John Cheever’dan Amerikan rüyasının trajikomikliğini ifşa eden bir kara mizah romanı Bullet Park; Can Yayınları etiketiyle raflarda.
“Bir yaz sabahı uyanıp da bunun bir insanı öldüreceğiniz gün olduğunu anladınız mı hiç?”
“Uyuduğumuz odalarda kendimizden, rüyalarımızdan ve ruhlarımızdan parçalar bıraktığımız gerçeğine ilişkin su götürmez kanıtlarım yok mu sence de?”
Başta Raymond Carver olmak üzere kendisinden sonra gelen birçok Amerikan yazarını etkileyen John Cheever, en çarpıcı romanlarından biriyle Can Yayınları’nda.
Kaderleri adlarının esrarengiz bağıyla kesişen iki komşu, Eliot Nailles ile Paul Hammer: çiviler ile çekiç. Banliyö treniyle şehirdeki işine gidip gelen, ailesine sonsuzca bağlı bir adam olan Nailles’ın hayatı bir gün oğlu Tony’nin “üzgün” olduğu için yataktan çıkmayı reddetmesiyle altüst olur. Bu olaydan kısa bir süre önce mahalleye Hammer taşınmıştır: evlilik dışı doğmuş, kendi deyimiyle “efkâr”dan mustarip bir yarı deli. Hammer dünyayı gezdikten sonra, içindeki huzursuzluğu dindirebilmenin tek çaresinin banliyöde birini öldürmek olduğuna karar verir ve bunun için Bullet Park’a yerleşir.
“20. yüzyılın en önemli yazarlarından John Cheever, bu çarpıcı romanında, öykülerinin de ana mekânı olan Amerikan banliyösünü teşrih masasına yatırıyor; birbirinin kopyası beyaz evlerde yaşayanların şaibeli “normallik”lerini hicivli bir dille irdeliyor. Bullet Park, “Sadece Cheever külliyatı değil, bildiğim tüm romanlar içinde başlı başına bir sınıf oluşturan bir eser.” – Joseph Heller
“John Cheever büyülü bir gerçekçi ve ışıltılı öykülerinde, Bullet Park’la Falconer gibi eşsiz romanlarında karşılaştığımız üslubu, savaş sonrası Amerikan edebiyatının diğer bütün öncü yazarlarının üslubu gibi renkli ve özgün.” – Philip Roth
John Cheever Hakkında
John Cheever, 1912’de Quincy, Massachussetts’te dünyaya geldi. Yazın hayatına, liseden kovulmasını öyküleştirerek başladı. İlk öykü derlemesi 1943’te yayımlandı, ilk romanı Wapshot Kayıtları ise 1958’de Ulusal Kitap Ödülü’nü aldı. Eserlerinde çoğunlukla Amerikan taşrasını ele alan Cheever, “banliyönün Çehov’u” olarak anılmaya başlandı. 1979’da yayımlanan toplu öyküleri Pulitzer Ödülü, Ulusal Kitap Eleştirmenleri Birliği Ödülü ve Ulusal Kitap Ödülü’ne layık görüldü. 1941’de Mary Winternitz’le evlenen Cheever hayatının son yıllarına kadar cinsel yönelimiyle ilgili sıkıntılarla ve alkolizmle boğuştu. 1982’de kanserden ölmesinden birkaç ay önce Ulusal Edebiyat Madalyası’yla ödüllendirildi.