ey ibrahim…
ben balığın içtiği ateşim…
helâk nasihattir…
illa…
b e n k a l b i m i t u t a r ı m s e n a k l ı m ı d a ğ ı t . . .
ey musa!
yarılmış bir deniz safını tutar mı kavuşunca…
bir lâ ile susuyorum
meryem’in sustuğunu isa konuştuğundan beri…
bir lâ ile geçiyorum içimi,
biliyorum ki geçiyoruz yanmaktan…
ateş ki hafızada bilenir,
hatta yoksunlukta…
çeviriyoruz sayfayı,
tutuşturmakken muamma…
telvemi döktüm…
yok kehanetim…
yüzüklerle işaretledim tüm kapıları…
hepsi içimize örtük…
d ı ş a r ı d a k i h e r k e s i n y ü z ü o k u n a c a k k a d a r s
o ğ u k . . .
o ğ u k . . .
ey ibrahim…
ben balığın içtiği ateşim…
çöle serâbın sırrını verdiğimden beri
içimde tarumar gül…
ey yusuf…
sabrım/la tek heceyim…
iffet göğsümde koca bir sökük.
yor beni şerre,
aklımdaki sepetten doyururken kuşları…