Yayıncılığın, kitap alışverişinin ve okurluğun dönüşüp geldiği noktada, bugünün okuru için sahaflar ne ifade ediyor, üzerinde durulması gereken bir konu. Kimileri için belki kaybolan kültür romantizmiyle yaklaşılacak bir olgudur sahaflık ama iyi bakıldığında, yakın temas kurulduğunda iyi sahafların birer kitap kalesi olarak orada durduklarını görebiliriz. Sahaflık mesleğinde iki genç isim, Pami Sahaf’tan Tolga Gürocak ve Artemis Sahaf’tan Tuncay Kuş; Pami Sahaf’ın ev sahipliği ve Artemis’in organizesiyle her Pazar kitap mezatı gerçekleştiriyorlar. Üstelik kıyıda köşede değil İstanbul’un, Taksim’in göbeğinde, üstelik Demirören AVM’de. Geleneksel bir mesleği modern bir mekanda icra eden ikiliyle olan bitenleri konuştuk. (Röp: Koray Sarıdoğan)
Bilmeyen okurlar için kısa bir bilgi verelim: Artemis Sahaf ve Pami Sahaf’taki arkadaşlar kimlerdir, haftalık kitap mezatlarını her hafta birlikte mi yapıyorsunuz yoksa zaman zaman mı bir araya geliyorsunuz?
Tuncay Kuş: Pami Sahaf ev sahipliğinde ve Artemis Sahaf organizasyonu olarak her pazar saat 14’te mezatımızı gerçekleştiriyoruz. Pami Sahaf Tolga Gürocak tarafından kurulmuş olup 25 yıldır, Artemis Sahaf Tuncay Kuş tarafından kurulmuş olup 4 yıldır hizmet vermekte…
Genel bakış itibariyle AVM’ler ve sahaflar bir arada akla gelen yerler pek değil. Oysa Pami Sahaf, Taksim Demirören AVM’de bir yere sahip. Burada yer edinme fikri nasıl doğdu? Karardan memnun musunuz?
Tolga Gürocak: Aslında tam olarak öyle değil… Bundan 500-600 yıl kadar önce sahaflar dönemin bir alışveriş merkezi olan Kapalıçarşı’da faaliyetlerini sürdürmekteydi. O günden bu güne sahaflar gerek iş merkezlerinde, gerek pasajlarda hizmet vermişlerdir. İnsan odaklı bir meslek olduğu için insanın olduğu her yer bir sahafa mekan olabilir diye düşünüyoruz. Burada olmamız gelişen bir takım tesadüfler ile gerçekleşti. Memnunuz…
Okurlardan, sahaf çevresinden bir eleştiri geldi mi, “Ya yapmayın, AVM’de sahafın ne işi var” denildi mi?
T.G.: Çok küçük çaplı eleştiriler gelse de genel olarak pozitif yaklaşım oldu dostlarımızdan, okurlarımızdan.
Mezat konusuna geri dönelim: Hayatında hiç kitap mezatına katılmamış birine bu mezatları nasıl anlatırsınız?
T.K.: Kitap mezatları en genel tabiriyle; bir miktar kitabın tek tek ve normal değerlerinden daha düşük miktarlardan başlayan fiyatlarla basit bir usülle açık artırmaya sunulmasıdır… Okurlar açısından birçok avantajı vardır. Kitabı daha uyguna edinebilmek, ummadığı kitapla karşılaşmak, bir okur grubuyla biraraya gelmek bunlardan başlıcalarıdır.
Mezatımıza çıkacak kitapların çoğunu sosyal medya hesaplarımızdan yayınlamaya çalışıyoruz. Okurlar mezatlarımızı ‘’Artemis Sahaf’’ ve ‘’Pami Sahaf’’ sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirler.
Mezata katılan kitleyi gözlemlediğinizde; nadir kitabın izini süren-ucuz kitap arayan-tekrar satmak için değerli baskı arayan gibi hangi gruplar var, bu grupların dağılımı nasıl?
T.K.: Saydığınız gruplara ek olarak keşfetmeyi seven, sürprize açık bir grup var mesela. Sağolsunlar bize değer verip, övdüğümüz kitapları merak eden okurlar var. Hem okur olup bir yandan detaylı kütüphaneler yaratmayı hedefleyen okurlarımız var. Mesela okuma ilgisi sadece edebi kurmaca eserler fakat felsefe, sosyoloji, fen bilimleri gibi kategorilerde kitaplar da alarak bir kütüphane yaratma hedefinde okurlar. Ne de olsa kitaplar insana güven hissi verir.
Bu zamana dek sattığınız en değerli kitap neydi, ne kadara gitti?
T.K.: İsterseniz buna bir cevap vermeyelim, spekülatif olmasın. Ama ilk baskı, imzalı vs gibi özellikleri olup epey yüksek fiyatlara satılan kitaplarımız oldu.
“Muzaffer Özak’ın bir sözü örnek olabilir; ‘Sahaflık ölmüş olanların kitaplarını ölecek olanlara satma mesleğidir’”
Nadir kitapları, ilk baskıları sadece kendi kaynaklarınızdan mı ediniyorsunuz? Yani “Elimde falanca yazarın imzalı kitabı/ilk baskısı var, satmak istiyorum” diyen biri de sizinle iletişime geçsin mi?
T.K.: Sahaflar için her yer, herkes kitap kaynağıdır. Kitabını elinden çıkarmak isteyen elbette bizimle iletişime geçebilir. Bir fiyata bize satabileceği gibi, kendi adına bizim mezatımıza açık artırmaya da sunabilir..
Pami Sahaf’ta mezatlar haricinde de söyleşiler ve imzalar oluyor sanırım. Neler oldu bu zamana kadar ve yeni sezonda ne gibi fikirler, kesinleşen planlar var?
T.G.: Elimizden geldiğince haftalık bir rutinde yazar okur buluşturmalarını gerçekleştirmeye çalıştık. Mesela Ercan Kesal, Orhan Alkaya gibi şairler ve yazarlar sağolsunlar bu etkinliklerimizde yer aldı. Yeni sezon için sıkı bir program hazırlıyoruz. Okurlar etkinliklerimizi sosyal medyadan ‘’Pami Sahaf ‘’ hesaplarından takip edebilirler. Sürprizlerimiz olacak.
Türkiye’deki sahaflarda yaygın bir etkinlik mi bu? Sizden başka kimler var kitap mezatı yapan?
T.K.: Mezatlar sahaflık mesleğinde çok çok eskilerden beri kullanılan bir satış yöntemidir. Ancak son yıllarda epey bir artış gösterdi. Hatta artık bizim bile takip edemediğimiz kadar çoğaldı. Ama yıllardır düzenli yapan arkadaşlarımız içinde Taksim Aslıhan Pasajından Gezegen Sahaf, Fatih’ten Dylemi Sahaf’ı sayabiliriz.. ilk anda aklıma gelen ve dediğim gibi düzenli yapan arkadaşlarımız bunlar.
Taksim’deki dönüşüm malum… Birkaç yıl içinde oldu bu. Buna rağmen hayal ettiğiniz kitleye burada ulaşabildiniz mi? Yoksa yakın zamanda, sözgelimi Kadıköy’e veya başka bir yere taşınmayı, şube açmayı düşünür müsünüz?
T.G.: Kitap ilgilisini kendine çeker her zaman. Evet maalesef Beyoğlu böyle bir süreç geçirdi fakat okurlarımız her zaman yanımızda idi. Şu an herhangi bir taşınma planımız yok.
Türkiye’deki okur oranı ve niteliği malum. Merak ettiğim şu: Sahafların, sahaflığın ne olduğunu bilen okur oranı nasıl? Kitap fuarlarının bile “ucuz kitap pazarı” seviyesine indiği bir ortamda sahafları sadece ucuz kitap bulmak dışında ziyaret eden okurların sayısı ümit verici mi mesela?
T.K.: Ülke genelinden maalesef üzücü öyle üzücü bir tablo var fakat sahaf okurları, takipçileri biraz farklıdır. Belki bir ülke nüfusuna oranlayınca ciddi bir azınlık ama ülke okuma oranlarına göre çok çok ileride bir kitle. Ayrıca sahaf dükkanına ziyaretler sadece alışveriş amaçlı olmuyor. Nitelikli sohbet ortamları da buna örnek sayılabilir.
Yeni çıkan bir kitabın sahafta ikinci el olarak bulunabilme hızında ana değişken nedir? Geçmişten bugüne bunda bir hızlanma veya yavaşlama oldu mu?
T.K.: Yeni çıkan bir kitap hemen bir sahafa ikinci el olarak gelebilir. Ama burada net bir ana değişken belirleyebilmek mümkün değildir. Geçmiş ve bugün arasında bir kıyas da belki de bu yüzden çok zordur. Ama bu konuya Muzaffer Özak’ın bir sözü örnek olabilir; ‘’Sahaflık ölmüş olanların kitaplarını ölecek olanlara satma mesleğidir’’ Üstad burada sahaflara gelen kitap kaynağında ana trendin insan ölümleri olduğunu belirtmiş. En genelgeçer parametre bu olur sanırım.
Sadece sahaf özelinde değil “kitapçı” genelinde soruyorum: Kitap dışında daha birçok ürün satan holding zincirleri veya kırtasiye-kitapçı karışımı mağazaları geleneksel “kitapçı/kitabevi” sınıfında görüyor musunuz? Geleneksel kitapçılık ne durumda şu an memlekette?
T.K.: Bu konuda süreç böyle ilerleyip herşey zincirleşirken belki de son eleştirilecek şey yine de bir yerlere kitap ulaştıranlar olmalı. Sektör geneline mali bir zararı var mıdır toplam olarak bilemem. … diğer yandan geleneksek kitapçılık konusunda butik iş yapan dükkanları kastediyorsanız, bu konu da çok güzel örnekler var okurun olduğu yerde kitapçı muhakkak olur. Kitapçının olmadığı yerde okurun olmadığına emin olabilirsiniz. Tabi bu verdiğim örnek ve genellemeler büyüç çaplı bölgesek genellemeler. Ayrıca kitapçılık mesleğinin bir türü olan sahaflıkta da bu tarzı layığı ile icra etmeye çalışan sahaflar var.
Sizler genç sahaflarsınız ama önceki kuşak sahaflar sanki biraz tuzu kuru davranıyor. Yani sosyal medya başta olmak üzere yeni iletişim/tanıtım araçlarına entegrasyonu ne durumda? Potansiyel müşterilerine/okurlarına ulaşabiliyorlar mı yoksa biraz meydanı boş bırakma durumu var mı dersiniz?
T.K.: Tuzu kuru genellemesine pek katılamam. Elbette kişilik olarak böyle tavırlar sergileyen büyüklerimiz olabilir. Ama pek mütevazı bir şekilde mesleğini icra eden sahaf büyüklerimizde var. Bence meydan pek boş değil. Günümüzde bu mesleği yapan neredeyse herkes internet imkanlarını kullanıyor. Ayrıca neredeyse tüm sahafların kendi adına sosyal medya hesapları var. Ve buradan da ürünlerini tanıtıyo/ sergliyor.
Sahafların kendi aralarındaki iletişimleri nasıl? Mesleki bir organizasyon, bir iletişim platformu var mı?
T.K.: Pek çok sahaf birbiriyle irtibatlıdır. Hatta iller arası bile kuvvetli bir iletişim vardır.
Mesleki olarak Türkiye Sahaflar Birliği Derneği faal olarak olarak çalışmaktadır. Kendi adıyla kurulmuş bir internet sitesi mevcuttur.
Önceki yıllar Tepebaşı’nda, son yıllarda Taksim’de düzenlenen, bir de ayrıca Üsküdar’da olmak üzereiki sahaf festivali var. Okurun sahaf algısını, düzenleyicilerin artıları eksileri bakımından bu sahaf festivallerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
T.G.: Kitabın merkeze alındığı tüm organizasyonlar desteklemek isteriz.. Bu tip organizasyonların yayılmasını dileriz. Bizler kar amacı gütmeksizin anadoluda yapılan bir çok festivale gittik, gitmeye de çalışıyoruz… Bu organizasyonlar okuyucuyu kitaplarla buluşturduğu gibi sahaflık mesleğinin tanıtımı için de etkili işler.
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)