Anadolu insanının feryadını, özlemini, sevdasını, ezilmişliğini sazıyla sözüyle dünyaya duyuran Âşık Mahzuni Şerif’in yaşamıyla ilgili bilinmeyenleri Ali Öztunç’un kaleme aldığı ve Doğan Kitap etiketiyle yayımlanan “Devr-i Mahzuni”de bulacaksınız.
Yaşadığı acılar, sevinçler; karşılaştığı sıkıntılar, hayal kırıklıkları… Mahzuni’nin hayatıyla ilgili pek çok şey merak edildi, tartışıldı… Ünlü ozanın Yılmaz Güney ile cezaevinde yaşadıkları; İbrahim Tatlıses, Zülfü Livaneli ve Fikret Otyam ile mektuplaşmaları; Ahmet Kaya ve Mahzuni Şerif arasındaki özel sohbetler… 70’li yıllarda “Erim erim eriyesin” türküsü nedeniyle sık sık cezaevine giren Mahzuni Şerif’in, cezaevindeyken eşine yazdığı mektuplar bu kitapta ilk kez gün yüzüne çıkıyor.
Ayrıca “Yuh yuh”, “Erim erim eriyesin”, “Bana dönek demiş itin biri”, “Dom dom kurşunu” gibi sevilen parçalarının hikâyesini de bulacaksınız; Kemal Kılıçdaroğlu, Sabahat Akkiraz, Yaşar Seyman, Uğur Dündar, Miyase İlknur, Sırrı Süreyya Önder, Oktay Kaynarca’nın kaleminden Âşık Mahzuni’yi de…
Maraş’ın Berçenek köyünden başlayıp kıtalara, sahnelerden zindan köşelerine, işkencelerden hastanelere ve tabii ki deyişlerinden yüreklere uzanan 61 yıllık bir yaşam Devr-i Mahzuni kitabında…
Kitaptan alıntı:
Cezaevi şartları zordu ama Mahzuni’nin aklı kendisinden daha çok dışarıdaydı. Karısı Fatma, kızı Derya’ya hamileydi. Nasıl geçinirlerdi, ne yer, ne içerlerdi? Fatma, Antep’te evlerinde ama kendisi İstanbul’da cezaevindeydi. Sürekli Mahzuni’nin ziyaretine gitmesi de bu yüzden mümkün değildi. O günlerin en yaygın iletişim yöntemi ise mektuptu. Mahzuni Şerif, karısı Fatma’ya bol bol mektup yazıyordu. Kiminde “Fatma” diye, kimin de “Fatoşum” diye hitap ediyordu. Koğuş arkadaşı Yılmaz Güney de aynı sıkıntılardan mustaripti. O da eşi Fatoş Güney’e mektuplar yazarak hasret gidermeye çalışıyordu.
Bir gün Mahzuni, evlilik yüzüğünü lavaboya düşürmüştü. Canı çok sıkkındı. Kendi kendini yiyordu. Mahzuni’nin bu kadar üzüldüğünü gören Yılmaz Güney, “Mahzuni Baba, bu yüzük derdi seni bitirecek; ben en iyisi bu yüzüğü çıkartayım” dedi ve o güçlü cüssesiyle lavaboyu yerinden söktü. Mahzuni yüzüğüne kavuşmuş, cezaevi şartlarında ilk kez mutlu olmuştu. Mahzuni’nin bu kadar sevindiğini gören Yılmaz Güney gülerek, “Seninki Fatoş, benim ki Fatoş, tutuş Allah tutuş” diyordu.
Yazar hakkında
Ali Öztunç, 1976 yılında dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde tamamladı. Elbistan Mükrimin Halil Lisesi’nin ardından, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü bitirdi. Üniversite öğrencisiyken 1996 yılında gazetecilik mesleğine başlayan Öztunç, 1999 yılında sarı basın kartı sahibi oldu ve altı yıl Kanal D Ankara Haber Merkezi’nde; gece, adliye,savunma, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı muhabirliği yaptı. Daha sonra iki yıl Show TV Haber Merkezi’nde benzer görevler yürüten Öztunç, iki yıl da Kanaltürk Televizyonu’nda haber müdürlüğü yaptı. Vatan gazetesinde parlamento muhabiri olarak çalıştı. Habertürk gazetesinde parlamento ve CHP muhabiri olarak görev yaptı.
2011 yılında CHP’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Basın Danışmanlığı görevini devraldı. 14 Mayıs 2013’te altı yıllığına Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyeliğine seçildi, görev süresinin bitimine dört yıl kala istifa ederek, 1 Kasım 2015 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi’nden Kahramanmaraş 1. sıra milletvekili adayı oldu. Savaş muhabiri olarak bulunduğu Afganistan ve Irak’ta yaşanan savaşları anlatan En Son Umutlar Ölür adlı bir de kitabı bulunan Öztunç, 1999 yılında, ‘’Susurluk Seçimde’’ haberi ile Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından ‘’Yılın Gazetecisi’’ seçildi. Çok sayıda uluslararası ve ulusal toplantılarda konuşmacı oldu. Çeşitli gazeteci dernekleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından da ödüllendirildi. CHP 35. Olağan Kurultayı’nda Parti Meclisi üyeliğine seçildi. İngilizce bilen Ali Öztunç, evlidir.