Kendi kendime mırıldandım…
Derdin nedir? Böyle sanat, edebiyat, şiir vs.
Derdim yok ama var gibi de. Şöyle açıklayayım; hayat zaman geçirmek üzerine kurulmuş bir parodi gibi geliyor bana. Bu yüzden derdim yok. Fakat zaman da geçirmen lazım. Bu yüzden şiir var. Bu yüzden derdim de var.
Madem derdin şiir, o zaman nedir yapmak istediğin? Nereye varacak bu debelenme?
Doğru, debelenme. Bu da bir zaman geçirme parodisi işte. Bunu anlamıyorsun. Gerçekle kafayı bozmuş insanların arasında yaşıyorsun. Bu insanlar gerçeğin askerleri gibi davranıyorlar ama yemin ederim gerçek diye bir şey yok. Bu safsata tamamen yaşayabilmek için üretilmiştir. İnsan gerçeksiz yaşayamaz. Bu bir uyuşturucu bağımlılığı gibidir. Gerçek nedir? Bazıları gerçek bir tane filan der. Bu da tamamen bir yalan. Böyle bir şey yok. Avunmak insana has bir hissiyat biçimidir. Avuntu işte. Hayattan kopmamak için uydurulmuş bir sürü avuntu. Önemli değil ama seçim buysa budur. Yapacak bir şey yok. Fakat gerçek sapkınlığı her şeyi öldürür. Savaştırır. Kan döker. Sence bunun anlamı var mı?
Yok gibi görünüyor. Yine de şiirle bir şeyler sunmuyor musun insanlara? Senin gerçeğin olmuyor mu bu? Senin sanatın bir gerçek yaratmıyor mu?
Benim sanatım tek gerçek yaratmıyor. Çoklu gerçekler yaratıyor. Öncelikle bu bilinmeli. Kelimelerle her gerçeğe sızabiliyorum. Her gerçeğin boyutlarına bomba atabiliyorum. Bu aralar yorgunluk var ama. Ya da şöyle diyeyim, boş vermişliğin dinginliği… Uzayan şeyleri sevmiyorum artık. Uzayan saatler ya da uzayan fikirler. Kısa düşünceleri seviyorum.
Gelecekte ne var? Nasıl bir öngörü sunabilirsin bize?
Genel olarak mı, şiirle mi ilgili?
Hepsi.
Yaşamıyoruz aslında. Herkes bir şekilde yaşıyormuş numarası yapıyor. Yakın gelecek berbat geçecek. Dünya oraya doğru eviriliyor. Lavabo deliğine doğru döne döne giden bir saç kılı gibi. İğrenciz. Her yönden ama. Bu sanata ve şiire de ister istemez sirayet ediyor. Umutlu olmak bir seçenek. Şimdi bana umutlu musun diye sorarsan yine de umutluyum derim. Fakat bu çok sonraki bir gelecek için. Doğa sırtından atacaktır keneleri. Dönüşüm kaçınılmaz. Bu yüzden umutluyum. Bu yüzden keyifliyim. Şu anda gördüğümüz tüm vahşet o güzel günleri yaratacak. Bundan eminim. Şiiri sorarsan. Şiir ölmez. Bir kere matematiği yok. Matematiği olan her şey ölür. İnsan da buna dahil. Ama şiir ölmez. Bu net.
Şiirin bir kuralı yok o zaman. Doğru mu anladım?
Doğru anladın. Kelimelerin yan yana gelişinin sonsuz varyasyonu var. Bir formül yaratamazsın. Sonsuzluk işareti. O kadar. Dünyanın bile bir sonu var ama şiirin yok. Kainattaki en zavallı varlıklardan birinin yarattığı mucize bu.
Kötü şiir yok mu yani?
Tabii ki var. Ehil olmakla olmamak. Bu kadar basit. İyi araba kullanamıyorsan ve bu gerçekleşmiyorsa bir türlü, kullanamazsın. Ancak trafiğe çıkarsın. Millete dert olursun. Kötüdür. Bu her yerinden belli olur. Yapamıyorsundur ama çirkinlik yaratıyorsundur. Araba kullanma örneğini vermemin sebebi güncel olması. Diğer türlü arabayı kullanabiliyorsan ve iyiysen bu da belli eder kendini. Basit. Bu kadar basit.
Araba örneği biraz işi basitleştirmek olmuyor mu? Şiir mucize demiştin, şimdi arabaya kadar düşürüyorsun mevzuyu. Birincisi bu nedir? İkincisi sen neresindesin sanatının?
Şiiri düşürdüğüm filan yok. Şiir düşkünlüktür zaten. Düşmüşlük. Kaybedişler de mucizedir sadece başarılar değil. Şiirin mucizesi bu hergeleliğinde. Kaybedişinde. Kazanan bir şair, şair değildir artık. O artık pazarlamacıdır. Zırt Derneği çağırsa koşar. İki kitap imzalamak için girmediği şekil kalmaz. Kazanır. Kazandıkça şiirden uzaklaşır çünkü piyasa onu yönlendirmeye başlamıştır artık. Piyasanın yönlendirdiği her kafa çürümeye mahkumdur. Bunlar net. Ve basit. Araba örneği işi basitleştirmek için verilmiş bir örnek değil aslında. Bazı şeyleri basit anlatman gerekir. İşin tekniği, şusu busu, detaylar, bunlarda boğmak istemiyorum okuru. Bu kadar. İkinci olarak ben sanatımın yancısıyım. Ondan yiyorum. Bana her şeyi o ısmarlıyor. Masadayım ama oynamıyorum. Sadece izliyorum. Ve nimetlerinden yararlanıyorum. Masa benim. Masanın yancısı da benim.
Sondan bir önceki olarak bir soru daha şekilleniyor kafamda, sen nasıl bir insansın? Şiiri geçelim artık.
Ben iyi bir insanım diyemem. Ama kötü bir insanım da diyemem. Bu maalesef bana bağlı değil. Herkes kötüdür ve iyidir. Bakış açısı önemli. Kimseye bir şey ispat etmek zorunda değilim. Rahatım o konuda. Genel anlamda sıkıntılı bir insanım ama. Anlar vardır bende. Sürekli değişen ruh halimle anlarda dolaşan bir an seyyahıyım. Başka da bir numaram yok. Şiiri geçmişken şunu da söyleyeyim; sorun benim diyenlerden uzak durun. Bu insanlar dünyanın kainatta bir toz zerresi olduğunu savunurlar ama aslında bu savlarının tam tersi, bencil ve sorunlu insanlardır. Sıkıntı şu; hem karıncasın hem aslan. Olmuyor öyle. Bir durun artık. Yarım yamalak bilgilerle fetva vermeyin.
Şair fetva vermiyor mu sanki?
Hani şiiri geçmiştin. Geçemedin. Şair de veriyor ama bir farkla… Onun fetvasının illüzyonu önceden biliniyor. Bunu biliyorsun. Şiir kelimesini duyduğun anda bunu biliyorsun. Bu kodlanmış bir şey. Son sorun sanırım bu.
Evet.
O zaman bitireyim. İnsan en büyük düş kırıklığını kendinde yaşar. Kendine inanır ama bu kaybedişle sonuçlanırsa biter. Bu travma hiçbir şeye benzemez. Bu travma acıdır. Bir de şiir sevmeyenlere ateş etmeyin yahu! Sevmezse sevmez. Zorla tribe sokmayın insanları. Herkes şiir okumak zorunda değil. Dayatılan her şeyden nefret ederim. Ne olursa olsun.
Teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim. Saygı ve sevgi…