Gazeteci olarak tanıdığımız İsmail Saymaz, bu kez öykülerini derlediği Çay Güzeli ile okurlarının karşısında… Saymaz’ın İletişim Yayınları’ndan çıkan bu kitabında sıradan insanların, mevsimlik işçinin, balıkçının, küçükken hiç bisikleti olmamış çocukların hikâyelerini anlatıyor. Çay Güzeli, tanıdığınız İsmail Saymaz’a edebiyatın içinden yeni bir gözle baktıracak.
İsmail Saymaz, Ovit Dağı’nı aşmaya çalışanların, aşıp da hayata iyi kötü tutunanların izini sürmeye çağırıyor bizi. Bu iz boyunca çay tarlasındaki mevsimlik işçiye, tezgâhının başında sıkıntıdan her şeye ama her şeye bahis tutan hamsiciye, Rus Pazarı’nda orak çekiçli rozet satan Matmazel Loya’ya, şeyhine ulaşmak için rabıtaya durup da onun yerine bir otel odasından hatırladığı Olga’yı gören “sofi”ye rastlayacaksınız.
Karayemiş ağaçlarının, çaylıkların arasından kentin dar sokaklarına, ormanları yağmalayıp yapılan geniş otoyollara…
Çay Güzeli, siyah beyaz fotoğraflarda başka renklerin de olduğunu gösteren hikâyeler. [Arka kapaktan]
Zeliha, hesapta son bohça çayı toplayacak, çay makaslarını yanına alacak, annesinin ardı sıra alım yerine gelecekti. Genç kız alelacele sıktığı bohçayı annesinin sırtına yüklerken böyle söz vermişti. Oysa bir saatten fazla geçmiş, Zeliha gelmemişti. Annesi Mukadder, gözlerini gökyüzüne çevirdi. Kırılgan bir güneş, gri ile lacivert arasında kararsız kalan yüklü bulutları, bulutlar da çaylıklarda tek tük biten mandalina, hurma ve karayemiş ağaçlarını yalayıp geçti. [Kitaptan]