İnkılâp Kitabevi, küresel COVID-19 salgınına karşı alınan sağlık önlemleri nedeniyle evlerinde geçirdikleri zamanı, tarih ve araştırma-inceleme kitaplarıyla değerlendirmek isteyenlere, birbirinden zengin kaynakların yer aldığı bir seçki öneriyor.
17. Yüzyılda Akdeniz’de Korsanlık – Adrian Tinniswood
Akdeniz’in dünyanın kavşağı durumuna geldiği 17. yüzyılda korsanlık devlet teşviklerine dayalı bir sistemdi. Korsanlar devletten aldıkları destekle gemilere saldırıyor, saldırdıkları gemilerin mürettebatını köleleştiriyor, yüklerini yağmalıyor, dahası dünyayı haraca kesiyordu.
“Korsanlar tarihtir,” diyen Tinniswood korsanlık tarihinin günümüz dünyasını şekillendirdiğini belirtirken, bizleri akıllardan çıkmayacak korsanlarla tanıştırmakla kalmıyor, o dönemin kanlı savaşlarına ve coşkulu zaferlerine de ışık tutuyor. Ortaçağın sona ermesiyle, önce adım adım, sonra da hızla emperyalizme giden yolda emperyalizm ve sömürgecilik bayrağının nasıl el değiştirdiğine tanık olacaksınız. Berberi Korsanları ile sadece tarihin belirli bir kesitindeki korsanlığı değil, aynı zamanda on yedinci yüzyıldan yirmi birinci yüzyıla kadar uzanan zaman diliminde denizciliğin ve de dünya tarihinin nasıl değiştiğini anlayacaksınız…
Antik Dünyalar – Michael Scott
Geçmişin daima inşa halinde olduğunu, insanların kendilerini anlamalarına ve kimliklerine katkı sağlayan şekillendirilebilir bir araç olduğunu anlamalıyız. Ve bu geniş şemsiye altında, her antik topluluğun geçmişle olan kendi özel ilişkisini tasavvur ve ifade etme biçimleri bu sayfalarda karşılaşmış olduğumuz önemli siyasal ve dinsel fikirlerin –ve ayrıca güçlü hükümdarların ve bireylerin– çoğundan etkilendiler (veya etkilenmiş oldukları düşünüldü). Antik Dünyalar – Doğu ve Batı’nın Muhteşem Tarihi, antik insanların kendi geçmişlerini hayal etme, yeniden hayal etme ve o geçmişi kendileri, içinde yaşadıkları zamanlar ve gelecekleri hakkındaki süregiden diyalog ve tartışmanın bir parçası yapma biçimlerini kesin bir şekilde gösteriyor.
Kara Savaşları – Türk Tarihinin Yönünü Değiştiren Savaşlar I – Mehmet Tanju Akad
“Savaşlar boşlukta gerçekleşmez. Bunların gerçekleştikleri dönemlerin üretimini, para sorunlarını, iklim değişikliklerini, doğal afetleri, yönetim krizlerini ve hasımların durumunu da incelemek gerekir. Kuru savaş tarihi bir şey kazandırmaz. Çok parlak bazı istisnalar haricinde ilginç de değildir. Zaten bunları her yerde bulabiliriz. Bizim için ilginç olan bunları genel bağlamları içerisinde etkileriyle birlikte anlayabilmektir.”
-Horasan’daki kaos Türk tarihinde nasıl bir dönüm noktası yarattı?
-Malazgirt ve Miryakefalon savaşları Bizans’ı nasıl vergi alamaz, asker toplayamaz hale getirdi?
-Doğu seferleri imparatorluğun dengesini nasıl altüst etti?
-İslam dünyasının dengesini bozan hangi gelişmeler halifeliğin Osmanlı İmparatorluğu’na geçmesinin önünü açtı?
-Sayısız istilaya ve kuşatmaya karşı durabilen Bizans İmparatorluğu, Fatih Sultan Mehmed’in kuşatmasını neden engelleyemedi? Fetih hangi koşullarda gerçekleşti?
-II. Viyana Kuşatması’nın felaketle sonuçlanmasının arkasındaki hususlar nelerdi?
-Osmanlıların büyük bunalımının ve imparatorluk bürokrasisinin seferlere etkisi
ne oldu?
-Osmanlı’da bazı komutanlar arasındaki kıskançlık, garez ve çıkar hırsı imparatorluğu nasıl etkiledi?
-Cesaretleri kadar stratejik bilgileri ve zekâlarıyla da dikkat çeken Türk tarihinin en büyük komutanları hangileriydi?
Mehmet Tanju Akad’ın kaleme aldığı “Türk Tarihinin Yönünü Değiştiren Savaşlar” serisinin ilk kitabı olan Kara Savaşları: Hun İmparatorluğu’ndan Osmanlı İmparatorluğu’na Türklerin kara savaşlarının arka planlarını ve bilinmeyenlerini olgular ışığında okura sunuyor.
Deniz Savaşları – Türk Tarihinin Yönünü Değiştiren Savaşlar II – Mehmet Tanju Akad
“Osmanlılar tarih sahnesine çıkmadan çok önce Türkler denizlere ulaşmış ve denizciliğe başlamışlardı. Esasen bu, coğrafyanın emrettiği bir durumdu. Osmanlılar ciddi sıkıntılarla denizlerde güçlendikten sonra büyük donanmalar kurdular, bir ara Akdeniz’de üstünlük yarışına girişip, akabinde Hint Okyanusu’na çıktılar. Hiçbir zaman denize sırtlarını dönmediler. Deniz, her türlü ayrımı geri plana atan büyük bir birleştiricidir. Gelecekte çok daha fazla öyle olacaktır.”
-Türkler hangi koşullarda denizcilik yapmaya başladı?
-Avrupa’nın yükselişi ve feodalizmin çöküşünde deniz savaşlarının etkisi neydi?
-Osmanlıların sallarla Gelibolu’ya geçip Rumeli’de fetihlere başladığı bir gerçek mi, masal mı?
-Orhan Bey’in oğlu Halil’in Bizanslılarca kaçırılması Boğazlar tarihini nasıl etkiledi?
-Akdeniz’de asırlarca korku yaratan korsanları hangi imparatorluklar destekliyordu?
-Fatih Sultan Mehmed’in deniz stratejisi dünyada nasıl yankı buldu?
-Türk denizciliği altın çağına nasıl ulaştı, dünya güçlerine nasıl karşı koydu?
-Türk denizciliğinin büyük kaptanları Kemal Reis, Oruç Reis ve Barbaros Hayreddin Paşa’nın kahramanlık gösterdiği kritik harekâtlar hangileriydi?
-Genç bir korsan olarak açıldığı denizde Osmanlı ordusunun önde gelen kaptanları arasına giren isimler kimlerdi?
-Karadeniz’deki köle ticaretinin perde arkasında neler oluyordu?
-Osmanlı denizciliğinde “çürüme” nasıl başladı?
-Kaptanı deryalığa hatır için getirilen kişiler kimlerdi, bu kişiler hangi kayıplara neden oldu?
Mehmet Tanju Akad’ın kaleme aldığı “Türk Tarihinin Yönünü Değiştiren Savaşlar” serisinin ikinci kitabı olan Deniz Savaşları: Anadolu Selçuklu Devleti’nden Osmanlı İmparatorluğu’na Türklerin denizcilik tarihini belge ve kanıtlarıyla ortaya koyan nitelikli bir çalışma…
Duvar – Deniz Ülke Arıboğan
“Bay Gorbaçov, bu duvarı yıkın!” – Ronald Reagan
“Berlin Duvarı insanları ve aileleri ayırmakla kalmadı; birbirlerini karşılıklı olarak nükleer savaş kıyametiyle tehdit eden, Avrupa ve dünyadaki kamplaşmanın sembolüydü.” – Mihail Gorbaçov
“Açıkçası, insanların göç etmesinin temel sebeplerinin öncelikle yerinde ele alınması gereklidir; araya duvarlar örüp kendinden ayırmak bu sorunu çözmeyecektir. Geçmişin büyük imparatorluklarından bu konuda ders alınabilir.” – Angela Merkel
“Güney sınırımıza büyük, büyük bir duvar inşa edeceğim ve bunu Meksika’nın ödemesini sağlayacağım.” – Donald J. Trump
“Kendimizi asla izole etmeyeceğiz. Demir Perde’nin nasıl kötü sonuçlar doğurabileceğini iyi biliyoruz. Bu yola başvurmayacağız. Kimse de bizim etrafımıza duvarlar öremeyecek.” – Vladimir Putin
“Birleşmiş bir Almanya istemiyoruz. Bu hem uluslararası düzeni bozar hem de ulusal güvenliğimizi tehlikeye sokar.” – Margaret Thatcher
“Yeni çağın ruhu bu atmosferde şekillenecek ve bu ruh siyasi, toplumsal ve ekonomik alanların yeniden yapılanmasının itici gücü olacak. Eğer köprü mimarları, duvarcı ustalarını yenemezse, ‘geleceğimiz’ bu duvarların ardında inşa edilecek.” – Deniz Ülke Arıboğan
Görünmeyen Ordular – Max Boot
4000 yıldır varlığını dünyanın birçok coğrafyasında sürdüren gerilla savaşlarını, derinlemesine bir araştırmayla inceleyen akademisyen Max Boot, yüzyıllar boyunca süren mücadelelerin başarılı sonuçlarını, başarısız çıkarımlarını ve tarihe yön veren etkilerini Görünmeyen Ordular’da gözler önüne seriyor. Roma-Yahudi Savaşlarından Büyük İskender’e, Mezopotamya’nın kanlı nehirlerinden Çin’in uçsuz bucaksız bozkırlarına, İngiltere ile İrlanda arasındaki güç savaşlarından Haiti’nin özgürlük mücadelesine, Garibaldi’den Arabistanlı Lawrence’a, Kızıl Ordu ile Mücahitlerin yüzleşmesinden El Kaide’nin günümüzdeki etkilerine dek, okudukça kimin iyi, kimin kötü taraf olduğunu sorgulayacağınız bu kitapta bugüne kadar yazılmış savaş tarihi kitaplarında yer almayan birçok yeni bilgiye ve farklı bakış açılarına ulaşacaksınız. Yaşanan tüm düşük yoğunluklu çatışmaların dünyanın şekillenmesinde ne kadar etkili olduğuna ise şaşırarak tanıklık edeceksiniz…
Hilafet – Hugh Kennedy
Hilafet nedir? Bu kavram ne anlama gelmektedir? Bu fikrin tarihi nedir? Bu sadece tarihe emanet edilmiş, geçmişten gelen bir ses olduğu için ilgi çeken eskiden kalma önemsiz bir şey midir? Ya da bugün yorumlayıp kullanabileceğimiz bir kavram mıdır? Bu kitapta tüm bu soruların yanıtlarını bulacaksınız.
Bu kitap, temelde, güncel siyasetle alakalı bir kitap değildir. Daha ziyade bir tarih kitabıdır ve ele aldığı tarihi malzemenin çoğu, her ne kadar tartışmaların bir kısmı yirmi birinci yüzyıla kadar gelse de, Anglo-Sakson geleneğine mensup tarihçilerin erken Orta Çağlar, hatta Karanlık Çağlar olarak adlandırdığı, Hz. Muhammed’in 632’deki vefatından 1097’de Haçlıların Orta Doğu’ya gelişine kadarki dört yüz yıllık bir döneme dayanmaktadır.
Kitap boyunca vurgulanan şey, hilafet fikrinin zengin ve farklılık gösteren bir gelenek olduğudur. Birçok Müslüman, böylesi bir kurumun insan toplumunu düzenlemenin en iyi yolu olduğu fikrine sıkı sıkıya bağlıdır.
Savaşta ve Barışta Diktatörler – Jessica L. P. Weeks
Diktatörlerin uluslararası ilişkilerdeki davranış biçimlerinin ve politika belirleme süreçlerinin ele alındığı Savaşta ve Barışta Diktatörler, aynı zamanda dikta rejimleri ile çatışmaların arkasındaki dinamikleri istatistikler, analizler ve tarihi dönemeçler üzerinden irdeliyor.
• Savaş ve çatışmaların başlatılmasında ülkelerin yönetim biçimleri ne kadar etkili?
- Ülke içi kitlelerin etkili olamadığı rejimlerde savaş öncesi ve sonrası hangi yaptırımlar devreye giriyor?
- Cuntalar, patronlar, güç sahipleri ve aygıtlar dış politikada hangi eğilimleri gösteriyor?
- Uluslararası ilişkiler konusunda karar alma süreçleri otokrasilerde nasıl işliyor?
- Diktatörler yerlerini sağlamlaştırmak için hangi adımları atıyor?
- Savaş kaybeden diktatörler koltuklarını nasıl koruyor?
- Diktatörler farklı zaman dilimlerinde ve dünyanın farklı coğrafyalarında birbirine benzer hangi uygulamalara yöneliyor?
Tarihte Parlama Anları – Ben Hubbard
Hangi parlama anı tarihteki büyük savaşların başlamasına neden oldu?Winston Churchill’i bir politikacıdan ve Rose Parks’ı otobüsteki bir kızdan daha fazla yapan şey neydi? Beatles manyaklığı nasıl başladı?
Tarihte Parlama Anları, dönemleri, olayları ve insanları tanımlayan bu anları anlamaya ve tanıtmaya çalışır. Kısaca sunulan genel bakışlarla, anlaşılabilir zaman çizelgeleriyle ve faydalı tarihi çıkarımlarıyla hazırlanan ve Hiroşima’dan apartheid’e internetin doğuşundan Y2K paniğine kadar uzanan her şeyi kapsayan bu kitap yirminci yüzyılın erişilebilir bir tarihini sunuyor. Bugün dünyamızı şekillendiren önemli olayların detayları, Nelson Mendela, Edmunt Hillary ve John F. Kennedy gibi kilit kişilerin profilleriyle birleştirilerek her sayfa alıntılarla ve fotoğraflarla detaylandırdı.
Yasaklı Sanat Olarak Minyatür, Resim ve Grafik Tarihi – Prof. Dr. Zeki Tez
Resim, tarih boyunca çeşitli yasaklara ve düşmanlıklara maruz kaldı. Mağara duvarlarına yapılan betimlemelerden grafik tasarıma uzanan geniş yelpazede minyatür, resim ve grafiğin ustaları; teknikleri, üslupları, konuları nedeniyle ciddi eleştirilerin hatta baskıların hedefi oldu.Yüzyıllar boyunca dünyanın farklı coğrafyalarında birbirlerinden çok ayrı zorluklarla karşılaşan ressamlar, dünya kültür tarihine eşsiz katkılarda bulundu. Usta ressamlar hem birbirlerini hem de diğer sanat dallarını etkiledi. Resim üzerine yapılan tartışmalar, denemeler ve resimden kaynağını alan estetik anlayış sanatın başat meseleleri için de bir cevap oluşturdu. İşte bu nedenle, resim tarihini bilmek, sanatı bilmenin olmazsa olmazlarından biri haline geldi.
Prof. Dr. Zeki Tez’in kaleme aldığı Yasaklı Sanat Olarak Minyatür, Resim ve Grafik Tarihi, tarih boyunca resim sanatının farklı coğrafyalarda nasıl filizlendiğini, şekillendiğini ve ressamların hangi baskı ve yasaklamalarla karşılaştığını anlatan, titizlikle hazırlanmış yetkin bir araştırma…
Üçüncü Dünya Savaşı – Osman Pamukoğlu
Büyük Savaş ne zaman çıkacak? Hangi nedenlerle çıkacak? Kim başlatacak? Kimler arasında yapılacak? Hangi coğrafyada olacak? Nasıl cereyan edecek? Üçüncü Dünya Savaşı da genel yapısı itibariyle diğer iki büyük savaşa mı benzeyecek? Yaşayan uluslar ve devletler olarak dünyanın geleceği nasıl görünüyor?
Barış, hiçbir devletin bütçe ayırmadığı, bunu aklından bile geçirmediği bir yatırım alanıdır! Barış, yalnızca üzerinde konuşulan bir “şey”dir. Savaş ise; bambaşkadır. Hükumetleri, fabrikaları, şirketleri, tüccarları, ulaştırma hatları, orduları, generalleri, armadaları, komisyoncuları vardır ve bunlar harıl harıl çalışırken güç dengeleri, çıkar ilişkileri, zafer kazanma güdüsü, ötekini bastırma, yenme, yok etme duygusu her şeyin belirleyicisi durumundadır…
Çanakkale 1915 – Almanların Büyük Tuzağı – Naim Babüroğlu
Çanakkale Cephesi, denizde ve karada 287, karada 260 gün devam etti. 8,5 ay süren Kara Muharebeleri çok daha kısa zamanda sona erebilirdi. Savaş neden uzatıldı? İtilaf Kuvvetleri, büyük umutlarla başladıkları Gelibolu Harekâtı sonunda, 8,5 ayda Seddülbahir bölgesinde 5, Arıburnu bölgesinde ise ancak 1,5 km ilerleyebildiler. Kazanılan bu kadar sınırlı bir arazi için işgal kuvvetlerinin 252.000, kaybedilen bu toprak parçası için Türk tarafının 250.000 kayıp verdiği bilinir. Kayıpların gerçek sayısı ne kadardır? Çanakkale Cephesi’nde Türk komutanların hazırladıkları Savunma Planı’nı Ordu Komutanı Alman General Liman von Sanders değiştirdi. Almanların gerçek amacı neydi? Türk komutanların hazırladıkları Savunma Planı uygulansaydı ve muharebeler Türk komutanları tarafından yönetilseydi, Çanakkale Zaferi çok daha kısa sürede sonuçlanabilir miydi? Çanakkale Muharebeleri, her iki taraf için çok fazla zayiata mal oldu. Daha az sayıda kayıpla, aynı zafer elde edilemez miydi? Çanakkale’yi savunmak için kurulan Osmanlı 5’inci Ordu Komutanı Alman General Sanders, başta Mustafa Kemal olmak üzere savunma düzenine karşı çıkan Türk komutanları neden görevden aldı? Çanakkale Muharebeleri’yle ilgili gizli kalmış gerçekler ve bu gerçekleri gün ışığına çıkaran belgeler…
Cumhuriyet’in Sonbaharı – Naim Babüroğlu
“Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu’nun yeni bir kitabı çıktı. Okumanızı öneririm. ‘Beni Hatırlayınız.’ Cumhuriyet’in Sonbaharı. Ara başlıklardan biri şöyle: ‘FETÖ sızmadı, gizlenmedi, şımartılarak tercih edildi.’ Çok doğru bir tespit. Cemaat, bütün kurumlara böyle daldı. Cemaat işini gizlice değil açıktan yapıyordu. Dolayısıyla emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu’nun yukarıda değindiğim tanımı çok doğrudur ve aynen öyledir: ‘FETÖ sızmadı, gizlenmedi, şımartılarak tercih edildi.’” –Emin Çölaşan
1960’larda, “Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa…” marşını coşku dolu tertemiz duygularla söylerdik milli bayramlarda. Bayramlara; öğretmenler titizlikle hazırlanır, öğrenci olarak bizlerin heyecanı doruklara çıkardı. 2016’ya gelindiğinde, Cumhuriyet Ordusu, kendi içindeki iş birlikçilerin desteği ile tasfiye edildi. 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi ile 2.225 yıllık köklü bir tarihe sahip TSK’nın itibarı yerle bir edildi. Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e yapılan ihanete, TSK içinde tanık bir asker. Cumhuriyet Ordusu’nun tasfiye sürecini, Cumhuriyet’in sonbaharını belgelerle gözler önüne serdiği kitabında, kimi zaman şaşkınlık, kimi zaman hüzün var. Ama hepimizi umuda götüren bir de son… O da Atatürk’ün üzerini çizdiği sözlerde gizli: “Beni hatırlayınız…”
Güç Kimin Elinde? – Noah Chomsky
- ABD ve Batılı müttefikleri Arap dünyasındaki demokrasiyi neden engelledi?
- Batı basınının “haber değeri görmediği” hangi kritik olaylar Ortadoğu’daki çatışmaları hızlandırdı?
- Kimi “aydınların” ihaneti nedeniyle hangi suçlar teşhir edilemedi?
- Filistin’de yaşananlar medyada nasıl çarpıtılıyor?
- Türkiye’nin 2003’teki tezkereye ret kararı hangi dinamikleri değiştirdi?
- Güney Kore’nin “çılgınca” gelen politikalarının asıl sebebi ne?
- Dünya üzerindeki gerçek nükleer tehdit İran mı?
- Çin’in en büyük zaafı ne?
- Doğa kısa vadeli kârlara ve pazar payı artışlarına nasıl feda ediliyor?
- Amerikan gerileyişinin sonuçları ne olacak?
- Obama’nın hangi kararları hızla yeni teröristlerin ortaya çıkmasına neden oldu?
- Trump’ı Beyaz Saray’a taşıyan süreç nasıl işledi?
Noam Chomsky, Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Çin’e geniş bir coğrafyada yaşananları, sansür mekanizmaları nedeniyle gizlenen gerçekleri, halkların kaderini etkileyen önemli gelişmelerin ortaya çıkış süreçlerini cesurca anlatıyor ve çok önemli bir soruya yanıt veriyor: Güç Kimin Elinde?
Hafıza – Yakın Tarihin Kitabı – Sinan Meydan
Bugün bize Atatürk’ü ve “yakın tarihi” unutturmak isteyenler, “ulus bilincimizi” oluşturan “milli hafızamızı” silmek istiyorlar. “Siyasal hafızamızı” kurgusal bir tarihle yeniden biçimlendirmeye çalışıyorlar.
İşte bu kitabı, unutturulmak istenen “yakın tarihimizi” hatırlatarak “milli hafızamızı” tazelemek için yazdım. Hafızanı silip yeniden biçimlendirmelerine izin verme! Unutma, hatırla!
İktidar Seçkinleri – C. Wright Mills
Wright Mills’in 1956’da yayımlanan ve tüm dünyada büyük yankı uyandıran kitabı İktidar Seçkinleri, para, mülkiyet ve iktidar sahiplerinin izlerini sürüyor, dünyayı yöneten güç odaklarının ilişkilerini ortaya koyuyor.
Mills, “Yoksulluk aslında bir kısırdöngü müdür?”, “Liberal demokrasiler rekabette sahiden eşit fırsatlar sunuyor mu?”, “Büyük zenginler anıldıkları gibi ‘girişimci’ midir?”, “Ekonomi ve politikaya dair konular hangi filtrelerden geçirilerek kamuoyuna sunuluyor?”, “Bir ülkenin yönetiminde toplumun her kesimi sahiden söz hakkına sahip midir?” sorularına yanıt veriyor. Dünya üzerinde söz sahibi olanların iktidar-asker-para ilişkilerini inceleyen İktidar Seçkinleri, Ünsal Oskay’ın özenli çevirisi ile okura sunuluyor.
“Günümüzün sanayileşmiş toplumlarından biri olan Amerika’daki siyasal iktidar sorununu kendine odak alan bu eserde, günümüz toplumlarında siyasal, askeri ve ekonomik iktidar çevrelerinin birbirinden ayrı ve birbirine rakip güçlerin elinde değil, ‘şirketleşme çatısı altında yeniden düzenlenmiş bir üst sınıfın’ elinde olduğu ortaya konulmaktadır.” – Ünsal Oskay
İletişimin ABC’si – Prof. Dr. Ünsal Oskay
Günümüzde görebildiğimiz, izleyebildiğimiz, öğrenebildiğimiz hayatın gerçek yüzü değil de, onun sistem açısından yapılmış kurgusal bir replikası ise, sokaklarımızdaki binaların duvarlarından tutun da, odalarımıza dek her yanımızı dolduran iletiler gerçek bir iletişimden çok bir gürültünün serpintileri ise, yaşadığımız, kabullendiğimiz bugünkü hayat tarzımızı yeniden değerlendirmemiz gerekir.
İletişimin kodlarının çözümlendiği temel bir yapıt olan İletişimin ABC’si’nde aynı zamanda hayatın bütününü kucaklayan bir düşünürün iletişimin ne olduğuna ve ne olmadığına dair tespit ve öngörüleri yer alıyor. İletişim olgusunun uygarlık tarihindeki ve günlük yaşamdaki yeri anlatılırken, bir yandan da reklamdan politikaya, aşktan Türkan Şoray’a, Madonna’dan siyasal kültüre uzanan eğlenceli ve pek de “düzçizgisel” olmayan macerası ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla inceleniyor. Kısa ama dopdolu bir temel, kaynak yapıt.
“Kitapta ‘sığ anlamıyla iletişim olgusunun’ ele alındığı ilk bölümde bile derinliklerde yüzüyoruz.”- Beybin Kejanlıoğlu
Masalların Büyüsü – Bruno Bettelheim
Masallar yüzyıllar, belki de binyıllar boyunca ağızdan ağza aktarılarak daha da arıtılmış bir hale gelmiştir. Açık ve örtülü anlamları aynı anda aktarmaya başlamış ve bir çocuğun eğitimsiz zihninden, bir yetişkinin karmaşık zihnine uzanabilecek şekilde iletişim kurarak kişiliğin tüm seviyelerine eş zamanlı olarak hitap eder hale gelmiştir. Masallar psikanalitik kişilik modelini uygulayarak, o anda hangi düzeyde işlev görürse görsün bilinçli, bilinç öncesi ve bilinç dışı zihne önemli mesajlar taşır. Bu hikâyeler bilhassa çocuğun aklını kurcalayan küresel insani problemlere değinerek onun gelişmekte olan bilincine hitap eder ve gelişimini destekler. Aynı zamanda bilinç öncesi ve bilinç dışı baskıları da dindirir. Hikâyeler ilerledikçe alt bilinç baskılarına bilinçli bir inandırıcılık kazandırır ve onlara biçim verir. Benlik ve üst benliğin talep ettiği doğrultuda bunları tatmin etmenin de yollarını gösterir.
Medrese ve Üniversite – Kemal Gürüz
Medrese ve üniversitenin tarihsel gelişimini karşılaştırmalı olarak inceleyebilmek için, Hristiyanlık ile İslamiyet’in iyi anlaşılmasının yanında, bu dönemlerin tarihsel arka planının da iyi bilinmesi gereklidir. Medrese de üniversite de başlarda aynı amaçla, dini birer eğitim kurumu olarak kendi doktrinlerini aşılamak amacıyla kuruldu; medrese herhangi bir değişim göstermezken üniversite bugünkü halini aldı. Kemal Gürüz, bu çalışmasında tüm tarihi arka planı önüne bir harita gibi açarak medreseden üniversiteye doğru bir karşılaştırma yapıyor.
“Sevgili dostum, ülkemizin kanaatimce Hasan Ali Yücel’den sonra yetiştirdiği en büyük eğitimcisi ve eğitim uzmanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, üniversite ile medreseyi karşılaştıran eseri çok ihtiyaç duyulan bir zamanda yayımlamaktadır.” – M. Celâl Şengör
“Bugünkü Türk üniversitesi yargılanırken bu gibi eserleri rehber olarak okumalıyız. Batı dünyasının üniversitelerinin tarihi gelişimi ve örgütlenmesi mutlak önemdeydi ve Kemal Gürüz hocanın bu konuyu çok uzun zamandır incelediği açık. Bana göre Medrese v. Üniversite kitabına, Batı’nın eğitim tarihi ve akademi dünyasını öğrenmek için başvurulmalı. Ben bu eserin bilhassa bu konularla ilgili bölümlerini Türk öğrenciler ve akademisyenler için okunması gerekli bir çalışma olarak görüyorum.” – İlber Ortaylı, Hürriyet
“Prof. Gürüz kitabında, Avrupa’da üniversitenin niye farklı bir seyir izlediğini ayrıntılı olarak anlatıyor. Bence kitabın en değerli bölümleri, üniversitenin tarihsel gelişimini anlatan bölümleridir.” – Taha Akyol, Milliyet Kitap
“Özellikle Gazali’den itibaren İslam’ın felsefeyi dışlaması ama Hristiyanlığın felsefeyi tartışmaya devam etmesi Kemal Gürüz’e göre medresenin nakille yetinip donmasına, üniversitenin ise bugünkü üniversiteye doğru evrilmesine neden oldu. Kemal Gürüz’ün bu çok değerli kitabını herkese öneririm.” –İsmet Berkan, Hürriyet
Propaganda Güç ve İkna – David Welch
Propagandanın bu yüzyılın siyasetindeki önemi küçümsenmemelidir. Propagandaya ve onun kamuoyu üzerindeki varsayılan gücüne giderek daha fazla önem verilmesinin en açık nedeni, siyasal katılımın doğasını çarpıcı bir şekilde dönüştüren, genişleyen politika zeminidir.
‘Kamuoyu yönetimi’, geride bıraktığımız yüzyılda, savaşta ve barışta devletleri merkezi önemde meşgul etti. Bu kitaptaki makaleler dizisi, ‘kamuoyu yönetimi’ tekniklerinin izini Birinci Dünya Savaşı’ndan şu anda Afganistan’da süren çatışmaya ve WikiLeaks’in kurulmasına kadar sürüyor. Devlet liderlerinin ve devletleri adına faaliyet yürüten kamuoyu oluşturucuların nasıl da –ülke içinde ve dışında– halkın tutumlarını şekillendirmeye çalıştığını, bu doğrultuda medyayı kalpleri ve zihinleri kazanma hedefiyle donatma arayışında olduğunu açığa çıkarıyor. Kitap, bugün propaganda çalışmasının ve pratiğinin tarih tarafından şekillendirildiğine dair ikna edici deliller sunuyor.