Lütfü Ağabey de umut torbası gibi
adamdır. Ağzında bir “Düzelecek” lafı, bir de kısa Maltepe eksik olmaz. “Memleket düzelecek yormayın kafanızı. Beşiktaş
düzelecek çocuklar. İşler düzelecek be loçkam!*”
adamdır. Ağzında bir “Düzelecek” lafı, bir de kısa Maltepe eksik olmaz. “Memleket düzelecek yormayın kafanızı. Beşiktaş
düzelecek çocuklar. İşler düzelecek be loçkam!*”
“Sanki
dünyadaki bütün çay ocakları kapalı
dünyadaki bütün çay ocakları kapalı
Ve
göklerden tepelere inen bir sokak
göklerden tepelere inen bir sokak
Ya
da bir akarsuyum ben…” – Edip Cansever
da bir akarsuyum ben…” – Edip Cansever
Uçuyordu
adeta Selim. Sağ açıkta oynardı. Topu
aldığı gibi orta sahadan çizgiye kadar koşardı. Bazen duramazdı, herkes
gülerdi, alkışlardı. Çoğu zaman karşı takımın defansını peşine takar, ceza
sahası içinde kaleye vurmaz, mutlaka pas verirdi.
adeta Selim. Sağ açıkta oynardı. Topu
aldığı gibi orta sahadan çizgiye kadar koşardı. Bazen duramazdı, herkes
gülerdi, alkışlardı. Çoğu zaman karşı takımın defansını peşine takar, ceza
sahası içinde kaleye vurmaz, mutlaka pas verirdi.
“Gol atmaya utanıyorum be amca. O
kadar adamın karşısında gol atınca, ne bileyim, vereyim başkası atsın be amca”
derdi amcasına. Mahalle takımı amatör kümeye çıktığında da ortalıktan kayboldu
zaten. “Beşiktaş istiyor Rüzgar Selim‘i” diye laf çıktı. İmzalamış, saklıyormuş dediler. Selim, karpuz sergisinde uyuklarken
ahali onu İnönü’de para sayıyor sanıyordu. Gerçek ortaya çıktığında Selim hafif gururlu, hafif alaylı
gülümsüyordu. Koca Beşiktaş ve
kendisi, rüyası bile takdir edilmeliydi ona göre. O hafta hepimizin maç
biletini çekmişti, söylentiyi kutlamak için.
kadar adamın karşısında gol atınca, ne bileyim, vereyim başkası atsın be amca”
derdi amcasına. Mahalle takımı amatör kümeye çıktığında da ortalıktan kayboldu
zaten. “Beşiktaş istiyor Rüzgar Selim‘i” diye laf çıktı. İmzalamış, saklıyormuş dediler. Selim, karpuz sergisinde uyuklarken
ahali onu İnönü’de para sayıyor sanıyordu. Gerçek ortaya çıktığında Selim hafif gururlu, hafif alaylı
gülümsüyordu. Koca Beşiktaş ve
kendisi, rüyası bile takdir edilmeliydi ona göre. O hafta hepimizin maç
biletini çekmişti, söylentiyi kutlamak için.
Bir gün verdiği pas yanlışlıkla
gol olunca kıpkırmızı olmuştu, o günden sonra daha dikkatli pas atar oldu. Sağ
açığın tozunu attırdığı için “”Rüzgar”
lakabını aldığı söylense de meselenin aslı öyle değil. Zayıf, ufak tefek bir
adamdı Selim. Küçükken uçurtma
uçurmaya gitmiş. Boyu kadar uçurtma önde o arkada, bir yerden sonra ayakları
yerden kesilmiş. Mahalle içinde dilden dile yayılmış hikaye.
gol olunca kıpkırmızı olmuştu, o günden sonra daha dikkatli pas atar oldu. Sağ
açığın tozunu attırdığı için “”Rüzgar”
lakabını aldığı söylense de meselenin aslı öyle değil. Zayıf, ufak tefek bir
adamdı Selim. Küçükken uçurtma
uçurmaya gitmiş. Boyu kadar uçurtma önde o arkada, bir yerden sonra ayakları
yerden kesilmiş. Mahalle içinde dilden dile yayılmış hikaye.
“Vay Selim, Rüzgar var dikkat
et!”
“Selo! Ayağına taş bağla, rüzgâr var” diye diye, Rüzgar Selim olmuş adı,
sanı, lakabı, hayatı.
et!”
“Selo! Ayağına taş bağla, rüzgâr var” diye diye, Rüzgar Selim olmuş adı,
sanı, lakabı, hayatı.
İş hanındaki çay ocağında
çalışıyordu Selim. Rüzgarlığı, biraz da merdiven
çıkışından, çay dağıtışından… “Çay!” diye inliyor yedinci kattan biri, Rüzgar Selim dakikasına kapısında. Yüzünde serin bir gülümsemeyle: “Buyur
ağabey” diyerek aynı hızla gerisin geri iniyor aşağıya. Günleri koşarak geçse
de içi ağır ağır gidiyordu Selim‘in.
Yüzündeki serin gülümseme etrafındakilere ferahlık verse de acıdan üşüyordu Rüzgar Selim.
çalışıyordu Selim. Rüzgarlığı, biraz da merdiven
çıkışından, çay dağıtışından… “Çay!” diye inliyor yedinci kattan biri, Rüzgar Selim dakikasına kapısında. Yüzünde serin bir gülümsemeyle: “Buyur
ağabey” diyerek aynı hızla gerisin geri iniyor aşağıya. Günleri koşarak geçse
de içi ağır ağır gidiyordu Selim‘in.
Yüzündeki serin gülümseme etrafındakilere ferahlık verse de acıdan üşüyordu Rüzgar Selim.
Babasını hiç görmedi. Annesiyle
yaşadı evlenene kadar. Evlilik görücü usulü olduğundan ayakları geri geri
gitmiş nikaha giderken, öyle demiş Lütfü Ağabey’e. Kadınına yaptığı haksızlığı,
böyle gelmiş böyle gidercilerin yüzüne söverek telafi etmeye çalışmış ama
nafile. Kızı olduğunda çok sevinmiş, çok da üzülmüş. Karısına karşı duyduğu
acıma, kızında şefkate dönüşmüş. Onların bu dünyaya göre çok iyi varlıklar
olduğunu söyleyerek kendini yemiş bitirmiş.
yaşadı evlenene kadar. Evlilik görücü usulü olduğundan ayakları geri geri
gitmiş nikaha giderken, öyle demiş Lütfü Ağabey’e. Kadınına yaptığı haksızlığı,
böyle gelmiş böyle gidercilerin yüzüne söverek telafi etmeye çalışmış ama
nafile. Kızı olduğunda çok sevinmiş, çok da üzülmüş. Karısına karşı duyduğu
acıma, kızında şefkate dönüşmüş. Onların bu dünyaya göre çok iyi varlıklar
olduğunu söyleyerek kendini yemiş bitirmiş.
Lütfü Ağabey son zamanlarına
kadar onunlaydı. Sordum, dahasını anlattı.
kadar onunlaydı. Sordum, dahasını anlattı.
“Seher” adını vermiş kızına.
“Bizim halimizi anlatır be Lütfü Ağabey. Güneşi ha gördük ha göreceğiz derken
ölüyoruz bak” demiş, ki demiştir bilirim. Yüreği yanlış bir yaşamanın ortasında
atıyordu. Belki bu yüzden durmadan koşup didiniyordu.
“Bizim halimizi anlatır be Lütfü Ağabey. Güneşi ha gördük ha göreceğiz derken
ölüyoruz bak” demiş, ki demiştir bilirim. Yüreği yanlış bir yaşamanın ortasında
atıyordu. Belki bu yüzden durmadan koşup didiniyordu.
Lütfü Ağabey de umut torbası gibi
adamdır. Ağzında bir “Düzelecek” lafı, bir de kısa Maltepe eksik olmaz.
“Memleket düzelecek yormayın kafanızı. Beşiktaş
düzelecek çocuklar. İşler düzelecek be loçkam!*”
adamdır. Ağzında bir “Düzelecek” lafı, bir de kısa Maltepe eksik olmaz.
“Memleket düzelecek yormayın kafanızı. Beşiktaş
düzelecek çocuklar. İşler düzelecek be loçkam!*”
Rüzgar Selim peki?
Kanser olmuş. Karısı zaten on yıl
önce ölmüş. Kızının yanındaymış en son. Sonra haberi gelmiş.
“Düzeldi” dedi Lütfü Ağabey, “Toprağı bol olsun” diye ekledi.
önce ölmüş. Kızının yanındaymış en son. Sonra haberi gelmiş.
“Düzeldi” dedi Lütfü Ağabey, “Toprağı bol olsun” diye ekledi.
Rüzgar Selim has adamdı. Basitti, derindi, ne bileyim iyilikten
güzellikten eserdi işte.
“Biz ne olacağız Lütfü Ağabey?” diye soracak oldum gayri ihtiyari.
güzellikten eserdi işte.
“Biz ne olacağız Lütfü Ağabey?” diye soracak oldum gayri ihtiyari.
Şaşırtmadı. “Her şey düzelecek,
sıkma canını” dedi.
sıkma canını” dedi.
*Loçkam: Arnavutça,
cana yakın, dostum, arkadaşım.
cana yakın, dostum, arkadaşım.
Mühendis / Yazar. Çeşitli kitap eklerinde kitap inceleme / eleştiri yazıları çıktı. Kalemkahveklavye site ve dergisinde öykü, deneme, kitap incelemeleri yazmaya devam ediyor.