Alkolik
olmak, alkolik olarak mimlenmekten iyidir. Çünkü o zaman
çevrenizden, şahsınıza itham edilen onca hakaret ve yakıştırmayı duyuyor –fakat
sabaha unutuyor olursunuz.
olmak, alkolik olarak mimlenmekten iyidir. Çünkü o zaman
çevrenizden, şahsınıza itham edilen onca hakaret ve yakıştırmayı duyuyor –fakat
sabaha unutuyor olursunuz.
Ayık bir kafayla onları
duyup, ayık bir kafayla yatağa yatıp ve aynı ayık kafayla onları kafanızda
yargılayıp, birer birer cinayet planları yapmak oldukça ağır bir yüktü zayıf
bünyem için. Doğruydu aslında… Uzunca bir süre alkol kullandım, uzunca bir süre
meyhane ve birahanelerin her birine borçlanıp kaçtım. Doğruydu, inkar etmiyorum
lakin kısa bir süredir bünyeme alkol girmediği de bu doğruların içindeydi. Bu
kimsenin umurunda değildi. Belirli bir zamandan sonra benim de umursadığım
gerçeklerin yaşadığı ülke sınırları dışına çıkmıştı tüm bu doğrular ya da
kendimden emin olduğum gerçeği. Bu arada belirtmek isterim, bu satırları size
darağacına yaklaşırken yazıyorum. Yani yarı ölü bir adamın söylediklerini
dinliyorsunuz şu an. Söylediği hiçbir şeyden sorumlu olmayacak, hesap verme
kaygısı olmayan bir adamın söyledikleri de denebilir. Ben kötü bir adam değildim. Hâlâ da değilim. Yukarıda
sıraladığım problemlerim yüzünden şu an bu yolda yürüyorum. Işığa doğru, beyaz
bir elbise içerisinde…
duyup, ayık bir kafayla yatağa yatıp ve aynı ayık kafayla onları kafanızda
yargılayıp, birer birer cinayet planları yapmak oldukça ağır bir yüktü zayıf
bünyem için. Doğruydu aslında… Uzunca bir süre alkol kullandım, uzunca bir süre
meyhane ve birahanelerin her birine borçlanıp kaçtım. Doğruydu, inkar etmiyorum
lakin kısa bir süredir bünyeme alkol girmediği de bu doğruların içindeydi. Bu
kimsenin umurunda değildi. Belirli bir zamandan sonra benim de umursadığım
gerçeklerin yaşadığı ülke sınırları dışına çıkmıştı tüm bu doğrular ya da
kendimden emin olduğum gerçeği. Bu arada belirtmek isterim, bu satırları size
darağacına yaklaşırken yazıyorum. Yani yarı ölü bir adamın söylediklerini
dinliyorsunuz şu an. Söylediği hiçbir şeyden sorumlu olmayacak, hesap verme
kaygısı olmayan bir adamın söyledikleri de denebilir. Ben kötü bir adam değildim. Hâlâ da değilim. Yukarıda
sıraladığım problemlerim yüzünden şu an bu yolda yürüyorum. Işığa doğru, beyaz
bir elbise içerisinde…
Güzel bir karım vardı
benim. O hamile kalana dek, sabahlara kadar sevişirdik. Her günümü, her anımı
onu düşünerek geçirirdim. Yaşadığımız kasabanın yerel dergisinde düzenleme
yapıyordum. Sanatsal bir eylem değildi bu. Matbaa makinasının yerini ayarlıyor,
ısınınca kapayıp –soğumasını bekliyordum. Fakat yine de insanların bir şeyler
okumasını sağlayabilmek kutsal bir görevdi. Yazarından dağıtıcısına, her biri
bir peygamber saygınlığındaydı. Çok sık söylerim zaten, kitap kamyonu kullanan
bir adam –bir politikacıdan daha saygındır diye. Bunu en son söylediğimde,
evimizdeki piyanoyu ceza fişini ödeyebilmek için satmıştık. Bu tür ufak
eksiklikler dışında, düşünce özgürlüğü hakimdi kasabamızda, herhangi bir
problem yoktu.
benim. O hamile kalana dek, sabahlara kadar sevişirdik. Her günümü, her anımı
onu düşünerek geçirirdim. Yaşadığımız kasabanın yerel dergisinde düzenleme
yapıyordum. Sanatsal bir eylem değildi bu. Matbaa makinasının yerini ayarlıyor,
ısınınca kapayıp –soğumasını bekliyordum. Fakat yine de insanların bir şeyler
okumasını sağlayabilmek kutsal bir görevdi. Yazarından dağıtıcısına, her biri
bir peygamber saygınlığındaydı. Çok sık söylerim zaten, kitap kamyonu kullanan
bir adam –bir politikacıdan daha saygındır diye. Bunu en son söylediğimde,
evimizdeki piyanoyu ceza fişini ödeyebilmek için satmıştık. Bu tür ufak
eksiklikler dışında, düşünce özgürlüğü hakimdi kasabamızda, herhangi bir
problem yoktu.
Eşim erkek olsun diyordu sürekli. Ben ise bir
kızım olsun istiyordum. Bu arada şu
darağacına iyice yaklaştık. Hızlı hızlı konuşmam lazım, her ne söyleyeceksem…
Eskiden, bahçede volta atarken ya da tuvalete yetişmeye çalışırken bu yol bana
amma uzun geliyordu. Şimdi kolumda askerler, ayağımda prangalar olmasına rağmen
çabucak bitiverdi. Einstein haklıymış. Her neyse…
kızım olsun istiyordum. Bu arada şu
darağacına iyice yaklaştık. Hızlı hızlı konuşmam lazım, her ne söyleyeceksem…
Eskiden, bahçede volta atarken ya da tuvalete yetişmeye çalışırken bu yol bana
amma uzun geliyordu. Şimdi kolumda askerler, ayağımda prangalar olmasına rağmen
çabucak bitiverdi. Einstein haklıymış. Her neyse…
Kızım
olsun istiyordum demiştim en son. Kızım olmalıydı çünkü
üzerinde ortaçağın izlerini taşıyan bir erkeği yumuşatabilecek tek varlıktı
doğacak kız çocuğu. Doğruluğunu
açıklayamayacağım, göreceli bir gerçek bu benim için. Onun saçlarını taramak,
naif kalbine parmak uçlarımla dokunmak… Çok hoş hayallerdi benim için. Bu
hayallerin gerçeğe dönüşme ihtimalini elimden alan ise rüzgar oldu.
olsun istiyordum demiştim en son. Kızım olmalıydı çünkü
üzerinde ortaçağın izlerini taşıyan bir erkeği yumuşatabilecek tek varlıktı
doğacak kız çocuğu. Doğruluğunu
açıklayamayacağım, göreceli bir gerçek bu benim için. Onun saçlarını taramak,
naif kalbine parmak uçlarımla dokunmak… Çok hoş hayallerdi benim için. Bu
hayallerin gerçeğe dönüşme ihtimalini elimden alan ise rüzgar oldu.
Sabah çok sert esti,
akşamına da yağmur getirdi. Ertesi gün ise onu
hasta etti. Önce şiddetli bir ateş, hemen ardından öksürük ve tükürükle
beraber gelen kan… Daha kötü ne olabilirdi ki? Açıkçası: Öyle bir aşk ki
kanatlı Seraphları göklerin, kıskanmıştı onu ve beni. Bu yüzden uzun zaman
önce, bir rüzgar esti bir buluttan, üşüterek güzel sevgilimi…
akşamına da yağmur getirdi. Ertesi gün ise onu
hasta etti. Önce şiddetli bir ateş, hemen ardından öksürük ve tükürükle
beraber gelen kan… Daha kötü ne olabilirdi ki? Açıkçası: Öyle bir aşk ki
kanatlı Seraphları göklerin, kıskanmıştı onu ve beni. Bu yüzden uzun zaman
önce, bir rüzgar esti bir buluttan, üşüterek güzel sevgilimi…
Elimde
kalan tek kartı, maça onluyu, bu
sayede yere atmış ve Tanrı pişti yapmıştı hayatım pahasına oynadığımız bu
mecburi oyunda. Sadeleştirmek gerekirse: Piyanosunu, ceninini ve eşini
kaybetmiş bir adamın meyhane ile ilk karşılaşmasıydı…
kalan tek kartı, maça onluyu, bu
sayede yere atmış ve Tanrı pişti yapmıştı hayatım pahasına oynadığımız bu
mecburi oyunda. Sadeleştirmek gerekirse: Piyanosunu, ceninini ve eşini
kaybetmiş bir adamın meyhane ile ilk karşılaşmasıydı…
Kolumdaki asker eğildi
ve ayağımdaki prangaları çözdü. Karşımda duran, takım elbiseli adam ise son
arzumu sordu –cevap bile vermedim çünkü bunu hep yapıyorlardı. Bir süre bana
bakıp, tekrar geriye hücreme götürüyorlardı. Tanrım… Sırtıma yükledikleri taşı,
gres yağı sürdükleri bir tepeye taşımamı istiyorlardı resmen. Ben doruk
noktasına ulaştıkça kayıp düşüşümü izleyip, gülüyorlardı. Darağacına dördüncü
gidişimde de ilk gidişteki korkuyu yaşıyordum. Hayatımın bir ipe bağlanmış
olması, karşımda duran herkesi birer fata*
olarak görmeme sebep oluyordu. Bugünlük bu işkenceyi daha fazla uzatmayıp,
hücreme kapadılar. Sonsuz huzur, dört duvar arasındaydı…
ve ayağımdaki prangaları çözdü. Karşımda duran, takım elbiseli adam ise son
arzumu sordu –cevap bile vermedim çünkü bunu hep yapıyorlardı. Bir süre bana
bakıp, tekrar geriye hücreme götürüyorlardı. Tanrım… Sırtıma yükledikleri taşı,
gres yağı sürdükleri bir tepeye taşımamı istiyorlardı resmen. Ben doruk
noktasına ulaştıkça kayıp düşüşümü izleyip, gülüyorlardı. Darağacına dördüncü
gidişimde de ilk gidişteki korkuyu yaşıyordum. Hayatımın bir ipe bağlanmış
olması, karşımda duran herkesi birer fata*
olarak görmeme sebep oluyordu. Bugünlük bu işkenceyi daha fazla uzatmayıp,
hücreme kapadılar. Sonsuz huzur, dört duvar arasındaydı…
Alkolle ilişkimin
ciddileşmesi ve ilk söz yüzüğünün takılmasının üzerinden tam on ay geçmişti. Çevrede
bulunan dört birahaneye borçlu, ikisine de belirli eşyalarımı rehin bırakmış
durumdaydım. Bu tarz etikete sahip olan bir adama kolay kolay içki
vermiyorlardı haliyle. Hakkımda söylenen sözlere ve edilen hakaretlere göz
yummamın da bir sebebi vardı. Uyandığımda hatırlamadığım şeyleri
önemsemiyordum, hepsi bu… Farklı kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu
kombinasyonlar, iyi işler yapabiliyordu. Benim de böyle bir becerim vardı. İşte
bunu hatırlıyorum: Yanındayken iki kelimeyi bir araya getiremediğim ve buna rağmen
bana aşık olan kadını. Ve çevrede olanlara karşı iyi yalıttığımız hayatımızın
içine ilk kez bir sineğin girişini. İlk mide bulantısının başlayışını ve
sineğin açtığı yolla beraber musibetler trafiğinin başlayışını… Hatırladıkça
içiyordum ve bir felsefem vardı: Eğer ben insanları unutamıyorsam, onlar beni
unutsun –belki işe yarardı… Ama tutmadı. Onlar beni unuttu fakat bu fil
hafızalı adam hiçbir şeyi unutmamıştı. Edilen hakaretler dışında…
ciddileşmesi ve ilk söz yüzüğünün takılmasının üzerinden tam on ay geçmişti. Çevrede
bulunan dört birahaneye borçlu, ikisine de belirli eşyalarımı rehin bırakmış
durumdaydım. Bu tarz etikete sahip olan bir adama kolay kolay içki
vermiyorlardı haliyle. Hakkımda söylenen sözlere ve edilen hakaretlere göz
yummamın da bir sebebi vardı. Uyandığımda hatırlamadığım şeyleri
önemsemiyordum, hepsi bu… Farklı kelimelerin bir araya gelerek oluşturduğu
kombinasyonlar, iyi işler yapabiliyordu. Benim de böyle bir becerim vardı. İşte
bunu hatırlıyorum: Yanındayken iki kelimeyi bir araya getiremediğim ve buna rağmen
bana aşık olan kadını. Ve çevrede olanlara karşı iyi yalıttığımız hayatımızın
içine ilk kez bir sineğin girişini. İlk mide bulantısının başlayışını ve
sineğin açtığı yolla beraber musibetler trafiğinin başlayışını… Hatırladıkça
içiyordum ve bir felsefem vardı: Eğer ben insanları unutamıyorsam, onlar beni
unutsun –belki işe yarardı… Ama tutmadı. Onlar beni unuttu fakat bu fil
hafızalı adam hiçbir şeyi unutmamıştı. Edilen hakaretler dışında…
İpin boynumu acıtıp
acıtmadığını sordu cellat ve infaz müfettişi. Acıttığını söyledim, ne önemi
varsa… Az sonra yaşayacaklarım canımı zaten bir hayli acıtacaktı. Birkaç
saniyeliğine de olsa bu ipin boynumu kesmesi ne kadar kötü olabilirdi ki? İnsan
işte… Ölene kadar sağ ve sağlıklı kalmak istiyor. Ömür boyu yaşama garantisine
sahipsek, hakkını vermemiz lazım.
acıtmadığını sordu cellat ve infaz müfettişi. Acıttığını söyledim, ne önemi
varsa… Az sonra yaşayacaklarım canımı zaten bir hayli acıtacaktı. Birkaç
saniyeliğine de olsa bu ipin boynumu kesmesi ne kadar kötü olabilirdi ki? İnsan
işte… Ölene kadar sağ ve sağlıklı kalmak istiyor. Ömür boyu yaşama garantisine
sahipsek, hakkını vermemiz lazım.
Gözümü bağladıkları
kumaşın aynından iki tanede boynuma geçirdiler. Her şey hazırdı… Az sonra bir
tekme gelecek ve sol çaprazımda, hapishane parmaklıklarının bağlı olduğu
kolonun üzerinde oturan karga, ruhumu yakalayıp yukarı ya da aşağı taşıyacaktı.
Öldükten sonra; o toprağın altında
kalmak yerine bir asansörle yukarı çıkmak ya da bir merdivenle daha da derine
inmek istiyordu bilinçaltım. Kurduğum hayaller bile daha fazlasını
isteyemeyecek kadar zayıftı. Aşağı inerken neden asansör istemediğimin tek
açıklaması: Çıkmak, inmek kadar basit değildi. Bir asansör yardımıyla çıktığın
yüzlerce basamağı, bağlamayı unuttuğun bir bağcık yardımıyla inebilirdin. Ya da
bir asker koluna girerek indirirdi seni. Şimdi, üzerinde durduğum sehpada
yaptıkları gibi…
kumaşın aynından iki tanede boynuma geçirdiler. Her şey hazırdı… Az sonra bir
tekme gelecek ve sol çaprazımda, hapishane parmaklıklarının bağlı olduğu
kolonun üzerinde oturan karga, ruhumu yakalayıp yukarı ya da aşağı taşıyacaktı.
Öldükten sonra; o toprağın altında
kalmak yerine bir asansörle yukarı çıkmak ya da bir merdivenle daha da derine
inmek istiyordu bilinçaltım. Kurduğum hayaller bile daha fazlasını
isteyemeyecek kadar zayıftı. Aşağı inerken neden asansör istemediğimin tek
açıklaması: Çıkmak, inmek kadar basit değildi. Bir asansör yardımıyla çıktığın
yüzlerce basamağı, bağlamayı unuttuğun bir bağcık yardımıyla inebilirdin. Ya da
bir asker koluna girerek indirirdi seni. Şimdi, üzerinde durduğum sehpada
yaptıkları gibi…
Sırtıma yükledikleri
taşı, gres yağı sürdükleri bir tepeye taşımamı istiyorlardı resmen. Ben doruk
noktasına ulaştıkça kayıp düşüşümü izleyip, gülüyorlardı. Darağacına her
gidişimde, ilk gidişteki korkuyu
yaşıyordum. Kolay değildi ölümün ne zaman geleceğini öngörememek.
taşı, gres yağı sürdükleri bir tepeye taşımamı istiyorlardı resmen. Ben doruk
noktasına ulaştıkça kayıp düşüşümü izleyip, gülüyorlardı. Darağacına her
gidişimde, ilk gidişteki korkuyu
yaşıyordum. Kolay değildi ölümün ne zaman geleceğini öngörememek.
Aslında bu, başımıza
çok sık gelen bir şeydi. Ölümün gelişini tahmin edememek, hayatın içinde yer
alan rasyonel bir eylemsizlikti. Sokakta yürürken, sigara içerken, sevişirken
ya da intihar ederken –her an gelebilirdi. Fakat şu an içinde bulunduğum
rahatsız edici durumun tek sebebi, bana uzaktan el sallayıp sonra ortadan
kayboluşuydu. Siz, siz olun –ruhani bir varlıkla bu kadar samimi olmayın…
çok sık gelen bir şeydi. Ölümün gelişini tahmin edememek, hayatın içinde yer
alan rasyonel bir eylemsizlikti. Sokakta yürürken, sigara içerken, sevişirken
ya da intihar ederken –her an gelebilirdi. Fakat şu an içinde bulunduğum
rahatsız edici durumun tek sebebi, bana uzaktan el sallayıp sonra ortadan
kayboluşuydu. Siz, siz olun –ruhani bir varlıkla bu kadar samimi olmayın…
Ben kötü bir adam
değilim. Bugün burada oluşum belki de sizin bunu düşünmenize sebep olabilir. Şu
an bunları yatağımdan yazıyorum –her zaman olduğu gibi yine ölümle burun
burunayım fakat bu sefer el sallamıyor bana. En azından cümlemin bitmesine izin
verecek gibi duruyor.
değilim. Bugün burada oluşum belki de sizin bunu düşünmenize sebep olabilir. Şu
an bunları yatağımdan yazıyorum –her zaman olduğu gibi yine ölümle burun
burunayım fakat bu sefer el sallamıyor bana. En azından cümlemin bitmesine izin
verecek gibi duruyor.
Buraya nasıl geldiğimi
açıklamak oldukça güç olsa da, çabalayacağım. Birkaç gün önce de bahsettiğim
gibi, alkolik olmak, alkolik olarak mimlenmekten daha iyiydi gerçekten. Alkolle
ilişkimi kestikten sonra, şiddetli bir sefaletin içine düşmüştüm. Sebebi gayet
açıktı tabii:
açıklamak oldukça güç olsa da, çabalayacağım. Birkaç gün önce de bahsettiğim
gibi, alkolik olmak, alkolik olarak mimlenmekten daha iyiydi gerçekten. Alkolle
ilişkimi kestikten sonra, şiddetli bir sefaletin içine düşmüştüm. Sebebi gayet
açıktı tabii:
Çalıştığım işten
ayrılmış, kutsal görevimden aforoz edilmiş, piyanosu, karısı ve ceninini
elinden alınmış bir adamdım açıkçası. Bu süre zarfında alkolle bir ilişkiye
başlamış ve bir hayli ciddileşmiştik. Sağlık, ekonomik ve sosyal olarak kendime
hiç yakıştıramadığım bir halin içindeyken, çıkıp toparlanmamı sağlayan, tuhaf
bir sincap oldu. Bir akşam üzeri evimden çıkıp, henüz borçlanmadığım bir
meyhanenin yolunu tutacakken onunla karşılaştım, bahçemde duran bir konserve
kutusunun içine girmiş –yuvarlanıyordu. Onu kurtarmak için elimi konserveye
soktuğumda, sert bir diş hamlesi ile beni uzaklaştırdı. Halinden memnundu.
Benim gibi… Birkaç adım daha attıktan sonra caddeye gidecekti sincap, önünü
göremiyordu ve yoldan geçen arabalar da aynı şekilde onun bir sincap olduğunu
göremeyeceklerdi. Ben de onun gibiydim
aynı… Önümü göremeden yürüyor ve insanlar tarafından bir konserve kutusu ya da
şarap şişesi kadar önemseniyordum. O sincap gibi, arabaların altında ezilmeyecek
–toparlanacaktım. O andan itibaren alkolle tüm ilişkimi bitirdim. Fakat imajımı
asla düzeltemedim. Üzerime yapışıp kalan çamuru ya da birkaç gün sonra yapışıp
kalacak olan kan izini temizleyecek bir madde üretilmemişti henüz.
ayrılmış, kutsal görevimden aforoz edilmiş, piyanosu, karısı ve ceninini
elinden alınmış bir adamdım açıkçası. Bu süre zarfında alkolle bir ilişkiye
başlamış ve bir hayli ciddileşmiştik. Sağlık, ekonomik ve sosyal olarak kendime
hiç yakıştıramadığım bir halin içindeyken, çıkıp toparlanmamı sağlayan, tuhaf
bir sincap oldu. Bir akşam üzeri evimden çıkıp, henüz borçlanmadığım bir
meyhanenin yolunu tutacakken onunla karşılaştım, bahçemde duran bir konserve
kutusunun içine girmiş –yuvarlanıyordu. Onu kurtarmak için elimi konserveye
soktuğumda, sert bir diş hamlesi ile beni uzaklaştırdı. Halinden memnundu.
Benim gibi… Birkaç adım daha attıktan sonra caddeye gidecekti sincap, önünü
göremiyordu ve yoldan geçen arabalar da aynı şekilde onun bir sincap olduğunu
göremeyeceklerdi. Ben de onun gibiydim
aynı… Önümü göremeden yürüyor ve insanlar tarafından bir konserve kutusu ya da
şarap şişesi kadar önemseniyordum. O sincap gibi, arabaların altında ezilmeyecek
–toparlanacaktım. O andan itibaren alkolle tüm ilişkimi bitirdim. Fakat imajımı
asla düzeltemedim. Üzerime yapışıp kalan çamuru ya da birkaç gün sonra yapışıp
kalacak olan kan izini temizleyecek bir madde üretilmemişti henüz.
Beş
parasız, sefil bir adamın karnını doyurma savaşıydı benim hayat dediğim.
Alkollüyken yapabildiğim şaklabanlıkları, pazarlarda yapamıyordum. İçki
bulmanın yemek bulmaktan daha kolay olduğu bir dünyada yaşayacağımı bilseydim,
hiç doğmazdım. Fakat ben bu sirke girerken bilet aldım ve sirk kapanana kadar
dışarı çıkmam. Hiç girmemiş olmak ile çıkmak arasında çok fark var. Hiç içmemiş
olmak ile bırakmak arasında olduğu gibi…
parasız, sefil bir adamın karnını doyurma savaşıydı benim hayat dediğim.
Alkollüyken yapabildiğim şaklabanlıkları, pazarlarda yapamıyordum. İçki
bulmanın yemek bulmaktan daha kolay olduğu bir dünyada yaşayacağımı bilseydim,
hiç doğmazdım. Fakat ben bu sirke girerken bilet aldım ve sirk kapanana kadar
dışarı çıkmam. Hiç girmemiş olmak ile çıkmak arasında çok fark var. Hiç içmemiş
olmak ile bırakmak arasında olduğu gibi…
Sanırım
bu sefer gerçekten gidiyordum. Ölüm bu sefer el sallayıp kaçmayacaktı sanırım.
Sanırım gerçekten el ele tutuşup gidecektik. Askerleri hiç bu kadar telaşlı
görmemiştim. Benden oyuncu olmazmış, onu anladım. Haftalardır prova yapmamıza
rağmen, yine korkuyordum. Benden palyaço da olmazmış. Çok çabuk ağlıyorum ve
alkol almadan kimseyi güldüremiyorum, hayır! Alkol alan bir palyaço, çocuklara
hiç iyi örnek olmaz. Ve katil bir palyaço da olmaz…
bu sefer gerçekten gidiyordum. Ölüm bu sefer el sallayıp kaçmayacaktı sanırım.
Sanırım gerçekten el ele tutuşup gidecektik. Askerleri hiç bu kadar telaşlı
görmemiştim. Benden oyuncu olmazmış, onu anladım. Haftalardır prova yapmamıza
rağmen, yine korkuyordum. Benden palyaço da olmazmış. Çok çabuk ağlıyorum ve
alkol almadan kimseyi güldüremiyorum, hayır! Alkol alan bir palyaço, çocuklara
hiç iyi örnek olmaz. Ve katil bir palyaço da olmaz…
Borcumun en az olduğu
birahanelerden birine gidip, biraz ekmek
ve çay isteyecektim. Sahibi anlayışlı biriydi, amuda kalkıp on adım atmam
karşılığında bana bedava bira veriyordu. Çay ve ekmek ondan daha ucuz ve
değersizdi. Sanırım istediğim anda verirdi diye düşünmüştüm kapıdan girerken. Lakin
işler pek de düşündüğüm gibi gitmedi. Alkollüyken unutup önemsemeyeceğim sözler
söyledi bana fakat uzun süredir alkol almıyor ve unutamıyordum. Gece boyunca
kafamda kurup, beni yiyip bitiren bu sözlerin artık benden çıkıp, sahibine
ulaşması gerektiği kanaatine vardım. Kısacası kendi yarattığı canavar efsanesi
gerçekleşecekti.
birahanelerden birine gidip, biraz ekmek
ve çay isteyecektim. Sahibi anlayışlı biriydi, amuda kalkıp on adım atmam
karşılığında bana bedava bira veriyordu. Çay ve ekmek ondan daha ucuz ve
değersizdi. Sanırım istediğim anda verirdi diye düşünmüştüm kapıdan girerken. Lakin
işler pek de düşündüğüm gibi gitmedi. Alkollüyken unutup önemsemeyeceğim sözler
söyledi bana fakat uzun süredir alkol almıyor ve unutamıyordum. Gece boyunca
kafamda kurup, beni yiyip bitiren bu sözlerin artık benden çıkıp, sahibine
ulaşması gerektiği kanaatine vardım. Kısacası kendi yarattığı canavar efsanesi
gerçekleşecekti.
Darağacı
kurulmuş, etrafına da sandalyeler dizilmişti. Bir görevli üzerime beyaz önlüğü
geçirdi ve boynuma kimlik bilgilerimin yazılı olduğu bir karton astı. Ben ağır
ağır yürürken, insanlar o sandalyelere oturmaya başladı. Lanet olsun, buraya
geliş öykümü daha hızlı anlatmalıyım!
kurulmuş, etrafına da sandalyeler dizilmişti. Bir görevli üzerime beyaz önlüğü
geçirdi ve boynuma kimlik bilgilerimin yazılı olduğu bir karton astı. Ben ağır
ağır yürürken, insanlar o sandalyelere oturmaya başladı. Lanet olsun, buraya
geliş öykümü daha hızlı anlatmalıyım!
Derken yatağımdan
kalkıp, birahanenin arka kapısının önünde beklemeye başladım. Sobaya attıkları
odunlardan biri, gözümü oldukça çekici gelmişti. Ben ve odun, şahsıma
hakaretler eden adamla karşılaşmak için sabırsızlanıyorduk. Dürüst olmak
gerekirse orada beklerken ne yapacağımı kestiremiyordum. O adam kapıyı açıp,
karşıma çıktığında da öyle olacaktı. Ne aciz bir durumdu. Derken kapı açıldı ve
elimdeki odun, beni dinlemeden adamın yüzüne doğru hareketlendi. Ona engel
olmak istemedim. Bir, iki, üç, dört derken adam kanlar içinde yerde yatıyordu.
kalkıp, birahanenin arka kapısının önünde beklemeye başladım. Sobaya attıkları
odunlardan biri, gözümü oldukça çekici gelmişti. Ben ve odun, şahsıma
hakaretler eden adamla karşılaşmak için sabırsızlanıyorduk. Dürüst olmak
gerekirse orada beklerken ne yapacağımı kestiremiyordum. O adam kapıyı açıp,
karşıma çıktığında da öyle olacaktı. Ne aciz bir durumdu. Derken kapı açıldı ve
elimdeki odun, beni dinlemeden adamın yüzüne doğru hareketlendi. Ona engel
olmak istemedim. Bir, iki, üç, dört derken adam kanlar içinde yerde yatıyordu.
Mahkemede daha da
dürüst davrandım ve “Açtım” dedim. Doğru… O hakaretler umurumda bile değildi.
Açtım ve sağlıklı düşünemiyordum. En son sağlıklı kararım beni konservenin
içinden çıkarmıştı. Şimdi ise tekrar o konservenin içindeydim.
dürüst davrandım ve “Açtım” dedim. Doğru… O hakaretler umurumda bile değildi.
Açtım ve sağlıklı düşünemiyordum. En son sağlıklı kararım beni konservenin
içinden çıkarmıştı. Şimdi ise tekrar o konservenin içindeydim.
Sehpa
ile aramda birkaç mesafe varken, birileri gelip gözlerimi bağladı. Gittiğim
yeri görmüyordum. Son olarak söylemek isterim ki:
ile aramda birkaç mesafe varken, birileri gelip gözlerimi bağladı. Gittiğim
yeri görmüyordum. Son olarak söylemek isterim ki:
Hayat ciddi anlamda
sabır ve emek isteyen bir eylemdir. Açlığa ve alkole rağmen… Bu sabrı ve emeği
gösterenler, gerçekten yaşıyorlar. Diğerlerinin sonu ise; benim, o
birahanecinin ya da sincabınkiyle aynı… Sabredenler yaşar, sabredemeyenler ise silindirin
içindeki sincap gibi, yuvarlanır dururlar. Darwin yanılıyordu, sincaptan
geldik.
sabır ve emek isteyen bir eylemdir. Açlığa ve alkole rağmen… Bu sabrı ve emeği
gösterenler, gerçekten yaşıyorlar. Diğerlerinin sonu ise; benim, o
birahanecinin ya da sincabınkiyle aynı… Sabredenler yaşar, sabredemeyenler ise silindirin
içindeki sincap gibi, yuvarlanır dururlar. Darwin yanılıyordu, sincaptan
geldik.
Adım
anons edildi. Sehpaya çıkarıldım. Karşımda kuvvetli bir kalabalık var,
seziyorum…
anons edildi. Sehpaya çıkarıldım. Karşımda kuvvetli bir kalabalık var,
seziyorum…
Sanırım bu sefer
olacak, eğer onlar yapmazsa ben vuracağım tekmeyi! Gres yağı sürülmüş tepeden,
ben atacağım kendimi!
olacak, eğer onlar yapmazsa ben vuracağım tekmeyi! Gres yağı sürülmüş tepeden,
ben atacağım kendimi!
92 İstanbul doğumlu. Varsa yoksa sinema… Tim Burton’ın Türkiye şubesi hayali varoluşunda yer alıyor desek yeridir. Bunun yanında düzenli ilişkisinde kuma görevi gören Edgar Allan Poe sevgisi, öykülerinde de kendini göstermektedir. Kendi yazıp, eşe dosta okuttuğu öyküleri 2013 yılında Kalem Kahve Klavye ile kamuya açıldı. Yıldız Tilbe’nin unutamadığı aşklarını şarkılarına yansıttığı gibi; zaman, ölüm ve varoluşla ilgili sorunlarına film ve öykülerinde yer vermektedir. Kısaca özetlemek gerekirse, Flört sever, Fenerbahçe’li güzel bir adamdır. Bunları da alırsak ortada Kerem namına hiçbir şey kalmaz.
Not: “Ozan Kotra’ya çok benziyorsun,” duyduğu en iyi iltifat.