Sadık Usta’nın kaleme aldığı, Kafka Kitap’ın okuyucusuyla buluşturduğu Sparta ve İlkçağ Ütopyaları antik dünyanın kapılarını aralarken, felsefi ve tarihi alt metniyle kitabı yalnızca bir tarih kitabı olmaktan çıkararak okuyucuya ütopya kavramının derin felsefi temellerini gösteriyor. Ütopik düşüncenin modern dünyadaki karşılıklarına da ışık tutan bu eser, hem akademik çevreler hem de genel okuyucu kitlesi için ilgi çekici bir okuma vaat ediyor.
Sadık Usta, ütopik düşüncenin kökenlerini ve bu düşüncenin insanlık tarihindeki önemini kitabın temel odak noktalarından biri olarak ele alıyor. Yazar, ütopyaların sadece birer hayal ürünü olmadığını, bilakis tarihsel süreçte toplumların eşitlik ve özgürlük arayışlarının yansıması olduğunu aktarıyor ve Sümer, Mısır ve Girit gibi eski medeniyetlerin de ütopik düşüncenin erken örneklerini barındırdığına dikkat çekiyor. Dolayısıyla kitapta, ütopya kavramı, sadece Platon’un Devlet‘i ya da Thomas More’un Ütopya‘sı gibi eserlerle sınırlı tutulmuyor; tragedyalar da dahil olmak üzere, antik çağda üretilen ve günümüze ulaşan birçok metni bu düşüncenin tarihsel gelişiminin önemli parçaları olarak görülüyor.
“Anlatıldığına göre, esir düşen bir Spartalı kadına galip gelen asker “en iyi ne yapabildiğini” sorduğunda, “Özgür yaşamak,” yanıtını alırmış. Esir düşen Spartalı bir kadını küçük düşürmek mümkün değilmiş. Anlatıldığına göre, esir düşüp köle pazarında satılan Spartalı kadınlar, onları aşağılamak amacıyla bir işe zorlandıklarında, “Ne yazık ki beni satın alarak cimrilik yaptın ve büyük bir zarara uğradın,” diyerek hayatına son verirmiş.”
Kitabın önemli bir kısmı, Sparta’nın felsefi ve siyasal düşünceler açısından nasıl bir ütopya örneği teşkil ettiğine odaklanıyor. Sparta’nın kendine özgü sosyal ve siyasi yapısı, özellikle antik dünyadaki ilk eşitlikçi anayasa olarak kabul edilen Likurgos’un getirdiği yasalarla şekillenmiş ve tarih boyunca birçok düşünür tarafından hayranlıkla anılmıştır. Mülkiyetin kollektif kullanımı, bireyler arasında eşitlik ve disipline dayalı bir yaşam tarzı, Likurgos’un yasalarının en belirgin özellikleri arasında sayılıyor. Yazar, Platon, Aristoteles ve Ksenofon gibi antik Yunan düşünürlerinin Sparta’yı övgüyle anmalarına dikkat çekerek, bu devletin antik çağın ütopya düşüncesi üzerindeki etkisini vurguluyor. Kitapta ayrıca bahsedilen kültürlere dair sofra, sokak kültürü, gelenek ve görenekler, günlük yaşama dair birçok ayrıntı okurun dolu dolu bir tarih okuması yapmasını da sağlıyor.
“Ortak sofraya katılmak isteyen yeni biri çıkarsa, onunla ilgili şöyle bir oyla- ma yapılırdı: Sofrada oturanların her biri, eline bir ekmek parçası alır ve oy verir gibi kafasının üstünden sessizce, hizmetçinin taşıdığı ekmek kâsesine atar. Kabul oyu veren, ekmeği öyle olduğu gibi; kabul etmeyenlerse ekmek parçasını parmaklarının arasında ezerek atarlar. Ezilmiş ekmek parçası “hayır” anlamına gelen delikli çakıl taşını ifade edermiş. Ezilmiş ekmek parçası bir tane bile olsa, o kişi sofraya kabul edilmez. Çünkü sofradaki bütün topluluğun arkadaşça birlikte olmasını isterler. Kabul görmeyenlerle ilgili olarak “O kâseden atıldı,” ifadesini kullanırlar. Çünkü oylar kâseye atılır.”
Sadık Usta, felsefi ve tarihi perspektifleri harmanlayarak, Sparta’nın sosyal ve siyasal yapısının çağdaş dünya ile bağlantılarını kuruyor. Özellikle, eşitlik ve özgürlük arayışlarıyla şekillenen Sparta toplumunun, modern dünyada tartışılan siyasal sistemlere ne tür katkılar sunduğu üzerinde duruyor. Yazarın, tarihe dayanan güçlü argümanları, okura antik dünyadan günümüze nasıl dersler çıkarılabileceğini gösteriyor. Sparta’nın katı disiplin anlayışının yanı sıra, toplumsal adaletin sağlanmasındaki öncü rolüne dair felsefi bir eleştiri sunuyor. Likurgos’un, eşitlikçi düzeni kurarken aldığı radikal kararlar, hem antik dünyanın sorunlarına cevap olmuş hem de ütopya kavramının tarihsel süreçteki önemini pekiştirmiştir.
“Sparta’da hiçbir şey kendi hâline bırakılmadı, Likurgos’un sayesinde her şey kurala bağlandı. Yapılmasını zorunlu gördüğü olumlu ve olumsuz şeyleri yazı, resim ve anıtlarda simgeleştirdi. Spartalılar, kentin her yerine asılmış ve dikilmiş olan bu anıtlarla iç içe büyüdükleri için kendiliğinden değişime uğrayarak doğru yöne sevk ediliyorlardı.”
Yazarın üslûbu, tarihsel ve felsefi birikimini okuyucuya net bir şekilde aktarmayı başarıyor. Yazar, karmaşık tarihi olayları ve felsefi argümanları sade ve anlaşılır bir dille sunuyor. Ayrıca, kitabın akıcı anlatımı sayesinde, okuyucu antik dünyadaki ütopya düşüncesine dair derinlemesine bir kavrayış elde ediyor. Usta’nın dili, tarihsel verileri ve felsefi kavramları dengeli bir şekilde ele alarak okuru sıkmadan, bilgiye dayalı bir okuma deneyimi sunuyor.
Sparta ve İlkçağ Ütopyaları Yazarı Sadık Usta Hakkında
Sadık Usta, 1960 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. 16 yıl Almanya’da yaşadı. Stuttgart Üniversitesi ve Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde (Tarih ve Siyasal Bilimler) okudu. 2003 yılında İngilizce öğrenmek üzere dokuz ay Londra’da kaldı. 2012’de Goethe Üniversitesi’nde “Ütopya ve Devrim, Türkiye’de Modernleşme Hamleleri (1908- 1938)” başlıklı master tezini verdi.
Yazdığı ve Katkıda Bulunduğu Bazı Kitaplar:
- Türk Ütopyaları – Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Özgürlüğü Düşlemek
- Dünyayı Değiştiren Düşünürler
- Fıçılarda Yaşamak – Sıradışı Devrimci Hayatlar
- Ütopya ve Masalbilim – Binbir Gece Masalları
- Şair ve Matematikçi Ömer Hayyam
- Şüphenin Tarihi
Çevirileri:
- Thomas More, Ütopya
- Tommaso Campanella, Güneş Ülkesi
- Georg Fülberth, Kapitalizmin Kısa Tarihi
- Hans Heinz Holz, Devrimin Cebiri: Hegel’den Marx’a Felsefenin Aşılması ve Gerçekleştirilmesi
1987, İstanbul doğumlu. Felsefeci, yaratıcı drama&tiyatro eğitmeni. Başta KalemKahveKlavye olmak üzere çeşitli mecralarda yazılar kaleme alıyor. İlk kitabı Aristoteles · Hayatı Bir Şölen Sofrası Gibi Bırakmalı Ne Susuz Ne de Sarhoş 2022’de Destek Yayınları’ndan çıktı. Evli ve iki kedi annesi.