Epsilon Yayınevi’nin Sandra Levanta Oliver çevirisiyle yayımladığı Lizzie Fry imzalı Cadılar Meclisi ‘ni Çağla Özden inceledi.
Cadı mitinin doğuşunun, bir zamanlar bazı kadınlara bu yakıştırmayla yapılanların hikâyesi bugün büyük çoğunluğun malumuysa da cadılığın hem fantastik hem sosyolojik izdüşümlerini yorumlamak, izlemek ve okumak her anlamda çekiciliğini koruyor. Cadılar Meclisi hikâyesini fantastik bir macera olarak kursa da “cadı” ve “kadın” kavramlarının arasına kurulan sözümona sempatik olumsuzlamanın toplumsal ve tarihsel gelişimini gözardı etmiyor.
“Artık cadıların kadınsal aşırılıklarının bozduğu dengeyi düzeltmek için çalışmalıyız. Kendimizi korumamız gerektiği kadar, onları da kendilerinden korumalıyız. Yüce İsa Mesih’in sözlerini tekrar etmek gerekirse: Onları bağışlayın çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar.”
Epsilon Yayınevi’nin Sandra Levanta Oliver çevirisiyle okuruyla buluşturduğu, Lizzie Fry imzalı Cadılar Meclisi, bizi cadıların ve büyücülerin gerçekten varolduğu fantastik bir dünyaya götürüyor. Cadılık ve okültizmin yerel kültür ve tarihçeyi oldukça etkilediği Batı Amerika’da başlayan, büyünün ve büyücülerin gerçek olduğu bir öykü kurguluyor. Büyü, bu romanda cadılar tarafından kendi kızlarına aktarılan önemli bir güç ve miras olarak karşımıza çıkıyor. Ergenliğe girer girmez Elementalist bir cadı olduğunu öğrenen on sekiz yaşındaki Chloe de bu müthiş gücünü kabullenmeye çalışırken, aynı zamanda küresel bir cadı avının ilk hedefi haline geliyor.
“Ona kalsa, Bela sadece büyücülüğü, bununla ilişkili hikâyeleri ve efsaneleri yasaklamakla kalmaz, dünyadaki bütün kadınları, her birini karnında bir bebekle, eve -ait oldukları yere- tıkabilmek için elinden geleni ardına koymazdı.”

Cadılar Meclisi kitabının yazarı Lizzie Fry
Yüzyıllardır her toplumda ve dönemde kadınların varoluşları, üzerinde ataerkil düşüncenin hüküm sürdüğü bir konu. Kadınların güçlenmesi, bilgilenmesi, özgürleşmesi, süregelen eril düşünce yapısına itaat etmeyeceklerinin bir göstergesiydi ve bu, bazılarının hoşuna gitmedi. Cadılar Meclisi’nde kurgulanan bu fantastik evrende bu ataerkil yapıyı Başkan ve dini-askeri bir yapı olan Nöbetçiler temsil ediyor. Cadıların varoluşlarından, birbirlerine olan bağlılıklarından, güçlerini bir sonraki nesle aktarmalarından hoşnut değiller. Onlar için kadının yeri evi, işi annelik… Bu yüzden de ülkedeki terörün büyük bir bölümünü cadıların oluşturduğunu dile getirerek bir cadı avı başlatıyorlar.
İlk yarısındaki hızlı anlatıma ve ritme karşılık ikinci yarısı daha detaylı ve yavaş ilerleyen ancak okuma zevkinden bir şey kaybetmeyen Cadılar Meclisi, kadınların gücünü ve potansiyelini ortaya çıkaran, cesur, göz kamaştırıcı bir roman. Gücünü gerçek tarihin satır aralarından alsa da ilgi çekici büyülerle ve birçok olağanüstü karakterle süslenmiş bir distopik fantezi.
“Belayı hak edenleri cezalandırmak, onun hayattaki ana göreviydi ve kimse cezayı cadılardan daha fazla hak etmiyordu.”
Yalnızca kurmaca dünyada değil gerçek dünyada da her çağda çeşitli şekillerde yaftalanan kadınlar, sadece ateşle değil çoğu zaman sözle, önyargıyla, şiddetle de bastırılmaya çalışıldılar. Bunun farklı uzantılarına ve biçimlerine karşılık kadın mücadelesinin daha güçlü ve cesurca sürdüğünü gördüğümüz günümüzde Cadılar Meclisi, kendini bulan ve diğerine el uzatabilen tüm güçlü kadınlar için iz bırakacak, soluk kesici bir roman.

1987, İstanbul doğumlu. Yaratıcı Drama eğitmenliği yapıyor. Bazıları KalemKahveKlavye, Roka, Lemur gibi mecralarda yayımlanan öyküler, yazılar yazıyor, çizimler yapıyor. Kitapları, kedileri ve bitkileri (özellikle yeşil olanları) çok seviyor. Evli ve altı kedi annesi.