“Egolayzır” esasen bir müzik derlemesi olup, her müzik altına Yaşar Can Özten tarafından serbest çağrışımlarla yazılmış hikayeler, denemeler ve muhtelif lirik metinlerle 8 gece boyunca sürecek bir yazı dizisi haline gelmiştir.
Aynı sahnede süregelen birden fazla, ikiden az rollere takılıp kalmış
bir hayata dair ne varsa…
Ne varsa sergileniyor; mekan aynı, zaman ayrı.
Bazen göz açıp kapatmak kadar kısa, bazen ise bir nefes alıp vermek
kadar uzun gelir o an yaşananlar. (?)
kadar uzun gelir o an yaşananlar. (?)
Sürekliliğini kaybetmiş, aynı tekrara mahkum edilen kesitlerden ibaret
hayat. Konudan sapmış, role takılmış bir benlik; ilkelliğimin girdabında
kaybolmuşken bile bile…
hayat. Konudan sapmış, role takılmış bir benlik; ilkelliğimin girdabında
kaybolmuşken bile bile…
Düşüyor, sürekli olduğu yerde durmasına rağmen; bedeni burada, ruhu
bilinmez bir boşlukta.
bilinmez bir boşlukta.
Duvara çakılı kalmış bir anıdan ibaret ve sonsuza dek sürmeyecek…
Gideceksin, gideceğim; gelecekler ve yenilenecek o duvar, bir başkasına
anı olması için.
anı olması için.
Belki yürüdüğün kaldırımlar, geçtiğin yollar, beklediğin duraklar…
Hepsi değişecek!..
Ama, aklından hiçbir zaman silinmeyecek izler kazınacak; derinlerine,
derince…
derince…
İşte o zaman takılmayacaksın mekana, her yer aynı gelecek sana; peşine
takılan zamandan kaçarken…
takılan zamandan kaçarken…
Zaman Ayrı, Mekan Aynı…
Bu sefer suratında patlayacak zamanın pençeleri; izleri suratındaki o
derin çizgiler…
derin çizgiler…
Makyaj yapsan bile kapanmayacak! Bir maske geçireceksin suratına. Sana
hiç yakışmayan bir maske!
hiç yakışmayan bir maske!
Ama;
Öyle bir hissedeceksin ki yaşlandığını; tenin hissedecek, tenindeki
çizgilerin hatıralarını ve yorgunluklarını…
çizgilerin hatıralarını ve yorgunluklarını…
O zaman düşecek masken, hesaplaşacaksın kendi içindeki ‘SEN’lerle…
Aynadaki yansımana baktıkça geriye doğru sayacak zaman; değişecek
mekan.
mekan.
Hatırında ne varsa çıkacak gün yüzüne tozlu raflardan.
Bir zamanlar rafa kaldırdığın yaşanmışlıkları yatıracaksın masaya ama
çok geç olacak, ‘Pişmanlı Geçmiş Zaman’; ve de bir telafisi olmayacak, belki
de…
çok geç olacak, ‘Pişmanlı Geçmiş Zaman’; ve de bir telafisi olmayacak, belki
de…
İşte o zaman iliklerine kadar hissedeceksin zamanın seni nasıl
sardığını…
sardığını…
Bir boşluk yaratacaksın farkında
olmadan. Ne zaman, ne de mekan fark edecek senin için. Sadece düşeceksin; ışık
kayboluncaya dek!..Er ya da geç anlayacaksın; ta ki karanlık gözlerine, zihnine
nüfus ettiğinde…
olmadan. Ne zaman, ne de mekan fark edecek senin için. Sadece düşeceksin; ışık
kayboluncaya dek!..Er ya da geç anlayacaksın; ta ki karanlık gözlerine, zihnine
nüfus ettiğinde…
O farkında olmadan yarattığın
boşluktan çıkmaya çalışacaksın; çırpınacaksın, haykıracaksın, korkacaksın.
Yalnız kalacaksın!
boşluktan çıkmaya çalışacaksın; çırpınacaksın, haykıracaksın, korkacaksın.
Yalnız kalacaksın!
Ama umutla sarılacaksın o boşlukta yalnızlığına. Derin bir sessizlik
hakim olacak çığlıklarına. Avazın çıktığı kadar susmayı öğreneceksin, zamanla.
Bir elin sana uzanmasını bekleyeceksin, daha çok yaşlanacak gençliğin; çünkü,
yorgunluğu iliklerine kadar hissedeceksin. Karanlığında pişeceksin ve
erişeceksin…
hakim olacak çığlıklarına. Avazın çıktığı kadar susmayı öğreneceksin, zamanla.
Bir elin sana uzanmasını bekleyeceksin, daha çok yaşlanacak gençliğin; çünkü,
yorgunluğu iliklerine kadar hissedeceksin. Karanlığında pişeceksin ve
erişeceksin…
Sekansı tekrarlara maruz kalmış yaşantıların farklı izleri; farklı
sekansların aynı yaşamda tekrarlanması…
sekansların aynı yaşamda tekrarlanması…
İzler… Derinde!..
Kapatacaksın gözlerini kendine…
Tekrarlara alışan zihnin, kalbin, ruhun, yaşamın devam edecek;
Ezbere sevecek, ezbere bilecek, ezbere sevişecek, ezbere hissedecek.
Aslında yok olanı var edecek!
Aslında yok olanı var edecek!
Ve;
Kendini kandırmaya, avutmaya çalışacaksın; farklı yaşamlara adapte
olmaya çalışarak.
olmaya çalışarak.
Yatsıdan önce sönen mumları bile görmezden gelecek kadar köreleceksin!
Muhtaç olacaksın geçici aydınlıklara ve peşkeş çekeceksin doğrularını yatsıya
kadar yanan mumlara…
Muhtaç olacaksın geçici aydınlıklara ve peşkeş çekeceksin doğrularını yatsıya
kadar yanan mumlara…
İşte o zaman;
Zaman ayrı, mekan farklı; insanlar farklı, yaşananlar aynı; masken
aynı, yüzün farklı olacak!
aynı, yüzün farklı olacak!
Her yalandan sonra bir mum sönecek, sen bir sonrakini yakmadan önce.
Göz açıp kapatmak kadar uzun, nefes alıp vermek kadar kısa… (?)
Belli mi olur…
Belki de vardır bir dengesi ya da bulunur bir orta yolu; sen önce başı
neresi, sonu neresi bir hatırla da, elbet bulursun ortadaki açık yolu…
neresi, sonu neresi bir hatırla da, elbet bulursun ortadaki açık yolu…