Seçkin Zengin’in Şiiri Özlüyorum Kitaplığı’ndan çıkan “Eleştiriye Bakış I” ve Eleştiriye Bakış II” kitaplarını, türe dair notlarla birlikte Sülbiye Yıldırım inceledi.
Eleştiri; kimi, zaman edebiyat dünyasının vazgeçilmezi kimi zaman kötü çocuğu olarak adlandırılmış olsa da edebi bir yazın türüdür. “Dünya vardır ve yazar konuşur, işte yazın budur. Eleştirinin konusu çok farklıdır; ‘dünya’ değil söylemdir, bir başkasının söylemidir; bir birinci dil (ya da nesne-dil) üzerinde gerçekleştirilen bir ikinci dil, ya da (mantıkçıların deyimiyle) bir üst dildir,” diyen Roland Barthes bu kesinlemesiyle, eleştirinin yazınsal bir söylemin üzerine söylem olduğunu vurguluyor. Tahsin Yücel de; “Söylem üzerine söylem olduğuna göre, salt anlamlandırma ve değerlendirme değildir artık; aynı zamanda ‘iletilen’ bir anlamlandırma ve ‘iletilen’ bir değerlendirmedir,” diyerek; eleştiriyle ilgili bu söyleme katkıda bulunuyor.
Günümüzde bu edebi türün işlevsel olduğu söylenemez, hatta değişen yazın dünyasında eleştiri yapan edebiyatçıların seslerini duyurabildiklerini söylemek de pek mümkün görünmüyor.
Eleştiri bizde hâlâ çok tartışılan bir kavram. Yeni çıkan şiir, roman ve öyküler hakkında eleştiri yazılarından çok; beğendim-beğenmedim tarzında görüş bildiren, ya da kitap tanıtımından öteye geçemeyen yazıların dışında eleştiri yazılarına pek rastlanmıyor. 1980 sonrası eklemlendiğimiz bir zihniyetin var ettiği yeni edebiyat kanonunda eleştiriye yer yok. Reklam ve övgüye dayalı yönlendirmeyle işleyen bir kitap dünyasından, bir yazar-okur ilişkisinden söz etmek mümkün.
Günümüzde yayınevlerinin pıtrak gibi çoğaldığı, herkesin parasını vererek kitap bastırabildiği ortam söz konusu. Bu ortamın yarattığı kirlilikte, edebiyat dergilerinin büyük çoğunluğu da edebiyatın sorunlarını, yeni edebiyat yapıtlarının niteliğini tartışmaktan, felsefe-edebiyat ilişkisini sağlamaktan uzaklar. Bütün bu oluşumların içinden yükselen; “Eleştirmen yetişmiyor artık, eleştirmen yok!” sözlerinin doğruluğu da tartışmalıdır. Çünkü eleştirinin görünürlüğünü sağlayan mekanizmalar, çok uzun süredir işlemiyor. Bu ortamda karşılaştığımız çoğunlukla ya aşırı, itiraz kabul etmeyen bir övgü, ya da karalama kampanyasına kadar ulaşan bir yerme söyleminin içinde kendilerini var etmeye çalışan eleştirmen niteliğinden uzak olanların söylemleri.
İşte böylesi karmaşık bir ortam içinde Şair Seçkin Zengin, yazar, şair ve eleştirmenlere, elektronik ortamdan “Eleştiri nedir?” sorusunu yöneltmiş. Amacının; “gelecek kuşaklara belge bırakmak” olduğunu belirten şair, gelen cevapları “Eleştiriye Bakış” ve “Eleştiriye Bakış-2” adını verdiği iki kitapta toplayarak meraklısının okumasına sunmuş.
Kitapta belirtilen görüşler edebiyatımızın günümüzdeki görünümüne bir ayna tutmaktadır. Bu kitap, eleştiri konusunda fikir sahibi olan yazın insanlarının kendilerini ifade etmelerini sağlayan bir alan açması bakımından da değerli bir çalışmadır. Kitaplarda yazısı bulunan edebiyatçılar konulara farklı pencereden, farklı görüşlerle baktıkları için derleme okuyanı oldukça zenginleştiren bakış açıları içermektedir.
Eleştirinin yazın açısından önemli olmasının nedeni; sanat yapıtına yüklenen anlamın aynı zamanda onun iletisi olmasından kaynaklanmaktadır. Çünkü edebiyatın insan üzerinde, hiçbir sanat yapıtında olmayan bir gücü vardır. Edebiyat okuyucusu üzerinde etkin bir zihinsel tepki uyandırır, okuru değiştirir ve dönüştürür. Bu etkinin farkına varıldığı günden itibaren edebi yapıtlar, muktedirler tarafından dikkatle ve gerekirse acımasızca yaklaşılması gereken bir insan eylemi olarak nitelendirilmiş, kitleleri etkileyen ya da etkileyecek olan edebiyat yapıtlarını iktidarları için korkulacak bir silah olarak görmüşlerdir. İşte edebiyat eleştirisinin varlığı, sanatsal edebiyatın özgül nitelikleriyle, özellikle de onun içeriğinin imgesel-ideolojik anlamıyla da bağlantılı olduğundan; ‘edebiyat eleştirisi’ çok tartışılan bir kavram durumunda bırakılarak, edebiyatın etkileyen gücünün zayıflatılmasına çalışılmıştır
Bir yapıttaki fikir, daha başka bir söylemle yapıtın içeriğini oluşturan yaşamın, zamanın ve uzamın yorumu ve yaratımı imgeler içinde ve imgeler yoluyla yapılır. Bu imgeler yapıttaki karakterlerin kişiliklerinde, içinde yaşadıkları ortamda birbirleriyle olan karşılıklı ilişkilerinde ve bir o kadar da karakterleri çevreleyen ortamın koşullarıyla oluşur. Bu oluşumun örgülerini yaratırken yazarın başvurduğu sanatsal imgeler, sanat yapıtının özgüllüğünü ve özelliğini de oluşturur. Bütün bunlar o yapıtın, ya da metnin okuyucusunu ya da alımlayıcısını güdüler, yönlendirir. Metin içi güdümlenme, yönlendirilebilmek alımlayanın, yorumlayanın yeteneğine ve okuma birikimine bağlı bir etkinliktir. İşte bu noktada okuma birikimine nitelik katmak isteyen okur açısından eleştirmenin görüşleri yol gösterici ve ilerletici bir çalışmadır. Eleştirmen bir metin ya da yapıt hakkında yorum yaparak onun imgesel çözümünü yapabilen ve bu konuda fikir belirtebilen edebiyat emekçisidir çünkü.
Bir kitabı okurken ya da okuduktan sonra o kitap hakkında yazılanlara önem verenlerdenseniz, okumalarınızı tartışmayı, paylaşmayı önemsiyorsanız bu değerli çalışma size yeni bir pencere açabilir. En azından “Eleştiri” ve “Eleştirmen”in günümüzdeki yeri hakkında fikir sahibi olabilir, yeni eleştirmenler keşfedebilirsiniz.