“Form Dışı Edebiyat” mottosuyla yola çıkan Amorf Kitap, Menekşe Gülben’in Yalnızlık Bakanlığı kitabıyla yayın hayatına başlıyor.
Amorf Kitap Hakkında
Anlatının gücüyle ve kitaplara duyduğu sevgiyle okuruna merhaba diyen Amorf Kitap, yayıncılık sektöründeki tecrübelerini yeni projelerin heyecanıyla birleştiriyor.
“Amorf” formsuz, hiçbir biçime tâbi olmayan demek. Amorf Kitap aynı anlayışı kitaplarına da yansıtacak. Anlatıdan aldığı güçle, hikâyenin türlü formları aracılığıyla okuruyla buluşarak, bilinenden farklı bir platform yaratacak.
Edebiyat, psikanaliz, sanat ve aktüalite başlıklarıyla yayın yapacak Amorf Kitap, ilk kitabını yılın son ayında yayımladı. Sanat gazetecisi Menekşe Gülben’in Yalnızlık Bakanlığı isimli öykü toplamı hem kolektif bir çağrı yapıyor hem de okuru yalnızlık biçimleri üzerine düşünmeye çağırıyor. Kitabın kapağında değerli sanatçı Gülsün Karamustafa’nın “Çifte Hakikat” isimli enstalasyonu yer alıyor. Kapaktaki figür, kitabın içeriği ve yayınevinin ismi arasındaki bağlantılar dikkat çekici.
Yayın Yönetmenliğini editör ve yazar Çiğdem Aldatmaz’ın üstlendiği Amorf Kitap, hikâyenin türleri ve biçimleri üzerine yepyeni bir düşünme alanı yaratmayı hedefliyor. Yakında yayınevinin internet sitesi üzerinden özgür bir yazı mecrasını duyuracak.
Amorf Kitap, aynı zamanda yazar adaylarının yayıncılık yolculuğunda rehberlik hizmeti veren bir yayın ajansı. Yazar ve yazar adaylarına özel koçluk ve danışmanlık çalışmaları yapıyor.
Herkesin hayatının her anında okuyabileceği iyi metinlerde ve size ait bir dünyada buluşmak üzere.
Menekşe Gülben’den Öyküler · Yalnızlık Bakanlığı
Sanat gazetecisi Menekşe Gülben, ilk öykü toplamı Yalnızlık Bakanlığı’nda anlattığı yalnızlık biçimleriyle toplumsal bir sorun haline gelen yalnızlığın boyutlarını irdeliyor ve yeni bir harekete çağrı yapıyor.
Gökyüzüyle aynı renge bürünüp Yalnızlık Bakanlığı’nı kuruyoruz.
Menekşe Gülben, kelimelerle iz bıraktığı bir evrene okurunu da davet ediyor. Her öyküde kendinizi bulduğunuz bir yolculukta onun yalnızlık bakanlığına, yıkılan kulelerine, salyangozunun kalbine, büyülü divanına konuk oluyorsunuz. Bu ilk öykü toplamı yolculuğunda onunla berabersiniz.
***
“Bak abla, gökyüzüyle aynı renktesin artık. Bildin mi benim dünyamı şimdi?”
“Bildim.”
***
Sadece bölüyordum, bazen ikiye, bazen üçe, bazen beşe. Bölerek öldürüyordum babalarımı, gelmiş geçmiş tüm babalarımı öldürdüğüm gibi, onu da dört buçuk ay önce bölerek öldürmüştüm. Vicdanımla kalbim arasında nefessiz, ışığı yakamadığım, önüme bakamadığım harabe bir yerdeyim.
Küçük, plastik bir poşetin içinde getirmişti günahlarını, ufalanmış toz halindeydi hayal kırıklıkları. “Burnundan çekeceksin,” dedi, çektim. “Beni çok seveceksin,” dedi, sevdim. “Sabah kahvemi sütle hazırla,” dedi, hazırladım. “Acılarımı vücuduma kazıdım, onların sızlamasını durdur,” dedi, durdurdum. Burnum kanadı, kalbim kırıldı, süt bozuldu. Bağırdıkça bağırdım: “Bir daha kanarsan, seni dikmeyeceğim.”