Sub Press’te Ocak 2019: Anarşist Pedagojiler, Çay Kitabı, Antonin Artaud, İbni Arabi…
Şeyh-ül Ekber Muhyiddin İbn Arabi ile Yolda
Uluslararası İbn Arabî Cemiyeti’nin de saygın bir üyesi olan Bey bu makalelerde bizi Şeyh-ül Ekber İbn Arabî’nin rehberliğinde İslam’ın heteredoks dünyasında bir yolculuğa çıkararak katı geleneksel yorumlarla çoraklaşmış bir çölde bâtınî tevillerle önümüze yeni ufuklar açıyor, hatta cüretkâr yolcular için yasanın boyunduruğunun kalktığı bir vahanın krokisini paylaşıyor.
Her ne kadar Hakim Bey bu metinler üzerinde çalışırken William C. Chittick, Bülent Rauf, Dom Sylvestre Houdedard, John Mercer, Ali Reza Nourbakhs, Nasroullah Pourjavady, Claude Addas gibi bu alanda uzman isimlerle iş birliği yapmış olsa ve az bilinen derûni bir tarihe ilişkin açılımlar sunsa da bunlar akademik inceleme niyetiyle yazılmış metinler değildir.
Hakim Bey bu metinlerle bir İslam irfanı poetikasının izini sürme peşindedir. Bu kitaptaki ikinci metin olan Anti-Halife’ye de sınırlar arasında dolanan bu poetikadaki rehberlerinin isimlerini anarak başlar zaten. İlahiyat ya da siyaset ya da herhangi başka bir tek boyutlu yorumlamanın sınırlarına sığmayan, daha ziyade tarihsel süreçler ve coğrafyanın karmaşıklığını taşıyarak gündelik hayatın organik çeşitliliğini yansıtan bir çoğulculuk taşar bu metinlerden. Mermer gibi yekpare bir İslam’dan ziyade, minyatürler gibi rengârenk binlerce parçadan oluşan bir bütündür Hakim Bey’in bize sunduğu sahne ve bu sahnede kendi mitlerini ve hikâyelerini sergilerken bunlara eleştirel bir bakış geliştirmekten de asla geri durmaz.
Bu kitap bizi başı sonu, durakları ve süresi belli bir modern zaman tatil yolculuğundan ziyade kervanlarla çıkılan ve ne kadar süreceği ve nelerle karşılaşılacağı belli olmayan kadim bir hac yolculuğuna çıkarmayı vaat eder. Mülhid İslam’ın, heteredoksinin kervansarayları arasında Sitüasyonist bir dérive, bir sürükleniştir. Konusunu soğukkanlı bir titizlikle ele alarak kesip biçen bir akademi cerrahının değil, konusuyla bir olmuş, onun cezbesi içinde kendinden geçmiş bir ilim aşığının bakışını buluruz bu metinlerde.
“Kervan nereye giderse gitsin, onun Mekke’si Aşktır” der Mevlana Celaleddin Rumi ve İbn Arabî ekler: “Aşk Kervanı rotasını nereye çevirirse benim dinim de imanım da oradadır.”