Yeni Nesil Yazar Platformu Yazım Kılavuzu işbirliğiyle hazırladığımız ikinci dosyayı sunmaktan mutluyuz. Hazırlama aşaması bizim açımızdan öğretici ve ilham verici olan bu dosyadan tüm edebiyat severlerin de verim almasını dileyerek söze başlayayım.
Böyle bir dosyaya neden gerek duyduk?
Nitelikli edebiyat üretimi sadece yazarın omuzlarında sanılır. Oysa yeterli değildir bu. Yayıncının ve okurun da yükü en az yazar kadar ağırdır. Yayıncı, nitelikli eseri fark edemezse, fark ettiği eseri sadece kağıda basmakla kalmayıp okura en iyi şekilde ulaştırmazsa, yazarını en güçlü şekilde temsil etmezse eksik kalır bu üçgen. Aynı şekilde; okur da iyi edebiyatın peşine düşmezse, nitelikli eseri vasattan ayırabilecek derin ve doğru okuma kaygısını gütmezse, esere-yazara-yayıncıya tarafsız ve eleştirel bir tavırla katkı sunmak yerine salt “tüketici okur” olursa da eksik kalır. Yazarın üretim aşamasının yalnızlığı ve soyutluğu değil konumuz; eserin masadan okura geliş süreci.
Bu üç aktörün yanına, yayıncılığın profesyonellik anlamında kurumlaşabildiği ülkelerde edebiyat ajanları/ajansları da ekleniyor. Yalnızca telif alışverişi değil yazarın gerek ulusal, gerek uluslararası yayıncılar karşısında temsili, edebiyat dışı üretimlerdeki yayın hakları, yazarın üretim alanını genişletecek mecralarla buluşması gibi temsiller bizde henüz birkaç kurum tarafından yapılıyorsa da bunların çok azı dünya standartlarında çalışıyor. Onlara da dosya kapsamında rastlayacaksınız zaten.
Bir başka aktör de yayıncılardan bağımsız çalışan, bir dosyayı yayınevine sunmaya/yayımlamaya hazır hale getiren editörler ve içerik üretimi yapan platformlar -Yazım Kılavuzu gibi. Dünyadaki bol örneğe karşılık bizde henüz gelişmekte olan ve işini iyi yapanın sayısı henüz pek fazla da olmayan editöryel oluşumlar ve bağımsız editörler de hem bu mekanizmanın, hem de bu dosyanın birer parçası.
Yayıncılığın kurumlaşabildiği ülkelerde olduğu gibi; bir yazarın adı ve eseriyle var olabilme sürecinin en önemli aktörü olan okura ulaşabilmesi, ulaşma ve kabul görme eşiğini geçtikten sonra yazarak geçinebilme aşamasına gelebilmesi veya en azından sonraki dosyalarını hazırlarken hayatını telif avanslarıyla idame ettirebilmesi gibi bizde henüz az sayıda yazarın sahip olduğu şanslar bir yana; en azından mevcut durumun nasıl ilerlediğini, nelerin eksik veya hatalı yapıldığını doğrudan “içerideki” isimlerden duymak istedik.
KalemKahveKlavye’nin birçok içeriğini bu okur-yazar-yayıncı üçgeninin nitelik ve profesyonellik anlamında gelişmesi, özellikle okurların ve yazar adaylarının belli bir farkındalık kazanması için hazırlıyoruz. İşbu dosyada da amacımız budur.
Dosyanın Başlığı ve Sevilmeyen Kelimeler
Düzenli okurlarımız fark etmiştir; dosyanın başlığı en başta “Yazara Yatırım Yapmak veya Yazar Yetiştirmek” idi. Sonradan gelen eleştirilerle bu başlığın farklı açılımlara uğrayacağını fark ederek değiştirdik ve bunu gizlemek için de bir neden görmüyoruz. Eleştiriler daha çok, ekonomik çağrışımı nedeniyle “yatırım yapmak” ve yatırımdan anladığımız her ne ise bunu “yazara” yapmakla ilgiliydi. Bu noktada birkaç not düşmem gerek.
Gerek 3K, gerek Yazım Kılavuzu ekibi olarak, yayıncılık dinamiklerini yalnızca yerel değil ulusal çapta da takip ediyoruz. 3K’nın içerikleri ve eleştirileri, Yazım Kılavuzu’nun sunduğu editöryel hizmetleri, tanıtım ve temsil çalışmaları hep bu bakış açısına dayalı. Çok satan raflarının ve listelerinin pek de güvenilir olmayan mekanizmasını elbette bilen ve bunu en çok eleştiren mecralardan biri olarak “yatırım yapmak” ifadesinin bu anlayıştan ayrılması gerektiğini düşünüyoruz.
Bizim “yazara yatırım yapmak” ifadesinden anladığımız, en basit haliyle, gerek ekonomik gerek lojistik gerekse üretim anlamında uzun süreli ve sağlıklı, her iki tarafı da -dolaylı olarak yazara gönül veren okuru da- her anlamda koruyan bir yazar-yayıncı ilişkisinin sağlanması.
Bir yazarın beklentileri ve hakları nelerdir? Okura ulaşmak, onlarla bir araya gelebilmek, sonraki kitapları için gereken asgari ekonomik koşullara, dolayısıyla zamana sahip olmak, teliflerini hakkınca ve zamanında alabilmek… Tüm bunları bir başlıkta toplayabiliriz: Doğru aracılar tarafından layığınca temsil edilebilmek. Bir yayınevi, gerek içeriğin niteliği gerekse okunma potansiyeli açısından bir yazarla birlikte yol almaya karar verdiğinde bu “yazara yatırım yapmak” anlamına geliyor zaten. Karşılık itibariyle “bir yazara yatırım yapmak” ile “bir yazarla birlikte yol almak” arasında hiçbir fark yok. Ne var ki ülke olarak kelimelerin ve kavramların pratikteki karşılıklarını dikkate almadan, doğrudan kişisel reflekslerimizden süzerek tartışmaya eğilimli olduğumuz için sevmediğimiz kelimeleri görünce geriliyor, aynı anlama gelen başka kelimeler geldiğinde rahatlıyoruz.
Hatta kelimeleri ve kavramları o kadar çok tartışıyoruz ki üretmeye, pratiğe dökmeye zamanımız olmuyor. Tıpkı süregelen “yazar kimdir” tartışması gibi. Yazar şöyle midir, böyle olunca mı yazar olunur, şunu yapmadan mı yazar olunmaz” gibi tartışmalar yaparken asıl önemli işe; yazmaya sıra gelmiyor. Halbuki kendine yazar diyen, kendini yazarak ifade eden herkes yazsa; ancak eser elimize geldikten sonra eserin niteliğini tartışsak, iyi veya kötü olanın yazardan ziyade müstakil metinler olduğunu anlasak nasıl da rahatlayacağız. Bu sayede, dosyayı hazırlarken karşılaştığımız “yatırım yazara değil metne yapılır” eleştirisine karşılık, “ne yazsa satar” garantili yazarların domine ettiği çok satan rafları arasındaki çelişkiyi de aşabiliriz belki.
Ortada bir yatırım varsa bile bunun yazara mı eserine mi yapıldığı söz konusu olduğunda cevap hakkı çoğunlukla ikinciden yana kullanılsa da “ne yapsa çok satacak” haline gelen yazarları tartışmaya açmak bile çok zor. Durum böyleyken, ilk başlığımızın “yazar yetiştirmek” kısmında işaret ettiğimiz, artık pek bulunmayan usta-çırak ilişkisine maalesef sıra gelmedi bile. Oysa bugün hayatta olmayan veya orta yaşının üzerinde olan yazarların -belki birkaç tane de orta yaşa yakın olan isim sayabiliriz- onlara inanan, kalemlerine güvenen ustalarının yönlendirmeleriyle ilerlediğini biliyoruz. Gerek matbuat gerek yazarlık anlamında yol gösterici hatta yol açıcı usta-çırak ilişkisinin bugünkü akıbetini umarız başka dosyalarda tartışabiliriz.
Röportaj Soruları ve Konuklar
Röportaj sorularını “eleştirel” duruşumuza uygun tonda tutmaya özen gösterdik. İyi bir röportajın olmazsa olmazı olarak gördüğümüz “kışkırtıcılığı”, “itham edici, yargılayıcı” olarak değerlendiren kimi konuklarımız olsa da değerlendirmeyi okura bıraktık.
Konuklarımızı belirlerken farklı zevk ve ilgilere sahip okurların okuduğu/takip ettiği yazar ve yayınevlerine de ulaştık ki konuyu olabildiğince geniş bir çerçevede ele alıp sunabilelim. Özellikle farklı yayınevleriyle çalışmış, yeni kuşak yazarlara öncelik verdik. Gönül isterdi ki ulaştığımız, ulaşmak istediğimiz herkesten yanıt alalım ve onlarca farklı görüşle karşınıza çıkalım. Ne var ki katkı sunmak isteyen yazar, yayınevi, ajans sayısı, ulaştıklarımızın veya ulaşmaya çalıştıklarımızın üçte biri kadar oldu. Bu yüzden sektörün zor zamanlarında farklı yoğunlukları arasında bize konuk olan herkese bir kez daha teşekkür etmek isterim.
Zor zamanlar demişken; malum kriz karşısında yayıncılık büyük sorunlar yaşarken böyle bir dosyanın öncelik itibariyle abes kaçabileceği düşünebilir. Ama biz asıl işimizi, yani yayıncılığın içerik üretim kısmını konuşmamaya başlarsak asıl kriz bizi o zaman vuracak diye düşünüyoruz. Bununla birlikte yine de tüm konuklarımıza krizin mevcut ve muhtemel etkilerini de sorduk.
Dosyayla ilgili fikirlerinizi bu sayfanın veya okuduğunuz içeriklerin altındaki yorum kutusundan veya bilgi@kalemkahveklavye.com adresinden paylaşmayı, beğendiğiniz ve başkaları da okusun dediğiniz yazıları paylaşmayı ihmal etmezseniz çok seviniriz.
Keyifli okumalar dileriz.
Birkaç Not:
- Daha önceki dosyalarımızı gözden kaçırmamak için: “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” ve “Bugünün Edebiyatı“
- 3K’nın yaratıcı yazarlık platformu 3K · Atölye için BURAYA.
- 3K’nın online PDF kütüphanesi için de BURAYA.
Görsel: Joey Guidone