“Belgesel film, giderek kötüleşen dünyaya muhalif olmak için çekilir. Kısa ya da uzun metrajlı bir filmi hobi olarak çekebilirsin ama belgesel film, hobi olsun diye yapılan bir şey değildir. Belgesel ne bir meslek ne de bir hobi, belgesel derdi olanın yaşam biçimidir.” diyen Kibar Dağlayan Yiğit’le, iki yıl önce, derdini dile getirdiği iki güzel belgesel filminin İzmir gösteriminde tanıştım. İplik Hayatlar ve Rüzgârın Şarkısı adlı belgesellerde, seçtiği konu ve duyarlı bakışıyla izleyicileri ilk sahneden başlayarak içine çekmeyi başarmış ve büyük beğeni toplamıştı. Bu iki güzel filmin gösteriminden sonra da, soruları açıkyüreklilikle, içten yanıtladığı güzel bir söyleşi yapılmıştı. Yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit, 4-9 Kasım 2019 tarihleri arasında yapılan 20. İzmir Kısa Film Festivali’nde, Şair Didem Madak’ın hayatını konu alan İçimdeki Yolculuk filmiyle yine İzmir’deydi. Onunla yeniden, yeni bir filmiyle buluşmak çok güzeldi.
Yönetmen Kibar Dağlayan Yiğit’in belgesellerinde ve kısa filmlerinde duyarlılıkla üzerine gittiği konular, toplumsal eşitsizliğin her alanı. Ama bu eşitsizlikte en büyük payın sahibi olan kadınlar ve çocuklar onun vazgeçilmezi. O yüzden kadınlarla çalışmayı çok seviyor. Sanatın insanı iyileştiren ve dünyaya bakışını değiştiren özelliğinden yararlanarak, kadınların dünyasında farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Eğitim alanında da kız çocukları aleyhine bir gerilemenin söz konusu olduğu, kadınların yaşamdan uzaklaştırılıp eve kapatıldığı, şiddete uğradığı bir dönemden geçiyoruz. Okuma yazma bilmeyen, bir meslek edinemeyen kız çocuklarının sayısındaki artış üzüntü verici boyutta. Bütün bunların yanında iş bulma konusunda yaşanan sıkıntılar kadınları hepten sosyal hayatın dışına itti. Üstelik sanatın her dalının geri plana itildiği, maddi olanaksızlıkların sanat faaliyetlerine ulaşmayı engellediği bir yaşam, herkesi gün boyunca televizyonların kalitesiz gündüz programlarına mahkûm etti.
Bütün bu karanlık tablonun içinden bir kadın, Kibar Dağlayan Yiğit çıkıp yüreklere kucak dolusu umut serpiştirdi, “Ben yapabiliyorsam, sen de yapabilirsin!” dedi ve kadınlara özgüven aşıladı. Bu konuda kendisini destekleyen insanlarla yola çıkıp kadınlarla birçok kez uzun soluklu film atölyeleri yaptı. Mor Dayanışma kadın örgütü Kibar Dağlayan Yiğit’in kadınlara yönelik çalışmalarına katkı koyan ve destekleyenlerden. Onlarla birlikte Mersin’de yurdun dört bir yanından gelen kadınlarla film atölyesi yapıyor. 2018 yılının Eylül ayında, zamanın Seferihisar belediye başkanı Tunç Soyer’in büyük desteğiyle, belediyenin derslik, konaklama, salon sağladığı, Yaşamda Kadın ve Sanat Derneğinin işbirliğiyle, “Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor” projesi kapsamında Seferihisar’da sinema atölyesini başlattı.
Seferihisar’ın değişik mahallesinden sinema yapmak isteyen her yaşta kadınların büyük ilgi gösterdiği atölyenin program koordinatörlüğünü de yapan Yiğit, alanında önemli isimlerle birlikte belgesel yazımı, yapımı, yönetimi eğitmeni olarak çalıştı. On haftalık atölye programında görüntü yönetmenliği ve kurgu gibi uygulamalı çalışmaların yanında, film incelemeleri ve panellerle de program desteklendi. Sonrasında ortaya atölye katılımcılarının emeğinin ürünü olan, ustalıkla kotarılmış filmler çıktı. Çiğdem Uçukoğlu’ndan Yağmur’da Kalanlar, Hürriyet Aslan Özgüner ve Hande Yelke’den Ateş ve Su, Aylin Yüksel Kaya’dan Adım Adım Yalnızlık, Aytül Yüksel ve Fahriye Çalışkan’dan Cihanşümul, Şükran Şireci’den Örfene adlı filmler, 2019 Kasım ayında yapılan 20. İzmir Kısa Film Festivalinde ve 20-24 Kasım Uluslararası Zeugma film festivalinde izleyicilerle buluştu, büyük beğeni topladı.
Kendisini, hayata dair küçük öyküler yazmayı seven biri olarak tanımlayan Kibar Dağlayan Yiğit, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmiyle sinemaya olan ilgisini keşfetmiş ve bu filmin yarattığı farkındalık, hikâye yazmak konusunda arayışlara girmesine sebep olmuş. Yazma konusunda kendini geliştirmek, öykü dili kazanmak üzere BEKSAV’da metin yazarlığı atölyesine başvurmuş. Başvuruda geç kaldığı, kayıtların dolduğu, isterse sinema atölyesine devam edebileceği söylenmiş. Yaşadığı hayal kırıklığını telafi etmek için sunulan bu yeni öneriyi kabul etmesi hayatının dönüm noktası olmuş. O gün ne olup bittiğini anlamak için girdiği sinema atölyesinden bir daha çıkamamış. O zamana kadar kameranın nasıl bir şey olduğunun bile bilmeyen, hatta profesyonel bir fotoğraf makinesine bile dokunmamış biri olarak atölyeye giren yönetmenimiz tanıştığı kamerayı bir daha elinden bırakamaz olmuş. Öykü yazma adına yaşadığı hayal kırıklığı, hayallerini yazmak için başka bir dil vermiş eline. Öykülerini kameranın vizöründen yazmaya başlamış bu kez.
Atölyede bitirme tezi için çekilen iki kısa filmden sonra Kibar Dağlayan Yiğit’in ilk belgeseli, bir gazete haberinden etkilenerek yaptığı bir film. Konusu, tekstil işçisi beş kadının, 2005 yılında Bursa’da bir tekstil fabrikada çıkan yangında yanarak can vermesi olan belgeselin ismi “İplik Hayatlar”.
Fabrikadaki zararı manşetten, beş kadın işçinin can verişini ise altta küçük puntolarla gören gazetenin, insan hayatını değersizleştiren diline inat, Kibar Dağlayan Yiğit olayı gerçeğin diliyle duyurmak isteğiyle film yapmak için soluğu Bursa’da almış.
Hepimiz sonradan öğrendik ki, biri hamile olan ve gece vardiyasında çalıştırılan bu kadınlar, çalışma koşullarının son derece acımasız oluşu bir yana, işçilerin kaçmaması için gece boyunca kilitlenen kapılar yüzünden kurtulamayarak can verdiler. Bu acımasızlığı karşı duyarsız kalamayan ve unutulmaması için bir şeyler yapma telaşında olan birçoğumuz gibi, Kibar Dağlayan Yiğit bu belgeselle, yanar ölen tekstil işçisi bu kadınların hayallerini, geleceğe dair planlarını, düşlerini ve umutlarını kamerasındaki açıyla vicdanlara nakşetti. Hiç de profesyonel olmayan basit bir kamerayla yaratılmış bir film olarak İplik Hayatlar belgeseli büyük ilgi gördü.
Kibar Dağlayan Yiğit’in yönetmen olarak 2008 yılında çektiği ve sadece gösterimlerle adını duyuran belgesel filmi İplik Hayatlar, Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nde ve Mamak Film Festivali’nde, 2011 yılında yapılan Onat Kutlar Film Festivali’nde gösterildi. Yirmiden fazla üniversitede ve hemen hemen bütün illerde gösterilen İplik Hayatlar, sekiz yıl sonra, 2013 yılında, Bursa Kadın Kısa Filmleri Festivali’nde Onur Ödülü’ne layık görüldü, Van Gölü Film Festivali’nde de belgesel dalında finalist oldu. Birçok yerel film festivallerinde gösterimi yapılan film, Nâzım Hikmet Tiyatro Topluluğu tarafından tiyatrolaştırıldı.
Dağlayan’ın 2011 yılında çektiği, büyükşehirlere iş için göç eden insanların dramını anlatan Camdan Köprüler de ilgi çeken belgesellerinden bir diğeri. Birçok kısa film festivalinde gösterimi yapılan belgesel, 6. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali’nde Türkiye’den Belgeseller bölümünde gösterilir. Yine 2011 yılında yapılan, Batman Yılmaz Güney Film Festivali, belgesel film Kategorisi’nde Finalist olur. 2014 yılında yapılan Van Gölü Film Festivali’nde belgesel dalında finalist olur. 2014 yılında düzenlenen 1.Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde Emek Filmleri bölümünde gösterilir. Yine aynı yıl yapılan 6. Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’inin Tanıklıklar Bölümü’nde gösterimi yapılır.
Kibar Dağlayan Yiğit 2012 yılında Mutluluğun Belgeseli’ni çeker ve bu belgesel film aynı yıl yapılan Onat Kutlar Film Festival’inde Belgesel Kuşağı olarak, Çeşme Film Festivali’nde de Gösterim Seçkisi Olarak gösterilir. Arkasından Toprağın, güneşin, suyun insan üzerindeki hallerini anlatan, 2016 yılında çektiği Rüzgârın Şarkısı gelir ve film, 2017 yılında yapılan Marmaris Kısa Film Festivali’nde Belgesel dalında yapılan yarışmaya katılır, Malatya yapılan Uluslararası Film festivalinde, 2018 yılında yapılan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde Zeugma Film Festivalinde gösterim seçkisi olarak gösterilir. Aynı yıl yapılan İstanbul Uluslararası Mimarlık ve Kent Filmleri Festivali’nde belgesel dalı finalisti olur. Son olarak da 2019 yılında tamamladığı, şair Didem Madak’ın öyküsünü anlattığı İçimdeki Yolculuk. Uluslararası Kadın Yönetmenler Kısa Film Festivali’nde prömiyeri yapılan belgesel film, Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali’nde ve geçtiğimiz günlerde yapılan Zeugma Film Festivali’nde gösterim seçkisi olarak yer aldı. Yiğit aynı zamanda Zeugma Film Festivali’nin belgesel bölümü koordinatörlüğünü yapmaktadır.
Kibar Dağlayan Yiğit, filmlerinde aşkı, iyiliği, güzelliği elinden alınmış, tüketime koşullandırılmış hayatların mahkûmiyetini yaşayan insanlara dokunuyor, onlar için çığlık olmak telaşında bir yönetmen olduğunu vurguluyor. “Belgesel sinemacıların, ünlü olmak gibi bir gayesi yok. Hayatta tek gayemiz, anlatmak.” diyen ve belgeseli, kararan dünyanın vicdanı olarak tanımlayan yönetmenimiz, kamerasını farkındalık yaratmak amacıyla kullandığını ifade ediyor her konuşmasında.
Kibar Dağlayan Yiğit’in koordinatörlüğünde 29 Eylül 2018 yılında İzmir Seferihisar’da başlatılan Mahallemizin Kadınları Sinema Yapıyor projesi, kadınlara yönelik farkındalık projesi olarak yurt genelinde çeşitli il ve ilçelerde, aynı ekiple devam ediyor ve edecek. Hayatı, her alanında elleriyle var eden kadınlar, sanatta da ellerinin zenginliğini kullanmaya devam edecekler. Kibar Dağlayan Yiğit gibi siz de hayal etsenize, mahallemin kadını sinema yaparsa, sanatın alanında var olabileceğini fark ederse, sadece sinema değil, sanatın birçok dalı yeniden ait olduğu yere kalabalıklara, mahalleme kadar gelirse dünya daha güzel olmaz mı…
“Hayatım ve bir kadın oluşumla ilgili çözemediğim bazı meselelerim vardı. Bütün bunlar yokmuş gibi davranıp kitabi şiirler yazamazdım.” diyor ya Didem Madak, Kibar Dağlayan Yiğit de, “Kameranın kapitalizme, kirlenen dünyaya karşı bir silah olduğunu düşünüyorum. O yüzden de filmlerimde kadınlar ve çocuklar başrolü oynuyor. Çocuklar kirlenen bir dünyada yürekleriyle saf kalan tek şey. Biz büyükler, kirlenmişliğe, kötülüğe alışıyoruz. Alıştırılıyoruz daha doğrusu. Ölümler bizim için doğal bir şey oluyor, çok çabuk kanıksıyoruz ama çocuklar bu büyük adamların kirlenmişliğine direniyor. O yüzden ben çocuklardan çok umutluyum, kadınlaradan umutluyum.” diyor ve ekliyor, “Aslolan insandır ve cinsiyetsiz, kimliksiz bir dünyaya inanıyorum.”
Bir haberle bitireyim: Kibar Dağlayan Yiğit’in yönetmenliğini ve görüntü yönetmenliğini, Mahallemizin Kadınları’ndan Nejla İmancı’nın yardımcı yönetmenliğini yaptığı, Yavuz Gümüş’ün henüz bitmeyen kurgusuyla uğraştığı ve çekimi bir yıl süren Arşipel Kadınları belgeselinin izleyiciyle buluşmasına az kaldı, merakla bekliyoruz.