Denizler insana neyi hatırlatır? Sonsuzluğu mu yoksa kaybolup gitmeyi mi? Neyi? Hangi kıyılarına atar ya da hangi okyanuslarında boğar o insan denen eşref-i mahlûku? Mesela, denize bakınca kalp ne hisseder? Peki ya denizi okuyunca? İşte, bu yüzden deniz kokulu bir arşiv hazırladım sizlere. Bir süre çakıl taşlarının ayaklarınıza değmesine izin verin. Arkanıza yaslanın ve birbirinden güzel yazarların deniz serüvenine siz de katılın!
Ve bırakın dalgalar hislerinize tercüman olsun…
İyi okumalar…
DENİZİN ÇAĞRISI – JACK LONDON, Can Yayınları
San Francisco’da yaşayan Joe, kendini bir türlü derslerine veremeyen, arkadaşlarıyla sokak sokak gezmeyi sınavlara çalışmaya yeğleyen bir gençtir. Yaşamı sıradan, sıkıcı bulur, hep daha fazlasını bekler. Dolu dolu yaşamak ister ve günlerini çeşitli maceralara atılarak geçirenlere özenir. Kız kardeşinin okulda kendisinden daha başarılı olmasını, babasının hayal kırıklığını dile getirmesini kaldıramayan Joe, evden kaçarak denizci olmaya karar verir fakat kendini korsanların arasında bulur.
Denizin Çağrısı, nefes aldığı her ânın tadını çıkarmak isteyen memnuniyetsiz bir gencin hayata ve yaşama dair farkındalık kazanma sürecini anlatıyor. Jack London’ın diğer birçok eserinde olduğu gibi, denize, denizciliğe dair ustaca gözlemler içeren roman, okurlara deli dolu bir gençlik hikâyesi sunuyor.
Denizin Çağrısı Kimin Eseri?
Özellikle bulmacalarda ve online oyunlarda sıkça karşımıza çıkan bir soru: Denizin Çağrısı Kimin Eseri? Bu liste sayesinde bu sorunun cevabını arayanları da çözüme ulaştırmış olalım: Denizin Çağrısı eserinin yazarı Jack London.
AGANTA BURİNA BURİNATA – HALİKARNAS BALIKÇISI, Bilgi Yayınevi
Balıkçılar, sünger avcıları, dalgıçlar, gemiciler… Halikarnas Balıkçısı hikâye ve romanlarında deniz insanlarını bize tanıtırken, “denize bağlı olarak güzelliği, özgürlüğü, başkaldırıyı, insanoğlunun geçmişteki ve gelecekteki arayışlarını, kayıplarını, bunalımlarını, korkularını; ışığı kırar gibi kendiliğinden, alabildiğine etkin bir anlatımla ortaya koyarak, çağdaş insancıl bakışla eski uygarlıklar arasındaki bağları da göstermiştir.”Balıkçı’nın ilk romanı olan Aganta Burina Burinata, yazarın şiirli ve müzikli dilinin, doğa ve insan sevgisinin, tanıtım ve duygusal gücünün en güzel örneklerinden biridir.
ONBEŞ YAŞINDA BİR KAPTAN – JULES VERNE, İthaki Yayınları
İnsan ticareti! Konuşma dilinde hiç yer bulamamış bu sözün anlamını herkes bilir. Denizaşırı sömürgeleri olan Avrupalı uluslar yararına yapılan bu iğrenç ticaret, uzun süre geçerli kalmış, yıllar önce yasaklanmıştı. Bu arada, geniş bir alanda, özellikle Orta Afrika’da hâlâ geçerlidir. XIX. Yüzyılda, kendini Hıristiyan sayan bazı devletler, köleliğin kaldırılması antlaşmasına hâlâ imza atmamışlardır.
İnsan ticaretinin artık yapılmadığı düşünülebilir. İnsan alım satımı durdurulmuştur. Oysa işin aslı hiç de öyle değildir. Bu yapıtın ikinci kısmını merak ediyorsa, okurun bu nokta üzerinde durması gerekir. Günümüzde hâlâ insan avının nasıl sürdürüldüğünü, kölelerden oluşan koloniler kurmak amacıyla, yaşayanlarından bütün bir kıtanın nasıl yoksun bırakılmak istendiğini, o barbarca çapulların nasıl ve nerede gerçekleştirildiğini, nasıl kan döküldüğünü, nasıl kundaklama ve yağmalar yapıldığını ve sonuçta bütün bunların, kimin işine yaradığını okurun öğrenmesi gerekir.
DENİZ KURDU- JACK LONDON, İş Bankası Kültür Yayınları
Jack London’ın bütün eserlerine bir simgeci natüralizm örneği olan Deniz Kurdu ile devam ediyoruz. Varlıklı bir aileden gelen Humphrey Van Weyden, geçirdiği deniz kazasının ardından Hayalet adlı uskunanın kaptanı Wolf Larsen tarafından kurtarılır. Barışçıl bir “beyefendi” olarak, iradesi dışında Larsen’in hizmetine girmesiyle kendini şiddet dolu “gerçek dünya”da bulacak; bu deneyim onu elitist bir entelektüelden, cesur bir eylem adamına dönüştürecektir.
Van Weyden’la Larsen arasındaki çatışma, yalnızca zayıf olanın ezildiği bir dövüş değil, bir fikir savaşıdır aynı zamanda. Hayatı “kutsal” olarak gören Van Weyden’ın idealizmiyle, var olmak dışında bir kaygı taşımayan Wolf Larsen’in materyalizmi arasındaki karşıtlık roman boyunca yinelenirken, Deniz Kurdu’nu farklı düzeylerde okunabilecek bir yapıt haline getirir. Ancak, London’ın en büyük başarısı hiç kuşkusuz ustalıkla geliştirip ete kemiğe büründürdüğü unutulmaz Wolf Larsen karakteridir. Nietzsche’nin “üstinsan” kavramını anıştıran Wolf Larsen, Ambrose Bierce’in de dikkat çektiği gibi, bir yazarın yaratabileceği en muazzam karakterlerden biridir…
PANAİT ISRATİ – AKDENİZ, Karanfil Yayınları
Panait Istrati’den, Adrien’ın, Osmanlı sınırları içindeki İskenderiye, Kahire, Beyrut gibi kentlerde geçen maceralarını anlatan bir kitap. Adrien, insanların ömrünü tek bir ülkede geçirmenin hapisten farklı olmadığına inanır, bu nedenle yirmi iki yaşındayken memleketinden ayrılıp İskenderiye’ye gitmek üzere vapur yolculuğuna çıkar. Hem vapurda karşılaştıkları hem de Musa’ya tanışmasının ardından farklı dil, din, ırk ve yaşlardan insanlarla tanışıp, hayatı ve insanlığı sorgular.
YUKİO MİSHİMA – DALGALARIN SESİ, Can Yayınları
İnsan doğasının karanlık yönlerini deşen Japon edebiyatının başarılı ismi Yukio Mishima, “Dalgaların Sesi”nde bu kez, sevginin ve aşkın farklı yönlerini anlatıyor. Uta-Jima(Şarkılar Adası)’da genç balıkçı Şinji ile zengin bir ailenin kızı olan Hatsue’nin ilişkisi, doğayla ve denizle iç içe, dalgıç kadınlarla balıkçı erkeklerin arasında şekilleniyor. Denizin, dalgaların, aşkın ve özlemin öyküsü.
ALVARO MUTİS- SON RIHTIM, Turkuvaz Kitap
Kolombiyalı yazar Alvaro Mutis’in, bir tutkuyu dile getirdiği romanı “Son Rıhtım”, başıboş yük gemisi Tramp Steamer’ın kaptanı Iturri ile güzeller güzeli Varda’nın aşk hikâyesi. Finlandiya’ya toplantıya gittiği sırada Tramp Steamer’la (kargo gemisi) tanışan yazar, gemiyi takıntı hâline getirir ve peşine düşer. Böylece hem onun hayatı değişir hem de sonu ayrılıkla biten büyük bir aşk hikâyesine tanıklık eder. Kuzey Avrupa’dan Orta Doğu’ya uzanan bir coğrafyanın anlatıldığı kitapta göze çarpan unsur, Müslüman bir kadının, ne yaşarsa yaşasın, ne gibi imkânları olursa olsun, eninde sonunda kendi kültürüne yenik düşmesi üzerinden enfes bir Doğu-Batı çekişmesidir. Alvaro Mutis, büyülü ve şiirsel diliyle denize ulaştıracak sizi.
KARANLIĞIN YÜREĞİ – JOSEPH CONRAD, Can Yayınları
Joseph Conrad’ın denizci olduğu yıllarda Kongo’ya yaptığı bir yolculuktan esinlendiği Karanlığın Yüreği, yazarın en önemli yapıtı olmasının yanı sıra sömürgecilik konusunu derinlemesine irdeleyen bir çalışmadır.
Roman, sömürgecilik olgusunu incelerken, roman kahramanı Marlow’un karşılaştığı üç farklı karanlığı; insan eli değmemiş Kongo’nun karanlığını, Avrupalıların yerlilere yaptığı zulmün karanlığını ve her insanın içinde gizli olan kötülük yapma arzusunun karanlığını ele alır. Karanlığın Yüreği de, aslında insanoğlunun ruhundaki karanlığın derinlerine yapılan bir yolculuktur. Conrad bütün bu olumsuzlukları aktardıktan sonra, şu temel soruyu soruyor: “Tanrı insanı bunları yapsın diye mi en üstün canlı olarak yarattı?”
ZÜLFÜ LİVANELİ -SON ADA, Doğan Kitap
Bir ada hikâyesi… Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesinin anlatıldığı roman, bir huzursuzluk ve kaos anlatısı gibi görünse de, içinden deniz, martı, ada geçen bir roman. İstanbul’un keşmekeşini bir yana bırakıp adada soluklanmaya, huzuru bulmaya, denizle ve martılarla arkadaşlık etmenin değerini bir kez daha anlayacaksınız.
GABRIEL GARCIA MARQUEZ – BİR KAYIP DENİZCİ, Can Yayınları
Marquez, Luis Alejandro Velasco adlı bir denizcinin başından geçenleri anlatıyor. Antiller denizinde fırtınaya yakalanan Kolombiya Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Caldas adlı bir muhripten, denize düşüp kaybolan sekiz kişiden birinin hayatta kalma hikâyesi. Fırtına, batan gemi, karanlık bir atmosfer… Yine de bir denizcinin kurtuluş umudu, çare arayışı, günlerce bir salın üzerinde verilen hayat mücadelesi ve umut.
JOHN BANVILLE- DENİZ, Can Yayınları
Max Morden orta yaşlı bir sanat tarihçisi. Kısa süre önce kanserden kaybettiği karısının yasını tutmak, anılarını canlandırmak, yalnızlığını unutmak için çocukluk yazlarını geçirdiği bir kıyı kasabasına gider. Burası yeniyetmeliğinin ilk cinsel dürtülerini yaşadığı, ilk fantezilerini kurduğu yerdir. Max, çocukluğunun anıları ile evlilik yaşamlarının anılarını paralel bir gelişme içinde hatırlar, yaşar, bize aktarır. Bu karmaşık öyküler arasında Max’ı kimi zaman av, kimi zaman avcı; kimi kuzu, kimi de kurt olarak görürüz. İrlanda dil ustalarının en ünlüleri olan Sheridan, Wilde, Shaw, Joyce, Beckett’in arasında John Banville de haklı olarak yerini alıyor. Man Booker Ödülü’nü kazanan Deniz’i, jüri üyeleri, “Zamanımızın en büyük edebî üslupçularından, bu oyunun doruktaki ustalarından birinin yapıtı,” olarak tanımlıyorlar. Kederi, anıları, aşkı bir araya getiren Deniz, her satırından zevk alınarak okunan bir roman.
DENİZLER ALTINDA 20 BİN FERSAH – JULES VERNE
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah 1. Cilt, İthaki Yayınları
Paris Doğabilimleri Müzesi’nden Profesör Aronnax, Amerika Donanma Bakanı’ndan bir mektup alır. Ticaret yollarını tehdit eden bir deniz canavarının yakalanması amacıyla düzenlenen bir sefere katılması istenmektedir. Uşağı ile birlikte gemiye binen profesör, altı ay süren yolculuk sonunda canavara ilişkin hiçbir veri elde edemez. Derken yaşadıkları deniz kazası sonucunda kendilerini bu devasa canavarın sırtında bulurlar. Profesör Aronnax, uşağı Conseil ve zıpkıncı Ned Land’i okyanusun azgın sularından kurtaran, muhteşem denizaltısı Nautilus’la kendisine denizler altında bir dünya kuran Kaptan Nemo’dan başkası değildir.
Belleklere kazınmış bir Jules Verne klasiği…
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah 2. Cilt
Profesör Aronnax ve arkadaşlarının, okyanusların baş döndüren derinliklerindeki olağanüstü macerası sürüyor. Jules Verne’in inanılmaz düş gücüyle bilim tarihine kazandırdığı denizaltı Nautilus ve Kaptan Nemo, denizler altında gömülü kalmış pek çok sırrı keşfederek, düşsel yolculuklarına devam ediyorlar.
DENİZ FENERİ- VIRGINIA WOOLF, Kırmızı Kedi Yayınevi
Yirminci yüzyıl edebiyatına damgasını vuran yazarlardan Virginia Woolf, roman sanatında “bilinçakışı” tekniğini ustalıkla uygulamasıyla bilinir. Woolf’un en otobiyografik romanı olarak nitelenen Deniz Feneri, yazarın kendi ailesinden izler taşır. Sıcak ve içtenlikli bir aile atmosferiyle dokunan roman, 1. Dünya Savaşı öncesi İngiltere’sinin geleneksel aile yaşamının felsefi ama son derece özel bir portresini çiziyor. Deniz Feneri, kadının toplumdaki yerini ve hayatta evlilik dışında anlamlı bir hayatı olup olamayacağını derinlemesine irdeleyen bir roman.
KAHRAMAN FENERCİLER- JULES VERNE, Tomurcuk Yayınları
Amerika Şili Arjantin açıklarında, okyanusta bulunan Devletler Adasında bir deniz feneri inşa edilir. Fenerin bulunduğu yer gemiler için çok tehlikelidir. Fener sayesinde gemiler azgın dalgalardan korunabilecek, kendilerine güvenli bir yer bulabileceklerdir.Fenerde üç bekçi görevlendirilir. Bu bekçilerin görev süreleri üç aydır. Üç ay sonra nöbet değişimi olacak ve yerlerine başka bekçiler gelecektir.
DENİZ İŞÇİLERİ – VICTOR HUGO, Oda Yayınları
Deniz İşçileri Victor Hugo’nun yaşamında, sanatında, düşünce dünyasında en olgun çağa vardığı dönemin eserlerinden biridir. Büyük yazar bu romanında, gerek anlatım bakımından, gerek roman örgüsü bakımından kendisini artık aşamayacak yüksekliğe erişmiş sanatın doruğuna varmış bulunuyor.Bir Fransız eleştirmenin dediği gibi, ‘Victor Hugo kendisinden kalan en önemli eserleri sürgün günlerinde yazmış, Sefiller’de de Deniz İşçileri’nde de bir harika yaratmıştır.
KARDEŞİM RÜZGÂR, KARDEŞİM DENİZ, Can Yayınları
Şeker Portakalı adlı romanıyla ülkemizde yediden yetmişe herkesin sevgilisi olan Brezilyalı ünlü yazar Jose Mauro de Vasconcelostan bir roman daha sunuyoruz. Romanın başkişisi damarlarında Çingene kanı taşıyan yetim Chicao’dur. Brezilya’nın kıraçlarında büyüyen Chicao, rüzgarı ve denizi kardeşi bilir. Ateşli, güzel Joaninha’nın sevgilisi ve o kıyının en güçlü erkeği olur. Okuyunca siz de göreceksiniz, Vasconcelos, yine o her zamanki yalın, şiir dolu, sokulgan anlatımıyla, özsuyunu doğadan alan, sevgi ve özlem dolu, yaşamın içinden sürüp gelen bir roman daha yaratıyor. Bu romanda rüzgar canlanır, ışık ve müzik gereçlerinin, dans adımlarının ve yürek çarpıntılarının gürültüsüne dönüşür. Anlattığı toprakları ve o toprakların insanlarını çok iyi tanıyan Vasconcelos, o insanların duygularını, düşüncelerini, o topraklara bağlılıklarını ve o topraklardan kopuşlarını büyük bir ustalıkla yansıtıyor.
YAŞLI ADAM VE DENİZ – ERNEST HEMINGWAY, Bilgi Yayınevi
Yaşlı Adam ve Deniz, HEMINGWAY’in en ölümsüz eserlerinden biridir. Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream’e kapılmış olarak dev bir kılıçbalığıyla olan can yakıcı mücadelesini son derece sade ve kuvvetli kelimelerle anlatır. Bu hikâyesiyle Hemingway, yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı şahsi başarı temasını kendine has modern üslubuyla yeni baştan heykelleştirmiştir.