Erkek Bedeni – Bir Kadının Derisinden Çıkan Gerçek
Hubert & Zanzim’in Erkek Bedeni (Peau d’Homme) adlı grafik romanı, maskelerin düştüğü, cinsiyetin bir kostüme dönüştüğü, arzunun ise ahlakın aynasında yeniden tanımlandığı bir dünya kuruyor. KaraKarga Yayınları etiketiyle yayımlanan eser, Fransa’da yayımlandığı 2020 yılından bu yana aldığı Angoulême, Grand Prix de la Critique, Fauve des Lycéens gibi saygın ödüllerle çağdaş çizgi romanın en dikkat çekici feminist alegorilerinden biri haline geldi.
Hubert’in zarif ama sert senaryosu ile Zanzim’in teatral, yer yer grotesk çizgileri birleşince ortaya hem büyüleyici bir görsel şölen hem de cinsiyet, güç ve arzu üzerine derin bir tartışma çıkıyor.
Bir “Erkek Derisi” Giymek: Cinsiyetin Anatomisi
16. yüzyıl İtalya’sında geçen hikâyenin merkezinde, ailesi tarafından nişanlandırılan genç Bianca var. Kadınların yaşam alanı kadar düşünce alanının da dar olduğu bir çağda, Bianca’ya aile kadınlarından kalan gizli bir miras sunulur: “Bir erkek derisi.” Bu deriyi giydiğinde, Lorenzo adında yakışıklı bir adama dönüşür ve böylece erkeklerin dünyasına adım atar.

Bianca’nın Lorenzo kimliğiyle yaptığı her keşif, erkekliğin sosyal bir performans olduğunu kanıtlar. Güç, arzu, rekabet ve özgürlük, erkekliğin doğal halleri değil, toplumun sahneye koyduğu roller gibidir. Bianca, erkek bedeninin içinde kadın olmanın, kadın olarak erkekliğe bakmanın çelişkisini taşır.
Hikâye tam da burada, Judith Butler’ın “toplumsal cinsiyet bir tekrar performansıdır” tezini sayfalara taşıyor. Fakat bunu akademik bir kavram olarak değil, mizah, erotizm ve trajediyle iç içe geçmiş bir tiyatro sahnesi gibi yapıyor.
Zanzim’in çizgilerindeki zarif grotesklik, bu ikili dünyanın ironisini görselleştiriyor. Rönesans dekoru içinde dolaşan karakterler, kilisenin baskısı, ahlakın ikiyüzlülüğü ve arzu ile inanç arasındaki gerilim; hepsi sahne ışıkları altında birer oyun kişisine dönüşüyor. Erkek Bedeni biçim ve içerik olarak teatral bir eser: Çizgiler sahneyi kuruyor, diyaloglar maskeyi düşürüyor.
Arzu, Ahlak ve Kimlik: Bir Feminist Fantezinin Anatomisi Olarak Erkek Bedeni

Hubert’in en güçlü yanı, öyküyü yalnızca bir “kadın özgürleşmesi” anlatısına hapsetmemesi. Erkek Bedeni, aynı zamanda erkekliğin kendi içine bakamama hâlini, aşkın kimlik sınırlarını aşan doğasını da inceliyor. Bianca’nın nişanlısı Giovanni’nin Lorenzo’ya âşık olması, arzunun cinsiyet sınırlarını ihlal ettiği kadar “kimliğin bir kostüm olabileceği” fikrini de pekiştiriyor.
Eser, aşkı bir kimlik krizi değil, bir özgürleşme pratiği olarak sunuyor. “Kendini tanı” buyruğu, burada “başkasının gözünden kendine bak”a dönüşüyor. Çünkü bazen kadın olmak için erkek olmayı, insan kalmak için rol yapmayı denemek gerekiyor.
Zanzim’in pastel tonları ve geometrik kadrajları, kilisenin karanlığıyla bedenin neşesini, suçlulukla arzunun dansını aynı sayfada buluşturuyor. Eser, “feminist” olduğu kadar “humanist” de: Bedenler değişir, kimlikler çözülür, ama sevme kapasitesi hep yerinde kalır.
Hubert’in ölümünden kısa süre sonra yayımlanan bu kitap, yazarın en olgun işi olarak okunabilir. Klasik bir masalın içinde, çağdaş bir politik metin gizlidir: Kadın olmanın ağırlığı, erkek olmanın tuhaflığı ve ikisinin arasında sıkışan insanın hikâyesi.
İncelemek ve satın almak için TIKLAYIN.










