Yazdığı öykü kitaplarında eserin tiyatrosuna da yer veren, aynı zamanda kitapları için şarkılar yapan çocuk kitabı yazarı Şöhret Doğruyol Sağbaş ile kitapları üzerine konuştuk…
Oğluna notaları öğretmek isterken Notalar Apartmanı’nı, oğlu satrancı unutmasın diye de Satranç Apartmanı’nı yazdı. Şöhret Doğruyol Sağbaş oğluna bağlı olarak bir Apartman serisine adım attı belki de. Kendisi bu yolculuğu ve kitaplarını anlatıyor… —Röportaj: Ada Aras
İŞİNİ TİTİZLİKLE VE AŞKLA YAPAN
KADINLARLA ÇEVRİLİ ETRAFIM
– Notalar Apartmanı kitabınızdan sonra, Satranç Apartmanı da raflardaki yerini aldı. Eminim ki çok heyecanlı bir sürecin içindesiniz şu sıralar. Sahi, kitap raflardaki yerini aldıktan sonraki süreç mi, yoksa yaratım aşaması mı daha heyecanlı? Her ikisinin de farklı sancıları ve keyifleri vardır diye tahmin ediyorum. Sizin yaratım aşamanızı ve sonraki süreci nasıl deneyimlediğinizi öğrenebilir miyiz?
Açıkçası heyecan her aşamada da hep taze… Ama bir sıralama yapmak gerekirse kitap fikrinin aklıma düştüğü ilk anki kalp çarpıntısı çok daha farklı… Zihnimde karakterler şekillenmeye başlayınca heyecanım daha da artıyor. Kurgunun oluşması, ardından kitabın çizeriyle mesajlaşmalarımız…
– Süreç nasıl işliyor, anlatır mısınız?
Hayalimde resmettiğim karakteri, çizerim Elis Avcı’ya ayrıntıyla tasvir ediyorum. Kaleme aldığımız öyküyle örtüşen karakterlerin yaratımı, kitabın oluşum aşamasında çok önemli bir öge. Bu yüzden Elis’ten gelen her mesaja heyecanla bakıyorum. Ve her defasında da yüzümde tebessüm oluşurken kalbim pır pır ediyor. Çizimleriyle her seferinde de beni heyecanlandırmayı başarıyor. Kitap şarkılarım da ayrı bir konu. Müzik eğitimcisi Ayça Tuncel’e şarkı sözlerini ve notaları verdiğimde heyecanlı bir bekleyiş daha başlıyor. Ve o da her seferinde hem sesiyle hem de düzenlemesiyle kendine hayran bıraktırmayı başarıyor. Ardından öykünün kitap haline gelme süreci var, bu da apayrı bir heyecan.
– Çok şanslısınız…
Evet, işini titizlikle ve aşkla yapan kadınlarla çevrili etrafım. Editöründen, yayın yönetmenine, kapak tasarımcısından mizanpajcısına kadar… Kitabın baskıya gitmesi, baskıdan çıkması, onu elime almam, birilerinin onu okuması ve kitap hakkındaki yorumları okumak hepsi de ayrı ve muhteşem bir heyecan konusu.
– Peki kitaplarınızı yayımlatmadan önce okuttuğunuz/danıştığınız birileri oluyor mu?
Çocuk romanlarım için her zaman ilk okurum eşim Mehmet Sağbaş’tır. Emekli sosyal bilgiler öğretmeni arkadaşım Sedat Özcan da okur bazı romanlarımı basılmadan önce. Öykülerimin de ilk okuru yine eşimdir, fakat fikirlerini almak istediğim başkaları oldu. Mesela Satranç Apartmanı’nı bitirdikten sonra kitabın arka kapağında da yorumuna yer verdiğim satranç şampiyonu öğrencilerimden Ecrin Efsa Büyük’e okutmuştum hikâyeyi. Ardından bir arkadaşımın (Sevim Öğretmen’in) satrançla ilgilenen çocukları Çınar ve Sudenaz’a… Onlardan aldığım ilk yorumlar benim için çok çok değerliydi. Bir de şarkılar var tabii. Notalar Apartmanı kitabı şarkısını ilk olarak okulumdaki müzik öğretmenlerine dinletmiştim. (Şafak ve Meral Öğretmenlere) Meral Öğretmen’e şarkıyı piyanoyla çalmıştım, o da şarkıyı notaya dökmüştü sağ olsun. Ardından yüksek lisanstan hocam opera sanatçı Prof. Dr. Mesut İktu’ya… Onun da düzenleme konusunda değerli önerileri olmuştu. Şanslıyım ki böylesi güzel insanlarla yollarımız kesişmiş.
ÖYKÜ KİTAPLARIM OĞLUMA BİR ŞEYLERİ
ÖĞRETMEK İSTERKEN ORTAYA ÇIKTI
– Tabiri caizse bir Apartman serisi başlattınız diyebilir miyiz? Serinin ilk kitabını yazarken bir seriye başlama planınız var mıydı? Yoksa sonradan şekillenen bir proje mi oldu?
Açıkçası Notalar Apartmanı hikâyesini yazdığımda bir hikâye yazdığımın farkında bile değildim. Oğluma notaları öğretmek için anlık olarak kurguladığım bir öyküydü. Daha sonra kitaplaştırma kararı aldığımda bunu bir proje olarak düşünmek yine aklıma gelmedi. Nota öğrenen çocuklara kolaylık sağlayacak bir hikâye sunmaktı amacım. Ta ki oğlumun anaokulunda öğrendiği satrancı unutmaya başladığını fark edene kadar. Taşların görevlerini eğlenceli bir şekilde aklında tutabilmesi için yine anlık olarak kurgulamıştım Satranç Apartmanı’nı da. Bundan sonra başka apartmanlar gelir mi? Açıkçası bunu ben de bilmiyorum. Oğluma bağlı…
– Çok genç bir okur kitleniz var. Hiç hitap ettiğiniz kitleyi biraz çeşitlendirmeyi ya da yaş aralığını değiştirmeyi düşündünüz mü? Bir gençlik kitabı okumamız muhtemel mi sizin kaleminizden?
Genel olarak ortaokula giden yaş grubuna yazıyorum çocuk romanlarımı. Bunun sebebi, mesleğimden ötürü günümün yarısını onlarla geçirmem, dolayısıyla da onları çok iyi tanımam olarak okunabilir. Minikler için yazdığım öykü kitaplarına gelince… Onlar da oğluma bir şeyleri öğretmek isterken ortaya çıktı. Bundan sonraki süreci de yine yaşam tarzım belirleyecektir. Fakat yetişkinlere yönelik Barbar Yeni Dünya kitabımız var. Kitabı sahiplenme sebebim editörü olmam. Eşim Mehmet Sağbaş’ın kaleme aldığı, distopya türünde, bu türün meraklıları tarafından beğenilen bir eser. Geçen yıllarda Kayıp Rıhtım okur anketiyle yılın en iyi bilim kurgu romanı da seçilmişti. Çocukluktan çıkan okurlarımı gururla yönlendirebileceğim bir kitap.
– Eşiniz Mehmet Sağbaş, Yeraltı Günlükleri kitabının ikinci yazarı. Eşinizle ortak bir eser ortaya koymak ve bu süreci beraber yaşamak nasıl bir duygu?
Yıllar önce hayatlarımızı birleştirmişken kalemlerimizi de bir kitapta birleştirmek muhteşem bir duygu… Aynı evin içinde olunca zaten yazdıklarımızı hep paylaşır, birbirimizden fikir alırız. Ben çocuklara o ise yetişkinlere yazıyordu. Ortak bir nokta olarak çocuk-genç paydasında buluşarak niçin güçlerimizi birleştirerek resmiyette de ortaklaşa bir kitabımız olmasın ki deyince ortaya Yeraltı Günlükleri çıktı.