Çağla Özden, Natalie Haynes’in Epsilon Yayınevi’nden Hilal Dikmen çevirisiyle Türkçeye kazandırılan eseri Bin Gemi ‘yi KalemKahveKlavye için inceledi.
“Bir savaş sona erdiğinde erkekler hayatlarını kaybederdi. Ama kadınlar diğer her şeyi kaybederdi.”
Savaşçılar ve erkeklik üzerine en temel metinlerden biri kabul edilen Homeros’un İlyada’sı şöyle başlar: “Söyle tanrıça, Peleusoğlu Akhilleus’un öfkesini söyle.”
Burada Homeros’un, şiirin ilham perisi Kalliope’ye hitap ettiğini farz edebiliriz. Homeros, periye isim koymaz. Ona “Thea” (tanrıça) der. Bin Gemi ise Kalliope’yi dile getirerek yola çıkıyor, esin perisi Homeros’tan bu savaşta sadece erkeklerin değil, kadınların da savaştığını anlatmasını istiyor. Yazar Natalie Haynes, okuyucusunun kalbini ilk sayfadan böyle kazanıyor. Epsilon Yayınevi’nden çıkan Bin Gemi, alev alev yanan Troya’nın hikâyesini kadının gözünden anlatırken okuyucusuna mitolojinin ve şiirin gücünü hissettiriyor.
Bir gece uykusundan uyanan Troyalı bir kadının, şehrin alevler içinde yandığını görmesiyle başlayan roman, Troyalı kadınların kaderlerinin Greklerin eline teslim edilişini anlatırken, okuyucuya bu bakış açısını sunuyor: Savaşta sadece erkeğin gücü yoktur, kadının gücü de yadsınamaz.
“Kendi aralarında tartışacaklar veya belki de büyüklerinden biri karar verecekti ve kadınlar farklı Grek kabilelerinin liderlerine statü sırasıyla pay edilecekti. Ardından her kadın ailesinden, arkadaşlarından, komşularından koparılıp dilini bilmediği bir yabancıya verilecekti.”
Pek çok mit erkeğin gücünü, yenilmezliğini, daimi haklılığını öne çıkartır. Erkek hep kahraman, kurtaran, var edendir. Destanlar, mitler, savaş üzerine yazılmış şiirler çağlar boyu bu bakış açısıyla yazılmış, kadın bazen doğrudan bazen dolaylı olarak yok sayılmıştır. Kadın karakterler klasik mitlerde çokça gölgede kalırlar ya da hikâyede göründükleri zaman dahi hafif bir esinti gibi gelip geçerler. Adımları hafif, adları siliktir. Buradaki asıl sorun, elbette mitlerin nasıl değerlendirildiğinde… İlyada gibi, erkekliğin, savaşın buram buram anlatıldığı güçlü bir metinde okuyucu şu soruyu sorabilir: “Erkekler savaşıyor, bu onların destanı, kadınlar savaşmıyor ki!”
Tam bu noktada irdelemeye başlayalım. Erkekler fiziksel olarak savaştayken esir alınmanın, köle olarak satılmanın, tecavüze uğramanın, sevdiklerini yitirmenin korkusu ile yaşayan kadınlar savaşta sayılmıyor mu gerçekten?
“O bir dipnot değil, o bir insan. Ve o -tüm Truva kadınları- diğer herkes kadar anılmalı.”
Bin Gemi, kırk üç bölümden oluşuyor ve her bir bölümde farklı bir karakter karşımıza çıkıyor. Bu karakterlerin içinde Troya Savaşı’nın ana karakterleri dışında tanrılar, tanrıçalar ve hepimizin aşina olduğu mitolojik karakterler de var. Bu karakterlerin zaman zaman alaycı, şaşırtıcı, ilgi çekici hikâyeleri romana ivme kazandırmış. Kitabın yazarı Natalie Haynes’in de bahsettiği üzere Bin Gemi, yoğun bir çalışmanın ve araştırmanın ürünü.
Bin Gemi ‘nin Yazarı Natalie Haynes Kimdir?
Natalie Haynes, Cambridge Üniversitesi mezunu, ödüllü bir komedyen, gazeteci ve yayıncı. The Independent ve The Guardian gibi gazetelerde de konuk köşe yazarlığı yapan Haynes, 2013’te Man Booker Ödülü’nün ve 2012’de Orange Ödülü’nün jüri üyesi oldu.
**
Yunan mitolojisi, fantastik edebiyat ve feminizm üzerine okuma yapanların ilgili çekeceğini düşündüğüm Bin Gemi’nin çevirisi Hilal Dikmen’e, kapak tasarımı ise Sidem Zelal Edin’e ait.
Roman, Epsilon Yayınevi etiketiyle raflarda okurunu bekliyor.
1987, İstanbul doğumlu. Felsefeci, yaratıcı drama&tiyatro eğitmeni. Başta KalemKahveKlavye olmak üzere çeşitli mecralarda yazılar kaleme alıyor. İlk kitabı Aristoteles · Hayatı Bir Şölen Sofrası Gibi Bırakmalı Ne Susuz Ne de Sarhoş 2022’de Destek Yayınları’ndan çıktı. Evli ve iki kedi annesi.