Bu içerik, KalemKahveKlavye’nin “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” dosyası kapsamında hazırlanmıştır. Dosyanın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Yayıncılık ve araştırmacı yazarlıkta bir duayen isim, Erol Üyepazarcı; imzası bulunan sayısız çeviri ve makalelerin yanı sıra yerli polisiye edebiyat üzerine yapılmış en kapsamlı çalışma olan “Korkmayınız Mister Sherlock Holmes” kitabının da yazarı. Bizi kırmayıp zaman ayıran ve verdiği cevaplarla ufuklar açan Erol hocamıza sonsuz teşekkürler…
Dünyada ve özellikle Türkiye’de alternatif türler kapsamında bir yükselişten, bir ilgiden söz edebilir miyiz?
Dünyada da , ülkemizde de alternatif dediğiniz edebi türlerde yükselen bir okuyucu ilgisi kesindir. Örneğin Büyük Britanya’da basılan dört edebi yayından biri polisiye yapıttır.
Bu ilginin nedeni salt pazarlama trendleriyle mi ilgili yoksa alternatif türler nihayet hak ettikleri ilgiyi mi görüyor?
Edebiyat tapınağının gardiyanlarının bu eğilimi pazarlama trendleriyle açıklama eğilimlerine karşın benim kişisel görüşüm ta 1940’larda bu gelişimi gören ünlü İngiliz yazar Somerset Maugham ile aynıdır. Maugham, 28 Aralık 1940 tarihli Saturday Evening Post gazetesine yazdığı Give Me a Murder başlıklı makalesinde polisiye romana okuyucuların artan ilgisini incelerken olayı, ciddi eleştirmenlerin “ciddi edebiyat” saydıkları yapıtların değersizleşmesine bağlamış, aynen şöyle yazmıştır: “Bugünün ciddi denilen roman ve öyküleri ne yazık ki fasafisodur.” (“The serious novel of today is regrettably namby-pamby”)
Vaktiyle “kaçış edebiyatı” olarak tanımlanan türlerden biri polisiye. Oysa bugün her zamankinden daha çok beslendiği politik-sosyoekonomik damar itibariyle kaçıştan çok sorgulama amacına hizmet ediyor sanki. Ne dersiniz?
Özellikle “kaçış edebiyatı”na karşıtlığı hiç anlamadığımı belirtmek isterim.Çoğu olayın, gelişmenin, insanın dönüp de ikinci kez bakılmaya değmediği bir dünyadan “kaçmak” için polisiye roman okumanın yararı vardır.
Bunun dışında günümüzün polisiye romanı ve bazı örnekleriyle bilimkurgu romanları ülkemizde ve dünyada “toplumsal roman”ın işlevini de üstlenmiştir.
Okurun gerçek dünyayla, politikayla, sistemle, suç ve adalet kavramlarıyla ilişkisi açısından polisiyenin işlevine dair ne söylersiniz?
Polisiye roman artık günümüzde, cinayeti kapalı bir mekanda çözümlenmesi gereken bir mantık sorunu olarak değil, önceden denenmemiş, nereye gideceği saptanamamış bir şiddetin kendini ortaya koyması olarak algılar ve suçun nedenlerini toplumsal ve psikolojik öğeleri de göz önüne alarak irdeler. Suçu anlatır. Suç tıpkı insan DNA’sı gibi birçok bilgiyi içinde barındırır. İşlenen bir suçu inceleyerek çağımızı, insanı ve toplumu anlatabilirsiniz.
Bu yazının dahil olduğu dosya paralelinde, KalemKahveKlavye ve Yazım Kılavuzu işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” konulu söyleşinin videosunu şimdi izleyebilirsiniz.