Bu içerik, KalemKahveKlavye’nin “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” dosyası kapsamında hazırlanmıştır. Dosyanın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin çizgi roman kültürüne en özgün katkıları sunan ve sunmaya da devam eden, Seyfettin Efendi’nin de yaratıcısı Devrim Kunter, dosya kapsamında alternatif türlere ve özellikle yerli çizgi roman piyasasına dair ilgi çekici sohbetiyle KalemKahveKlavye’de. Dosyayı hazırlama sürecinde içeriği zenginleştirmek adına sunduğu bireysel çabaları için de kendisine ayrıca minnettarız.
Çizgi romana girmeden önce genel anlamda ele almak isterim konuyu: Türkiye’de de dünyada olduğu gibi alternatif türlere dair artan bir ilgiden söz edebilir miyiz?
En azından izleyicinin/okuyucunun kabullenmesi açısından bir gelişme olduğunu söyleyebiliriz. Genel tüketici bilimkurgu ya da fantastik konulara artık daha fazla aşina.
Bu ilgiyi uzun süreli bir etki olarak mı yorumlarsın yoksa TV/Sinema kültürünün etkisiyle canlanan bir pazarlama trendi mi sence?
Arkasında büyük bir pazarlama stratejisi olduğu aşikar. Mesela eskiden devam filmleri kötü bir şey olarak algılanırken şimdi üçleme, beşleme vs. olarak tasarlanan film serileri görüyoruz (ki çoğunluğu kitap uyarlaması, kitapların da böyle bir stratejiyle tasarlandığını söyleyebiliriz). Eskiden bir firma oyuncuyu elinde tutmak için uğraş verirken şimdi süperkahramanı canlandıran oyuncuyu değiştirebiliyor, önemli olan süperkahramanın markası. Dolayısıyla bunlar firmaların ticari olarak tercih ettikleri, daha az yatırımla daha fazla kazanç elde edebildikleri bir durum. Bir süre daha böyle devam edecek gibi gözüküyor.
Sadece pazarlama açısından değil de dönemin küresel ve yerel sosyoekonomik, politik, psikolojik durumlarını da göz önüne alabilir miyiz bu türlerin sevilmesinde? Yeni bir kaçış mı yoksa aksine anlamlandırma ihtiyacı mı itici güç burada?
Tarihsel olarak baktığınızda fantastik konuların genellikle savaş öncesi üretildiğini ve okunduğunu görürüz. Savaş sonrası ise aşırı gerçekçi akımlar yükselir. Bu, insanın bulunduğu, yaşadığı çevreden hoşnut olmamasıyla ilgili bir şey. 2017 yazında bir çizgi roman atölyesi gerçekleştirmiştik, hikâye üretim aşamasında gelen fikirlere baktığımızda çoğunluğu bu dünyadan fantastik dünyaya geçen karakterler hakkında, diğer bir ağırlıklı kısım da toplumsal haksızlıklara karşı koyan kişiler hakkındaydı. Üreticiyi yönlendiren bu içgüdüler okuyucuyu da yönlendiriyor diye düşünebiliriz bu bağlamda. Bu eserlere bir noktada “Kaçış edebiyatı” denmesine katılıyorum. Eğer fantastik dünyaları alegorik olarak kurgulamazsanız sadece bu dünyadaki durumdan hoşnut olmadığınız için yaratıyorsunuz demektir.
Çizgi roman özeline inelim. Dünyada dizi ve sinema yapımlarının büyük çoğunluğu ilhamını çizgi romanlardan alıyor. Çizgi roman dünyası bu uyarlamalardan nasibini aldı mı, okur kazandı mı yani?
Satış rakamlarına bakarsak kazanmadığını görüyoruz. Okuyucu sayısını arttıran tek ekol Manga. Marvel ve DC, çizgi romanları filmlerin yanında yan ürün olarak üretiyor dersek yalan olmaz.
Yerli çizgi roman konusunda bu ilgiyi nasıl yorumlarsın? Mayın tarlasında yürümek gibi olduğunu düşünüyorum ama bir yandan da yeni ürünler geliyor, çizgi roman mağazaları az da olsa var. Alternatif türlere duyulan ilgi yerli çizeri mutlu etti mi? Tabii bunu aynı zamanda yayıncı kimliğinle de yanıtlamanı rica edeceğim.
Türkiye’de çizgi romanı (keza romanı da) üretenin hayatını idame ettirecek bir seviyeye getiremedik maalesef. Hatta mizah dergileri ve mizah çizgi romanları da eski tirajlarına ulaşamıyorlar ve onların üreticileri de zor durumda.
Öte yandan eskiden “Yerli üretim kötüdür,” gibi bir algı vardı, o algının kırıldığını düşünüyorum.
Çizer/yazar cephesinden yayıncılık mekanizmalarının sorunlarını nasıl anlatırsın?
Türkiye’de profesyonel yayıncılık yapan çok az firma var. Gelen işin kalitesini değerlendirebilecek çok az editör var. Çoğu yayınevi “Bir eser basıyorum, bir kültür oluşturuyorum,” değil de manav mantığıyla “Şu kitabın dizisi çıkmış onu basalım da ekmeğimize bakalım,” şeklinde hareket ediyor. En büyük sorun bu bence.
Seyfettin Efendi’de fantastikten bilimkurguya doğru bir seyir izlediniz. Bilinçli miydi kendiliğinden mi seyretti?
Seyfettin Efendi’nin kısa maceralarında (farklı yazarlar ele aldığı için) fantastik öğeler de bulundu ister istemez. “Olağanüstü Maceraları”ndaysa baştan beri “Olağanüstü” hiçbir olay yoktu. Bunu seçmemin sebebi hem 1920’lerin bizim aydınlanma dönemimiz oluşu hem de o dönem edebiyatındaki örneklerin de (Ömer Seyfettin’in Perili Köşk’ü, H. Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani’si) böyle bir tutum içinde olması.
Seyfettin Efendi OM 4 ve 5 ne durumda? Önceki kitapların da baskıları bitti diye biliyorum, online ve fiziksel mağazalarda bulmak zorlaştı en azından, yanlışsam düzelt lütfen. Yeni baskı bekleyelim mi yoksa web sitesindeki yöntemle alabiliyor muyuz?
Yayıncılıkta dağıtım başlı başına ayrı bir sorun. Olağanüstü Maceralar 1 ve Esrarengiz Hikayeler 1’i ikinci baskı yaptık. Diğerlerinin baskısı henüz tükenmedi. Kitapları arayanlar www.seyfettinefendi.com’dan her zaman temin edebilirler.
Seyfettin Efendi devam etmek istediğim bir seri ama Yabani dergi macerası beni hem maddi hem manevi olarak yordu. Bu aralar bir şeyler üretmek için motivasyonum yok maalesef.
D.K. Fotoğrafı: cizgiroman.com
Bu yazının dahil olduğu dosya paralelinde, KalemKahveKlavye ve Yazım Kılavuzu işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” konulu söyleşinin videosunu şimdi izleyebilirsiniz.