Evet, Türkiye’de… Evet, bilimkurgu. Evet, kütüphane… 2007 yılında bir uçak kazasında hayatını kaybeden Özgen Berkol Doğan’ın anısına, onun adıyla açılan Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi şimdi yepyeni ve daha geniş yerinde, merak uyandıran etkinlikleri ve zengin koleksiyonuyla kitap severleri ağırlamaya hazır. “Kitap severler” diyoruz çünkü bilimkurgu ibaresine bakmayın, burası her türden, her ilgiden okura hitap eden bir oluşum. Kütüphanenin, bünyesinde kurulduğu Özgen Berkol Doğan Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bülay Doğan ile kütüphaneyi ve yeni döneme dair planları konuştuk. (Röp: Koray Sarıdoğan)
Öncelikle yeni yeriniz hayırlı olsun diyerek başlamak isterim. Tamamlandı mı süreç, nasıl gidiyor? Eski yerinizde olmayan ne gibi imkanlar olacak burada?
Çok teşekkür ederiz. Süreç elbette ki tamamlanmadı. Tabii biz tüm bu kütüphane serüvenini bir süreç olarak gördüğümüz için umut ediyorum ki daha uzunca bir süre de tamamlanmayacak, her daim yeni şeylerle uğraşımıza devam edeceğiz.
Yeni yerimizde eski yerde olmayan birçok imkân olacak. Bunun en büyük sebebi de elbette ki mekânın genişliği. Bu sayede hem kullanıcılarımız daha önce yer kısıtlılığından dolayı ulaşamadıkları birçok esere ulaşabilecekler hem de söyleşiler sırasında ayakta kalan ya da kapıdan dönmek zorunda kalan birçok kişi kendilerine yer bulabilecekler. Zaten kendimize daha büyük bir yer aramamızın başlıca sebepleri de bunlardı. Ancak bunların yanısıra bu geniş mekânın bizim için başka getirileri de olacak. Farklı bölümlerin ve elbette ki geniş bir bahçenin olması sayesinde perşembe söyleşilerinin dışında farklı etkinliklere, özellikle de atölye çalışmalarına daha fazla yer ayırabileceğiz. Çok çeşitli konularda olacak bu atölye çalışmalarının da perşembe söyleşileri kadar ilgi göreceğini ümit ediyoruz.
Bilmeyenler için Özgen Berkol Doğan’ı ve Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ni kısaca anlatmanızı istesek?
Özgen Berkol Doğan 2007 yılında aramızdan ayrılan, kendini çok farklı konularda geliştirmiş değerli bir bilim insanı. 27 yıllık yaşamına çevirdiği bilimkurgu ve fantastik türlerindeki romanlardan dağcılık merakına, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de doktora teziyle ilgili yaptığı araştırmalardan Cenevre’de yaşarken dahi sürdürdüğü tango tutkusuna çok çeşitli güzellikler sığdırmış birisi Berkol. Tüm bunların yanısıra onu tanıyanlar ve sevenler için vazgeçilmez bir abi, oğul ve dost olmuş da biri. Yaşadığımız acı her ne kadar telafi edilemez olsa da onu tanımanın ve onunla geçirilen vaktin değeri asla ölçülemez. Bazı acıları ancak bu sebeple kabullenebiliyorsunuz, onu hiç tanımadığınız bir dünyadansa onun acısıyla yaşamayı öğreniyorsunuz.
Berkol’un ailesi ve dostları olarak biz bu duygularla kütüphaneyi başlatırken, onu hiç tanımamış ama kütüphane fikri üzerinden Berkol’la tanışanlar için hem Berkol’un kendisi hem de oluşturmaya çalıştığımız bu kolektif üretim alanı cezbedici oldu diye düşünüyorum. Tam da bu nedenle kütüphanenin ilk açıldığı Aralık 2012’den bu zamana kadar destek veren, kütüphanenin bir parçası olan bu kadar çok insan oldu.
Berkol’un babası Nevzat Doğan’ın üyesi olduğu ve Berkol’un hemen ardından onun anısına üniversite öğrencilerine burs vermeye başlayan başka bir vakfın küçücük bir odasında Berkol’un annesi Ferhan Doğan’ın çabalarıyla başlayan kitaplık, şimdi kendine ait 3 katlı bir eski İstanbul evinde on bini aşkın kitabıyla yasamaya devam ediyor. Robert Kolej ile ortaklaşa düzenlenen Berkol RC’98 Dans Festivali ve fizik alanında yüksek lisans ya da doktora yapmakta olan araştırmacılara Boğaziçi Üniversitesi ile ortaklaşa verilen araştırma hibesi gibi etkinliklerle birlikte Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi, “başka bir hayat kurma” yönünde toplumsal işlere imza atmaktadır.
Berkol Doğan, kendisi gibi çok önemli bilim insanlarının da olduğu bir uçak kazasında 56 kişiyle birlikte hayatını kaybetti. Kaza bir dizi ihmalin sonucu gibi lanse edildi ama yıllar sonra halen bir yandan komplo olma ihtimali konuşuluyor, bir yandan da geçen yıl Yargıtay’dan bozma kararı geldi. Son tahlilde bu kazanın sorumluları ve yargıdaki durumu ne oldu?
Bir dizi ihmal demek doğru olur. İnsan hatasıyla teknik arıza birleşmiş. Uçakta sayılamayacak kadar çok arıza var. Bizim açımızdan sorumlu sadece uçağın sahibi olan World Focus (şimdiki adlarıyla Dünyaya Bakış) şirketi değil. Böyle arızalı bir uçağı uçuran Atlasjet firması da, gerekli denetimleri ve bunlara yönelik yaptırımları yerine getirmeyen Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) de en az uçağın sahibi olan şirket kadar hatalı. Isparta 1. Ağır Ceza Mahkemesi, hem uçağın sahibi olan şirketten hem de SHGM’den sanıklara 2-15 yıl arasında değişen cezalar verdi. Geçen yıl, dava Yargıtay’da görüldü. Yargıtay bizim az bulduğumuz cezaları onadı, yerel mahkemenin beraat ettirdiği iki sanığın beraat kararlarını bozdu. Ancak bu sefer de Yargıtay başsavcısı itiraz hakkını kullandı ve davanın bir üst makamda görülmesini istedi. Dava bir buçuk yıldır Ceza Daireleri Üst Kurulu’nda görüşülmeyi bekliyor.
Bu nedenle ortada, komplo teorilerini süsleyecek esrarlı bir olaydan çok; hem havacılık sisteminde hem de yargı sisteminde insan hayatının ne kadar değersiz görüldüğünü ortaya çıkaran bir durum mevcut.
Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi esasen Berkol Doğan’ın adını taşıyan, ailesinin kurduğu bir derneğin bünyesinde. Bu derneğin işleyişi nasıl, kaç kişilik bir dernek, gönüllü olarak görev almak isteyenler nasıl bir yol izlemeli?
Evet, kütüphane Özgen Berkol Doğan Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği bünyesinde işliyor. Bu aslında oldukça küçük bir dernek ve büyümesi daha çok kütüphane üzerinden gerçekleşiyor. Kütüphane sayesinde tanıştığımız kütüphane dostlarından bazıları bize destek verme konumundan bu sürecin bir parçası olma konumuna geçtiler. Bu sene itibariyle özellikle kütüphanenin işleyişinin çok daha kolektif hale geldiğini özellikle belirtmek isterim. Haftalık toplantılar sayesinde söyleşi programının belirlenmesi, konuklarla iletişime geçilmesi ve yeni projelerin üretilmesi artık geçen senelere göre çok daha programlı olacak. Ancak bir yandan da bu ufak ve samimi grubun birbirine belli hayat görüşleri ve ilkeler doğrultusunda bağlı olduğunu belirtmem gerekir. Elbette ki kar amacı gütmemek birçok dernek gibi bizim de ilkelerimizden biri. Ancak kar amacı gütmemek kıstasının derneğimizi tanımlamak için yeterli olduğunu sanmıyorum. Bizim burada gerçekleştirmeye çalıştığımız şey, rekabet, bireycilik ya da sosyal kapital kazanma hırsı gibi unsurlar da dâhil piyasa ilişkilerinden azade, nefret söylemini (ve eylemini) dışlayan bir ortaklık alanı oluşturabilmek, entelektüel üretime imkân sağlamak. Gönüllü olarak görev almak isteyen yeni insanlara da bu ilkeler doğrultusunda açığız. Kütüphanemizin web sitesini yapan, kütüphanemizdeki projeksiyondan bilgisayara birçok aleti tedarik edenler ve perşembe söyleşilerinde kütüphanemize gelen tüm konuklarımız da aslında birer gönüllü, bizim deyişimizde kütüphane dostu. Zaten söyleşiler sayesinde, gönüllü olmak isteyen pek çok insanla tanışma şansımız oluyor. Perşembe söyleşilerinin bir güzelliği de bu olsa gerek.
Zamanın biraz dışlanan, fantastik-polisiye-korku gibi “kaçış edebiyatı” olarak nitelendirilen türlerinden biri bilimkurgu. Bir yandan da son yıllarda müthiş bir ilgi oluşmaya başladı, özellikle de yeni yorum ve teknolojilerle çekilen dizi ve filmlerin itici gücüyle. Bu ilgiyi İstanbul’da ve Türkiye’de gözlemliyor musunuz? Türkiye insanının bilimkurguyla ilişkisi ne durumda sizce?
Bu bahsettiğiniz türlerden özellikle fantastik edebiyat türü son yıllarda oldukça popüler olmaya başladı. Haklısınız, bunun en büyük sebebi de yüksek bütçeli film ve diziler. Bizim kütüphaneyi ilk açtığımız 2012 yılında bu furya zaten başlamıştı. O yüzden öncesi ve sonrası gibi bir karşılaştırmayı kütüphanenin geçmişi üzerinden yapamayız. Ancak özellikle gençler arasında bu türler ile ilgilenen sadık bir kesim olduğunu söyleyebiliriz. Bir alt kültür olarak fantastik ve bilimkurgu kendi sosyalliğini de yaratan dünyalardır. Masa başında oynanan FRP oyunlarından (ki bende lise ve üniversite dönemlerimde severek oynardım) bilgisayar oyunlarına, kitaplardan film ve dizilere, forumlardan çok büyük yazı sitelerine, yüzlerce insanla tek bir fantastik ya da bilimkurgu dünyası üzerinden sosyalleşebilirsiniz. Harry Potter fanları ve son dönemde özellikle popüler olan Game of Thrones (GoT) fanları bunlardan sadece iki örnek. Bu grupların, tüm dünyaya paralel olarak, Türkiye’de de büyüdüğünü düşünüyorum. GoT spoiler’larını engellemek için Facebook eklentisi bile çıktı, eminim Türkiye’de de oldukça beğeniyle karşılanacaktır bu eklenti. GoT bölümünün yayınlandığının ertesi günü otobüste ya da metroda birçok genç insanı bu konularda konuşurken bulabiliyorsunuz.
İşin dizi ve film tarafı bu kadar popülerken, edebi ürünlerin tüketimi alanındaysa sanırım durum biraz daha farklı. Bu türler arasında popüler fantastik ürünler dışında kalan eserlerin o kadar çok tüketilmediğini, en azından ana akım olmadığını görüyoruz. Çok satan (yabancı ve yerli) polisiye yazarlarını da ayrı bir yere koyarak konuşmak daha doğru olur tabii. Onlar için de popüler ve diğerleri ayrımını yapmak lazım.
Yerli üretime gelirsek, bahsettiğiniz tüm türlerde Türkiye’den yazarların çok iyi eserler verdiğini düşünüyorum. Biz de kütüphane olarak bilimkurgu-fantastik-korku başta olmak üzere seçkimizi güncellerken yerli yazarların kitaplarına yer vermeye özen gösteriyoruz. Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD) üyesi yazarlar da kendi eserlerini kütüphanemize göndererek seçkimizi yerli eserler anlamında geliştirmeye özen gösteriyorlar. Ömrü çok uzun olmasa da son yılların en nitelikli çizgi roman dergisi olan Yabani de bu alandaki gelişmeyi gösteren örneklerden biriydi. Halen devam eden polisiye edebiyat dergisi 221B de Yabani de yeni yerli yazarları tanımak ve bu alandaki edebiyat incelemelerini izlemek açısından faydalı kaynaklar.
Tüm bunlar nedeniyle özellikle son on yılda bu edebiyat türlerinin üretiminde ve tüketiminde artan bir ivme olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak bunun genele ne kadar yansıdığı, Türkiye nüfusunun kaçta kaçının bu türlerle ilgili olduğu gibi daha geniş konularda söz söyleyebilecek yeterlilikte değiliz ama.
Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi Türkiye’nin tek bilimkurgu kütüphanesi, bu ve benzeri türde kitaplar içeriyor. Şimdi muhtemelen bilimkurguya merakı olmadığı için mesafeli bakacak birileri olacaktır. Onlara ne söylemek istersiniz?
Aslında kütüphanemizin seçkisi de Perşembe söyleşileri’nin kapsadığı konular da, bu türlerden çok daha fazlasını kapsıyor. Genel edebiyat, sosyal bilimler, doğa bilimleri, felsefe, sinema gibi çok çeşitli konularda da nitelikli bir koleksiyonumuz olduğu ve bu alanlarda da söyleşiler düzenlediğimiz için, söylediğiniz gibi “bilimkurguya merakı olmadığı için mesafeli bakacak” kişilere kütüphanede bile rastlıyoruz. Özellikle Perşembe Söyleşileri’nde, o haftanın konusu ne ise onunla ilgilenen birbirinden çok farklı kütüphane dostlarımız olabiliyor. Her ay tekrarlanan felsefe söyleşilerine gelenler ile yine her ay olan bilim söyleşilerine gelenler birbirinden oldukça farklı olabilirken; sinema söyleşileri ile edebiyat söyleşilerine gelenler de ayrışabiliyor. Kütüphaneyi açtığımız ilk sene düzenlediğimiz bir bilimkurgu söyleşisine bilim söyleşisi yanılgısıyla gelen ve “bilimkurgu gibi hayal ürünü işlerle uğraşmayı bir kenara koymayı” tavsiye edenler de oldu. Öte taraftan kütüphanenin bilimkurgu, fantastik ve korku dışında kalan tüm kitaplarını atıp bu bölümleri geliştirmemizi tavsiye edenler de oldu. Şimdilik hepsini bir dengede tutmaya çalıştığımızı söyleyebilirim.
Bilimkurguya mesafeli bakanlara bu mesafeyi aşmak için söyleyebileceğim çok fazla şey yok. Bu bana kitap okumayı sevmiyorum ya da film seyretmeyi sevmiyorum diyenler kadar anlamsız geliyor çünkü. Bilimkurgu çok büyük bir dünya. Benim de sevdiğim ve sevmediğim türleri, hayranı olduğum ya da bir kitabından sonra devam etmek istemediğim yazarları var. Bilimkurguya mesafeli bakanlarla konuştuğunuzda çoğu kez, aslında bilimkurgu olarak görmedikleri bir bilimkurgu kitabını sevdikleri ortaya çıkar. Ama Frankenstein başkadır, ama Mülksüzler başkadır. Hele fantastik edebiyata koyduğumuz eserleri görseler birçok kişi eminim çok şaşıracaktır. Onlara tek söyleyeceğim, kitaplarla araları varsa kütüphanemize şöyle bir uğramaları. Edebiyat ya da başka bir alandan kitap bakarken bilimkurgu odasına da göz atabilirler. Emin olun fikirlerini değiştirebilecek çok ama çok fazla kitabımız var.
Perşembe söyleşilerinin devam edeceğini biliyorum. Yeni yerle birlikte yeni günlerde de etkinlikler olacak mı? Bu yıl ne gibi etkinlikler planlıyorsunuz
Evet, Perşembe söyleşileri her zamanki gibi devam edecek. Bu yıl Perşembe dışında bir ya da iki gün daha etkinliklerimiz olacak. Bunların çoğu atölye çalışmaları olacak gibi gözüküyor. Atölye çalışmalarını organize etmek için de yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Hiç beklenmeyen çok değişik alanlarda atölyeler açma planlarımız var. Ayda bir sabah, kahve sohbetleri gibi yeni bir etkinliğimiz daha olacak. Belki film/anime gösterimlerini de arttırma durumumuz olabilir. Gençlere yönelik de düşündüğümüz bazı şeyler var ama o henüz kesinleşmedi. Şimdiden perşembenin yanısıra pazar günlerinizi de boş bırakmanızı öneririm.
Kütüphane olarak bu seneki başka bir projemiz de İş Bankası Kültür Yayınları ile ortaklaşa ütopya ve bilimkurgu üzerine bir kitap serisi çıkarmak oldu. Belki kütüphanemizde bu kitaplarla ilgili etkinlikler de düzenleyebiliriz.
Kesinleşmiş programlarınız arasında neler var öne çıkan?
Eylül ayından itibaren atölyelere başlıyoruz. İlk olarak, Nalan Barbarosoğlu ile geçen sene tek bir kez gerçekleştirebildiğimiz fantastik edebiyat atölyelerinin tekrarı gerçekleşecek. İlk planımız bu atölyenin geçen sene devam etmesiydi ama son atölye çalışmasından önce kütüphanemizi su basınca çalışmanın tekrar etmesi mümkün olmamıştı. Hatta bizim yeni yere taşınma sürecimizi hızlandıran da bu su basması olmuştu. Eylül ayının bir diğer atölyesiyse, Murat Özdizdar ile Esperanto atölyesi olacak. İngilizce, İspanyolca, Osmanlıca atölyeleri her yerde var zaten. Meraklısı Esperanto’ya gelsin, bekleriz.
Ekim ayındaysa Perşembe Söyleşileri’ne başlıyoruz. İlk hafta bilim, ikinci hafta edebiyat, üçüncü hafta felsefe ve son hafta sinema söyleşisi olacak yine. Şaşılacak şey, şimdiden tüm isimler belli oldu. Perşembe Söyleşileri’ni takip edenler bilir; hep son dakika, iki gün kala paylaşırdık söyleşiye gelecek isimleri. Bu sene neredeyse bir ay önceden belli olacak tüm söyleşiler. Sinema söyleşisi tutkunlarına müjde, bu sene de kütüphane dostumuz Galip Dursun ile birçok sinema söyleşimiz olacak. Black Mirror gibi popüler ama aynı zamanda söyleyecek çok sözü olan dizi ve filmler de programda olacak. Ama diğer isimler ilk defa gelecek konuklar, sürpriz olsun söylemeyeyim şimdiden.

Kütüphane, Kadıköy’deki yeni adresinde, Caferağa Mahallesi, Safa Sk. No:20’de ziyaretçilerini bekliyor.
Hem böyle bir zamanda, hem kütüphane, hem bilimkurgu; ayakta kalması zor bir mekan olarak, biraz da destek vermek isteyenler için soruyorum: Nasıl ayakta kalıyor kütüphane, kimler nasıl destek verebilir?
Tüm sorularınız gibi bu soru da çok iştah açıcı. Söylenecek çok şey var. Sanıyorum hiçbir “zaman”, bir bilimkurgu kütüphanesi için kolay bir zaman değildi. 2012’de açılırken amacımızı “hayalleri yeni sahiplerine ulaştırmak” diye tanımlamıştık ve “onları gerçekleştirecek, hayata döndürecek bir deli elbet çıkar bir yerlerden” demiştik. Bizimkisi de biraz deli işi. Bu zamana dair özel olarak konuşmak gerekirse de, doğru adım atmak, doğru söz söylemek o kadar ağır bir yük haline geldi ki; ya evde oturup hiçbir şey yapmayacaksınız, ya da doğru bildiğiniz yoldan şaşmayacaksınız.
Bağımsız bir kütüphane olarak ayakta kalmak maddi açıdan da oldukça zor. Kütüphane kullanıcıları için yıllık ücret alsak da bu ücret aslında ödünç verilen kitabın güvencesi olmaktan öteye gitmiyor. Kütüphanemiz asıl olarak bağışlarla işliyor. Şu ana kadar bu bağışlar aile ve ailenin yakın çevresi ile kısıtlı kaldı. Şu anda bulunduğumuz binayı almak içinse elimizdeki her şeyi verdik desek yeridir. Her ne kadar Perşembe Söyleşileri’ni ücretsiz ve herkese açık düzenlerken atölye çalışmalarına cüzi bir ücret koyarak kütüphanenin kendini buradan döndürmesini amaçlasak da; söyleşilerde olduğu gibi atölye çalışmalarında da toplumsal faydayı ön plana koyduğumuz için, bu meblağının kütüphaneyi döndürmesi mümkün değil. Şu ana kadar bazı desteklerde bulunmuş olsa da, Kadıköy Belediyesi ile olan inişli çıkışlı ilişkimiz de bizi ayakta kalma konusunda pek rahatlatmıyor. Dolayısıyla her türlü bireysel maddi yardıma açığız. Destek olmak isteyenler kütüphanenin internet sayfasından faydalanabilirler. Kitap bağışlamak isteyenlereyse bir uyarıda bulunayım. Artık kütüphanemizde oldukça fazla kitap olduğundan, kitap bağışı konusunda çok seçici davranıyoruz. Çok nitelikli kitaplar olsa bile, kütüphaneye üçüncü ya da dördüncü nüshaları koyamadığımızdan ancak belirli eserleri bağış olarak kabul edebiliyoruz.
Bizden bu kadar. Siz neler eklemek istersiniz?Valla sizin sorularınız epey ayrıntılı cevaplara aracı oldu zaten. Okuyanları daha fazla sıkmak istemem. Herkesi kütüphaneye, özellikle de Perşembe Söyleşileri’ne ve diğer etkinliklere bekliyoruz. Paylaştıkça büyüyeceğimize inancımız sonsuz!

1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)