını, Türkiye’de caz anlayışının bu derecede modern bir seviyeye yükselmiş olmasına hayret ettiklerini yazıyorlardı. Türkçe karşılıklarıyla “Anahtarsız”, “Adsız” ve “Seni Özlüyorum” manasına gelen bu parçalardan, bestesi Arif Mardin’e ait olan “Anahtarsız”ın telifini istiyorlar, plakların Amerikan radyosunda çalınması için gerekli yazılı izni talep ettiklerini ekliyorlardı. Hatta gelmek isterlerse, her zaman kapılarının İsmet Sıral ve orkestrasına açık olduğunu da not düşüyorlardı. Şaşkına dönen ve heyecanlarını nasıl gizleyeceklerini bilemeyen orkestra üyelerinin usta şefi, “Arkadaşlarım gelemese de ben bütün varımı yoğumu ortaya koyup geleceğim oraya” diyerek cevaben yazdığı mektubu yolladı.
Bir süre Fransa ve Almanya’da çalıştıktan sonra yurda dönen Sıral, 1961 yılında farklı bir ekiple Hilton’da çalışmaya başladı. Bu seferki çalışmalar yedi yıl kadar sürdü. İsmet Sıral 1962 yılında kadrosuna Ayten Alpman’ı katarak orkestrasıyla İsveç’e gitti. Bu ülkede büyük sükse yapan İsmet Sıral ve orkestrası, 1966’ya kadar kısa aralar vererek bu ülkedeki başarılarını sürdürdüler. İsveç’teyken Metin Ersoy, Özdemir Erdoğan ve Lamia’yı da orkestraya kattılar. 1968’de yedi yıllık birliktelikten sonra bu orkestra da dağıldı.
İsveç’te bulundukları süre içinde Metin Ersoy, Özdemir Erdoğan ve Lamia Doyran gibi isimlerin dâhil olduğu, artık dünya çapında tanınan bu orkestranın gelişiyle, ne Oscar Petersson Triosu, ne Svend Asmussen Beşlisi ne de Bob Azzam Orkestrası cazseverleri coşturamayacak, bu şöhretli gruplar “burada fiyaskoya uğramadan çekip gidelim” diye enstrümanlarını toplayıp sessizce başka ülkelere yollanacaklardı. Türkiye’den ayağının tozuyla gelen İsmet Sıral Orkestrası, İsveç’in en ünlü caz kulüplerinde, gediklileri “Aman Adanalı” ile coşturup, kapanışta da “Dağ Başını Duman Almış ”la kendilerine hayran bırakacaklardı.Sıral 1969-73 yılları arasında başka önemli gruplar da kurdu. 1973 yazında Marmaris’te sahne alan ekip, İsmet Sıral’ın kurduğu ve şefliğini yaptığı son orkestra olacaktır.
1978’de sağlık problemlerinden ötürü hava değişikliği için gittiği New York’ta, İsveç’te tanıştığı, döneminin en büyük cazcılarından biri olan, onun için İstanbul’a defalarca gelmiş yakın dostu Don Cherry ile karşılaştı. Don Cherry onu, New York Woodstock’daki efsanevi Creative Music Studio’ya götürdü. Burada eğitim vermeye başlar, ilklerin adamı bir ilke daha imza attı, okulun en sevilen hocalarından biri oldu. Orada Anadolu müziğiyle caz müziğini harmanladığı sayısız konser verdi. New York’ta 2 yıl kaldıktan sonra 1980’de Türkiye’ye döndü.
İsmet Sıral, 1970’li yılların başında Marmaris Turunç’tan bir arazi satın aldı. Bu araziyi uzun süredir hayâlini kurduğu ‘uluslararası müzik okulu’ projesi için kullanacaktı. Ömrünün geri kalanında bir türlü gerçekleşmeyecek olan bu proje için çabaladı durdu. Sıral Türkiye’ye dönünce ilk göz ağrısı olan ‘müzik okulu projesine’ yoğunlaştı. Ancak aksilikler peşini bırakmadı. Müteahhit firma işi aksatmaya başladı. Sağlığı da giderek bozulmaya başlayınca çaresiz kalan Sıral Turunç’taki arazisini elden çıkarmak zorunda kaldı. 20 yıllık büyük hayâli suya düşen Sıral bunalıma girdi ve 8 Ekim 1987 günü İçmeler ‘deki evinde yaşamına kendi eliyle son verdi.
Caz’ ın merkezini Türkiye’ de Marmaris üzerinde kurup birçok genç müzisyen yetiştirip büyük işler başarmayı hedefleyen Sıral maalesef bu hedeflerini gerçekleştiremeden yaşamına son vermek zorunda kaldı. Fakat Sıral’ ın erken vedası müzik dünyası üzerindeki etkisinin devam etmesine engel olmamış çağdaşlarını ve devamında gelen birçok müzisyene esin kaynağı oluşturmuş çalışmalarıyla müziğe büyük bir iz bırakarak bu dünyadan göçmüştür.
1995 İstanbul doğumludur. Namık Kemal Üniversitesi Tarih bölümü öğrencisidir. Sinema, tiyatro, edebiyat ve fotoğrafçılık ile ilgilenmektedir. Kısa film senaryoları, düzyazı ve öykü üzerine çalışmalar yapmaktadır. Birçok dergi ve fanzinde yayınlanan çalışmalarının yanında aylık olarak Larva Fanzin’i çıkartmaktadır. Okumayı araştırmayı ve koleksiyon yapmayı çok seviyor. Hedefi sürekli kendini geliştirmek.