Bu içerik, KalemKahveKlavye’nin “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” dosyası kapsamında hazırlanmıştır. Dosyanın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Yerli bilimkurgu edebiyatın en çarpıcı işlerinden biri olan Metal Fırtına serisine Burak Turna’yla birlikte imza atan, solo yazarlık kariyerine Derzulya serisiyle devam eden yazar Orkun Uçar, dosya kapsamında konuğumuz oldu. Alternatif türlerin dünü, bugünü ve yarınına, satır aralarına dair notlarının yanı sıra yeni projesi Yüksek Doz serisini konuştuk. Röportaj verme konusunda seçici davrandığını bildiğimiz sevgili Orkun Uçar’a katkısı için çok teşekkür ederiz.
Yıllardır farklı alt türlerle birlikte alternatif türler kapsamında sayısız eser ürettin, bugün bu dosyada bahsettiğimiz yükselişe dair ne dersin? Türkiye’de ve dünyada kalıcı bir ilgi var mı yoksa bir pazarlama trendiyle mi ilgili?
Dediğiniz gibi Türkiye’de örneği az türlerde eserler ürettim; epik fantezi, bilimkurgu, islami korku, tarihi kurgu, siberpunk gibi…
Yükseliş dediğiniz sadece bir eşit saygı ve ilgi görme çabası. Biz bu türlerde eksiden başladık. Yazarlığa başladığım dönemde bazı yayınevleri “Türk yazar basmıyoruz,” cevabı veriyordu. Katıldığım bir panelde bir yayınevi editörü “Türkler fantastik, bilimkurgu yazamaz,” demişti.
Kızıl Vaiz dosyamı verdiğim bir yayınevi editörü, “Kaleminiz çok iyi ama neden normal şeyler yazmıyorsunuz?” demişti.
İşte bu aşamaları geride bıraktık. Dünyada bu türlere kalıcı ilgi olduğu kesin ama Türkiye’de almamız gereken çok yol var. Kitapevi rafında “yerli fantastik, bilimkurgu, korku, polisiye” rafı açılmadıktan sonra bütün çabalarımız geçici olur.
Dünyadaki pazarlama stratejisi film ve dizilerle sürüyor. Gişe rekorları kıran film ve dizilerin çoğu fantastik, bilimkurgu, korku türlerinde, ülkemiz için bu söylenemez. Türkiye’de yerli fantastik, bilimkurgu, korku ve polisiyesi konusunda bir pazarlama stratejisi yok. Tanıtımlar kişisel çabalarla internet üzerinden sürüyor.
Metal Fırtına etkisiyle kitaplarımın satışı bu türlerdeki diğer kitaplardan çok fazla… Örneğin Zifir 50 bin, Derin İmparatorluk 30 binden fazla, epik fantezi Asi 50 binden fazla. Ama okur bu türlerdeki yerli yazarlara ve kitaplara yeterli desteği henüz vermiyor. Bu durumda kalıcılıktan söz edemeyiz ne yazık ki.
Aslında dosya sorularına en iyi örneklerden birisi Metal Fırtına; öngörüsü bol bir seriydi ve dosyada soruşturduğumuz yükseliş eğiliminin de ilk yerli örneklerinden. Bugünden baktığında Metal Fırtına’nın başarısındaki en büyük etkeni ne olarak görüyorsun?
Metal Fırtına bilimkurgudur ama bu tür ismiyle duyursaydık o kadar satmayabilirdi. “Politik kurgu” dedik o yüzden. Başarısı, bilimkurgunun gündelik yaşamlarını nasıl etkileyebileceğini göstermesindendi. Vatandaşlarımız Mars’a gitmeyi dert etmeyebilirler ama kafalarına düşebilecek bombaları dert ettiler. Güçlü bir empati duygusu yaratabildik. Başarısının sırrı buydu.
Metal Fırtına bu ülkede ilk kez bir kitap okuyan çok okura erişti. Bu kitlenin bir kısmı okumaya devam ederken, çoğunluğu yine kitap olmayan bir yaşama döndü.
Bilimkurgu seven okur ise kitabı aşağıladı sadece.
Bu bağlamda bilimkurgu artık “olmayacak şeyler”den çok “olabilecek şeyler”den bahseden bir tür algısına mı kavuştu sence?
Bilimkurgu zaten bunların hepsini kapsıyor. Dediğiniz gibi öngörü açısından kendini kanıtladı. Artık bilimkurgunun zamanında yaşadığı geleceğin içindeyiz. Bu aşamada türlere ayrıldı. Örneğin siberpunk yakın gelecekte bizi nelerin beklediğini en iyi anlatan türlerden.
Öte yanda “ara bir çağ”da yaşıyoruz; bir yandan inanç ve dinler güçleniyor, bir yandan teknoloji devrimi hayatlarımızı değiştiriyor. Belki de toplumlar arasındaki uçurum artacak. Aynı dünyada tekno-insanlar ile normal insan bir ara birlikte yaşayacak. Daha sonra türlerden biri tıpkı Neandartteller gibi yok olacak.
Bazı ülkelerde öğrencilere implantlar sayesinde bilgilerin program olarak yüklenmesi araştırılırken, bazı ülkelerde dini eğitim veriliyor. Böyle bir durumda uçurum olmaması imkansız.
Politik ve sosyoekonomik açıdan bilimkurgunun bunca zamandır bahsettiği şeyleri yaşayacağımız günlere mi girdik? Bunun edebiyattaki etkisine dair neler söylersin?
Teknolojinin değişme hızı edebiyatı çok etkiliyor. Polisiye edebiyatta görüyoruz. Örneğin mobil telefonların olmadığı zamanları düşünün… Eski romanlarda ev telefonu vardı. Şimdi cep telefonu sadece iletişim değil, internet, yer tespiti gibi konularda kurguyu etkiliyor. Güvenlik kameraları, DNA testleri de…
Eğer yakın gelecekte beden ve cinsiyet değişimleri kolay olursa neler olur neler… Bir aşk romanında, erkek olarak başlayan karakterin kadın olarak bitirdiğini, aşık olduğu kadın karakterin de erkeğe dönüştüğünü okuyabiliriz. Veya öldürülen insanların, değişik bedenlerde hayatlarına devam ettiğini…
Edebiyat en önemli depremi bence Ay’da bir üs kurulduğu zaman yaşayacak. Çünkü o zaman ana akım denilen konuların gerçeği bilimkurgu alanına girecek. Ay’da bir aşk veya bunalım bilimkurgu değil, aşk romanlarının konusu olacak.
Önceki soruya bağlı olarak, konunun bir de konspirasyon yönünü sormak isterim. Her tür bilgiye hızlı ulaşım ve niteliksiz okumadan ötürü konspirasyona da ciddi bir eğilim var artık. Özellikle Türkiye’deki muhafazakarların çıkarımları çok absürd yerlere varıyor. Nasıl yorumlarsın?
Çok tuhaf günler yaşıyoruz. “Bilinçli cehalet” diyebileceğimiz bir durum var. Muhafazakarlar çok saçma şeylere inanabiliyor. Mesela ABD’deki bir askeri üssü, Konya’daki gizli üs diye yazıyorlar, inanan çıkıyor veya yabancı bir silah teknolojisini yerli yazıyorlar ona da inanan çıkıyor. Bu bazen yalan olduğunu bildiği halde bilinçli de oluyor. Özellikle Osmanlı konusunda tamamen kurgu bir tarih yaratımı var. Hani, Osmanlı Ay’da üs kurmuştu dense ona bile inanırlar. Padişahlarla ilgili de asla istemedikleri şeylere inanmıyorlar. Gerçeği öğrenme yerine bir tarih inşası söz konusu. Konspirasyona da bunun bir parçası olarak bakmak lazım. Gerçeğe politik ve dini gerçeği gözlükleriyle ve bunların istediği şekilde bakıyorlar.
Ezoterizm, gnostizm, okültizm… Bunlar senin eserlerinde büyük yer kaplıyor. Dünyada ve Türkiye’de bu konulara gelişen eğilimin nedenleri ne sence? Bir çaresizlik formülü mü yoksa insanlığın bunca zaman reddettiği kimi gizemlerle yüzleşme vakti mi?
Bunların edebiyattaki etkisi azalmaya başladı esasında. Daha gerçekçi eserlere yöneldi okur diye gözlemliyorum. Fantastik bir eserde bunları seviyor ama gerçekmiş gibi sunanlara inanmıyor veya ilgilenmiyor. Şunu da görmek lazım: Sanal gözlükler, oyunlar yakın zamanda bize Ready Player One’daki gibi sanal hayatlar sunma şansı tanıyacak. O zaman ezoterizm, gnostizm ve okültizm bambaşka bir boyut kazanacak.
Ready Player One’daki gibi büyü, zırh, yetenek alabildiğiniz sanal dünyalar, gerçek dünya kadar önemli olacak.
Özellikle yapay zekalar konusu da var tabii. Belki de siber dünyanın tanrılarını yaratmanın eşiğindeyiz. Veya Her filmindeki gibi en büyük aşklarımızı yapay zekalarla yaşayacağız.
Konuyu bir de okur açısından ele almanı isteyeceğim: Tamam, bir ilgi var. Alternatif türler çok basılıyor, çok satılıyor, yazılıyor. Peki okurun mevzuyu doğruyu anlaması aşamasını nasıl görüyorsun?
Okur, mevzuları doğru anlıyor da “kalıcılık” etkisi azaldı. Her şey hızlı tüketiliyor. TRT’nin tek kanallı olduğu dönemlerde ün zor kazanılan, zor kaybedilen bir şeydi. Ünlü oldun mu unutulmazdın. İnternet ve akıllı cep telefonu çağında ise ün kolay kazanılan, hızlı kaybedilen bir şey oldu.
Ana akım edebiyat karşısında alternatif türler okura -farklı açılardan- ne verir sence?
Zamanı gelecek, ana akım edebiyat tam bir çöküntü yaşayacak. Alternatif dediğimiz türler esasında bizi geleceğe hazırlıyor. Gün gelecek okur, ana akımda binlerce kez işlenmiş konuları okumaktan, aynı sakızı çiğnemek gibi bıkacak. Hayal gücü büyük bir endüstri oldu: The Matrix 7-8 milyar dolar kazandı sanırım, J. K. Rowling dünyanın en zengin kadınlarından biri, Yüzüklerin Efendisi Yeni Zelanda’da turist patlaması yarattı. Yani hayal gücü dediğimiz şey bir ekonomi.
Metal Fırtına serisinde öngördüğünüz şeylerle ilgili aldığınız eleştiriler haricinde başın derde girdi mi hiç Orkun? Özellikle spekülatif içeriği, Ergenekon adından ilk bahseden eser olması gibi durumlar itibariyle?
Çok fazla saçma suçlama yapıldı. “Bu kitabı onlar yazmadı”, “Bu kitap ellerine verildi”, “CIA ajanıydılar” gibi… Hâlâ da sürüyor, daha birkaç hafta önce biri Twitter’da “Metal Fırtına yazarları ajan oldukları anlaşılınca ABD’ye kaçtı,” yazdı. Ben de Türkiye’deyim diye cevap verince engelledi. Artık gülüyorum böyle şeylere.
Bunlar dışında medya engellemesi de oldu. Yıllardır ana medyaya çıkmıyorum. Bu görmezden gelmelerden şikayet etmiyorum, zira kitaplarım yeterince satıyor. Başım belaya girmeden üretmeye devam ediyorum. Hem röportaj vermeyi de sevmiyorum.
İlgiyi Metal Fırtına’dan yazarın üzerine çekmemek, görünmez kalmayı başarabilmek önemli. Yıllarca medyada gazeteci, yönetmen olarak çalıştığım için üne karşı bağışıklığım vardı zaten. Kitabın yarattığı etkiden teflon tava gibi yapışmadan sıyrılmayı başardım.
Son dönemlerde üreten isimler arasından yerli/yabancı hangi önerileri sunarsın bize?
En başta Yüksek Doz serisindeki yazarları tavsiye ederim. Zira bu proje okurlara yerli yazarları tek bir kitapta tanıma fırsatı tanıyacak. Bunlar dışında William Gibson, Clive Barker, Isaac Asimov, Patricia Highsmith sevdiğim yazarlar.
Son olarak; yakın vadeli planlarından bahseder misin? Neler okumaktayız ve okuyacağız senin kaleminden?
Derzulya serimden yeni kitaplar gelecek. Asi ve Sin kitaplarımın üçüncüsü “Asa-Gri Tanrı” yazılacak. Kızıl Vaiz kitabımın devamının da kurgusu hazır. Bir politik kurgu seri, Türk mitolojisi ile iç içe bir seri düşüncelerim var.
Ama özellikle Yüksek Doz serisinden bahsetmek isterim. Yüksek Doz Gelecek ile başladık bu projeye. Beş yazardan, beş bilimkurgu kısa roman vardı kitabın içinde. Bu kitap çıkınca ikincisine başladık.
Aksilik olmazsa 2018 Nisan sonu veya Mayıs çıkacak olan ikinci Yüksek Doz distopya içeriğinde olacak. Beş yazardan, beş distopya kısa roman olacak.
Proje değişik türlerle devam edecek… Kıyamet sonrası (Post-apokaliptik), siberpunk, polisiye, noir, steampunk, bilimkurgu aşk, istilâ, paralel evrenler v.b. konsept başlıklarıyla Yüksek Doz kitapları üreteceğiz.
Bu projeyle okurlar daha önce okumadıkları orijinal konular tadarken, yerli yazarları da tanıma imkanı, tarzını sevdiklerinin diğer eserlerini okuma isteği duyacaklar.
Bu yazının dahil olduğu dosya paralelinde, KalemKahveKlavye ve Yazım Kılavuzu işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” konulu söyleşinin videosunu şimdi izleyebilirsiniz.