theme-sticky-logo-alt
img-alt
img-alt
img-alt
img-alt

Mira’nın Kırmızı Defteri · Hikâyelerimizi Kim Yazar?

3 Mart 2025
108 Okunma

Esir Şehirde Bir Kadın ve Sultanla Son Dans romanlarından tanıdığımız Çağla Ural’ın yeni romanı Mira’nın Kırmızı Defteri Destek Yayınları‘ndan çıktı.

Yazar, yeni romanında da önceki romanlarında olduğu gibi tarihi arka plan üzerine insan hikâyeleri inşa ediyor. Kurmaca, gücünü gerçeklikte alıyor. Bu, yazar Çağla Ural’ın okurları için artık tanıdık bir tercih. Yazarın özellikle röportajlarında bireyin tarihsel olaylar karşısındaki duruşuna ve travmaların kişisel etkilerine duyduğu ilgisi bu romanında da kendini gösteriyor.

Mira’nın Kırmızı Defteri · Arka Kapaktan:

Zeynep evliliğinin en zor kararını vermeye çalıştığı sırada onu büyüten anneannesi Şahika’nın felç geçirdiği ve durumunun kritik olduğu haberini alır ve apar topar New York’tan Türkiye’ye gelir. Hastaneye vardığında ise Şahika’nın, torunundan son bir isteği vardır: “Anahtar”ı bulması. Zeynep hangi kilidi açtığını bilmediği anahtarı bulmak üzere Şahika’nın gizemli geçmişine doğru bir yolculuğa çıkmak zorunda kalırken, kırmızı deri kaplı bir defter onun tek kılavuzu olacaktır. 1950’li yıllarda İstanbul’da başlayan ölümsüz bir aşkın iki nesil süren gizemli tarihini öğrenen Zeynep, iki kadını birbirine bağlayan gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacak, peşinde koştuğu anahtarın açtığı kapıdan geçtiğinde ise tüm hikâyelerin finalini yazacaktır.

**

Bireysel Hafıza ve Toplumsal Tarih Bir Arada

Bireysel hafıza ile toplumsal tarihin iç içe geçtiği, geçmişin bugüne uzanan etkilerini güçlü bir anlatımla yansıtan romanın ana karakteri olan Zeynep’in New York’tan İstanbul’a uzanan yolculuğu, anneannesi Şahika’nın gizemli geçmişini çözmek için başlar gibi görünse de bu, aynı zamanda kendi içsel hesaplaşmasına da götürüyor onu. Bir psikolog olan Zeynep’in başkalarının sorunlarını çözerken kendi içsel çatışmalarını çözememesi onu daha ilk sayfalardan itibaren derinlikli bir karakter haline getiriyor.

Çağla Ural, bu romanında da birden fazla katmanı bir araya getirmiş. Yalnızca bireysellik ve toplumsallık gibi bir düzlemde kalmayan katmanlılık, Şahika’nın geçmişini araştırırken kendi hayatının derinlerine inen Zeynep’le birlikte daha da yoğunlaşıyor.

Ve diğer birçok katman da tarih ve zaman tarafında karşımıza çıkıyor: Şahika’nın hayatını araştıran Zeynep, 1950’li yıllardan başlayarak Türkiye’nin sosyal ve kültürel dönüşümlerini, Varlık Vergisi, Aşkale sürgünleri gibi tarihsel olayları bireysel hikâyeler üzerinden aktarıyor. Özellikle Mira ve Mişon karakterlerinin aşkı, sadece bireysel bir hikâye değil, aynı zamanda toplumsal ayrımcılığın yansımalarını da içeriyor. Bu aşkın trajik yönü, dönemin siyasi baskıları ve ayrımcı politikalarının birey üzerindeki yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor.

Akıcı üslubun ve duygusal derinliğin birbirini destekleyerek taşıdığı romanın dili de gereksiz süslerden kaçınmış, sade ama vurucu anlatımıyla karakterlerin içsel dünyalarını okuyucuya güçlü bir şekilde yansıtıyor. Zamanlar arası geçişler, özellikle kırmızı defter aracılığıyla gerçekleştirilen geri dönüşler, hikâyenin ritmini bozmadan geçmiş ve bugünü etkili bir şekilde birbirine bağlıyor. Yazarın önceki romanlarında da karşımıza çıkan nesneler ve mekânlar üzerinden karakterlerin içsel yolculuklarını işleme yöntemi, bu romanda da kırmızı defterle çıkıyor karşımıza.

Her ne kadar zaman zaman yan karakterlerin ana karakterlere kıyasla yüzeysel işlendiği ve bazı bölümlerin detaylara fazla boğulduğu hissedilse de ana hikâyenin sürükleyici yapısı bu kusurları arka planda bırakabiliyor.

Mira’nın Kırmızı Defteri, geçmişin gölgesinde yaşayan bireylerin kimlik arayışını anlatırken, aile bağları, aşk, travmalar ve toplumsal hafıza gibi temaları da işliyor. Roman, “Hikâyelerimizi biz mi yazarız, yoksa geçmiş mi bizim yerimize yazar?” sorusunun gölgesinde, bizleri  hem duygusal hem de düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor.

Yorum 0

    Cevapla

    15 49.0138 8.38624 arrow 0 bullet 0 4000 1 0 horizontal https://kalemkahveklavye.com 300 4000 1