Bu içerik, KalemKahveKlavye’nin “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” dosyası kapsamında hazırlanmıştır. Dosyanın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Memlekette “korku” türü deyince akla ilk gelecek isimlerden üçü Galip Dursun, Işın Beril Tetik ve Demokan Atasoy olacaktır. Gerek kişisel ürünleriyle gerekse bu röportajda hakkında bolca konuştuğumuz ve korku türü üzerine yapılan en uzun süreli, en ısrarcı işlerden olan Gerisi Hikâye podcast programıyla tanınan bu üretken isimlerle hem programı hem de alternatif türler ve kapsamında korku edebiyatını konuştuk.
Gerisi Hikâye Kayıtlarına Ulaşmak İçin Tıklayın
2014’ten bu yana beş sezondur sürdürdüğünüz bir podcast yayını var, evveliyatındaki başka işlerle birlikte. Bir yerden sonra pes eden online oluşumların aksine Gerisi Hikâye’nin motivasyon ve enerji kaynağı ne oluyor?
Demokan: Bence bizim temel motivasyonumuz üretmeye duyduğumuz açlık. Hepimizin profesyonel hayatlarındaki becerileri, ortak ilgi alanlarımız ve çalışkanlığımızla birleşince, dönüp baktığımda Gerisi Hikaye kaçınılmazmış gibi görünüyor.
Beril: Üretmeye olan tutkumuzun yanında, araştırmaya ve öğrenmeye olan hevesimizin hiç geçmemesi de önemli bir etken. Sürekli ilgimizi çekecek eski veya yeni bilgiler bulmak, bunların türle olan bağlantısını incelemek, yaptığı veya yapacağı katkıyı mercek altına almak bizim için her zaman heyecan verici bir uğraş oldu. Bunu, hazinesine hazine katan açgözlü bir ejderhanın mücevher tutkusu gibi düşünün. Tek farkı, bizim hazineyi bir dehlizde saklayıp üstüne oturmuyor olmamız. Aksine mümkün olduğunca ilgisi, tutkusu olan herkese dağıtmaya çalışıyoruz. Sanırım bu da önemli motivasyonlarımızdan biri. Birilerinin hazineden faydalanıyor olduğunu görmek.
Galip: Korku başta olmak üzere sanata olan tutkumuz, bence bu sorunun cevabı. Uzun yıllardır bir aradayız, birden fazla proje ortaya koyduk. Hepsinde de sanatın, kültürün derinliklerinde, popülerin baskıladığı ve gözden düşürdüğü harikaların peşine düşüp yeni bir bakış açısı ve keyifli bir birikim sunmak istedik. Merak, hiç sıkılmadan incelemek, sindirmek, yorumlamak ve de uygulamak üçümüzün en çok sevdiği şey. Araştırmalarımız, yorumlarımız ürettiklerimizin, eserlerimizin de hammaddesi, başlıca ilhamı oluyor bir yerden sonra.
Üç kişi başlayıp sürdüregetirdiniz. Ekibi genişletmeyi düşündünüz mü hiç?
Demokan: Bu podcastın ihtiyaç duyduğu tüm sesler ve bir yandan uyumlu fakat diğer yandan birbirinden farklı bakış açıları, içinde bence. Programcılık deneyimimden de faydalanıp 3 kişilik bir format oluşturduk. Sürekliliğin sırrı bu üç ayağın kolayca dengede durması. Arada konuk almayı hep düşünsek de gönüllü yapılan bu işte birilerini sürece dahil etmek o kadar da kolay olmuyor. Yine de denk getirirsek konuklu bölümler yapmayı umuyoruz.
Beril: Gerisi Hikâye beş sezondur yayında fakat bizim için çok daha önce başlamıştı. On küsur senedir bu ekip ahenkle çalışıyor. Bunun sebebi de ego yarışının olmaması ve aksine, ne olursa olsun birbirimizi her alanda destekliyor olmamız. Birbirimizi iyi tanıyoruz ve farklılıklarımızı, uyumlu olduğumuz noktaları, iyi olduğumuz alanları, becerilerimizi ve neler yapabileceğimizi iyi biliyoruz. Bu yönlerimizi birleştirip yapmayı sevdiğimiz işi yapıyoruz. Bu da inanılmaz dengeli ve birbirinin ritmini kolayca yakalayan bir ekip oluşturuyor. O yüzden ana ekibi genişletmeyi hiç düşünmedik. Ama konuk konuşması almak hep aklımızda.
Galip: Gerisi Hikaye, daha önce de belirttiğim gibi evvelinde başka projelerin de olduğu bir serüvenin parçası aslında. Önceki projelerimizde ya da Gerisi Hikâye’ye başladıktan sonra da yaptığımız kolektif işlerde başka sanatçı arkadaşlarımızla bir araya geldik, birlikte çalışma imkanı bulduk. Bu üçlünün bir arada olmasının sebepleri var. Vakit yaratabilmek, araştırmak, sunmak, uyumlu ve birbirini tamamlıyor ve de en çok bu sanat dallarına inanılmaz bir tutkuyla bağlı olmak. Bu bileşimi her zaman aynı kişide, kişilerde bulamıyorsunuz. Bu nedenle temelde Gerisi Hikaye ekibine yeni birilerinin katılabileceğini pek tahmin etmiyorum. Ama ilgilendiğimiz konularda, konunun uzmanı, sözüne güvendiğimiz sanatçıları konuk olarak almayı çok istiyoruz.
Korkunun hemen tüm alt ve yan türlerine dair zengin bir içerik var. İçeriği planlama aşamasından yayına hazırlığa ve kayıtlara kadarki süreç nasıl işliyor?
Demokan: En büyük şansımız – zamanında bunu bilmesek de – tüm hayatımız boyunca bu programa hazırlanmışız biz. Zaten birbirimize bu konuları anlatmaktan hiç vazgeçmediğimiz için, Gerisi Hikaye’de kayıt altına almak da bize doğal geliyor. Tabii bir yandan da “Korku hakkında bilmek istediğiniz her şey”i sunma iddiamızı desteklemek için kayda girmeden kaynak kitap ve makalelerimizi tekrar gözden geçiriyor ve her programın yanında yararlandığımız kaynakları eklemeyi unutmuyoruz.
Beril: İlgi alanımız olduğu için zaten hayatımız boyunca biriktirdiğimiz bilgiler bize ilk adımı sağlıyor. Ancak sadece bu bilgilere sırtımızı dayamaktan hoşlanmıyoruz. İşleyeceğimiz konu ile mutlaka ki bilmediğimiz şeyler olduğunun farkında olmak ve onları araştırmak ikinci adımı sağlıyor. Burada işin içine kaynakları bulup tarayarak onları çapraz kontrolle incelemek ve mümkün olduğunca doyurucu bilgiye ulaşmak giriyor. Son adım da eski ve yeni bilgiler ışığında bir saatlik program için damıtılmış başlıklar hazırlamak. Ne de olsa bilgi sonsuz ve hepsini bir saat içine sığdırmak imkânsız. O yüzden, olabildiğince etken ve tatmin edici bir program çekebilmek en basit yolu izliyoruz. Konunun çıkış noktasından günümüze macerasını takip ediyoruz.
Galip: Ortaklarımın dediği gibi anlattığımız konuları zaten her zaman sevip merak etmişiz ve de incelemiş oluyoruz. Yine de kayıt öncesi ilgili konunun çıkış noktasını, geçmişini, sanatta ya da toplum hayatındaki yansımalarını, insan medeniyetine etkilerini, kültüre kattıklarını… hepsini ayrı ayrı araştırıyoruz. Yeni bir şeyle karşılaştığımızda hemen diğer konularla bağlam kurup geniş bir ölçekte ele almaya bakıyoruz. Ansiklopedik bir bilgidense sanatçı, araştırmacı olarak bizim yorumumuzu konuya katmaya odaklanıyoruz. Kayıt masasına geçmeden önce üçümüzün de önünde notlar, aklında da Gerisi Hikaye esnasında tartışılacak sorular oluyor. Sonra da oturup keyifli, uzun bir sohbete koyuluyoruz.
Şimdi, 2014’ten beri süren podcast yayını, eşzamanlı ilerleyen Anadolu Korku Öyküleri ve diğer matbu işler, öncesindeki 10 yıllık süreç derken epeydir bu alanda üreten insanlar olarak Türkiye’de korku edebiyatının yakın geçmişinden bugüne seyrini, algısını, karşılığını nasıl yorumlarsınız?
Demokan: Hızla gelişmekte ve verilen ürünlerle zenginleşmekte. H.P.Lovecraft’ın bile ancak 2004’ten sonra Amerikan Kütüphanesine bir klasik olarak kabul edildiği düşünülürse, ‘ucuz neşriyat’ algısının değişmesinin ne kadar çok vakit aldığını, sapla samanı ayırmanın zorluğunu takdir edersiniz. Bugün hem kaliteli korku hem de kaliteli edebiyatın bir arada yapıldığını keyifle takip ediyoruz.
Beril: Farkındalık artıyor ve okuyucunun tercihleri buna göre şekillenirken artık daha fazlasını ve kalitelisini istiyor. Her ne kadar geçmişten bugüne korku edebiyatının seyri yavaş olsa da son dönemlerde giderek hızlandığını ve bu hareketle bu türde kalem oynatanların çoğaldığını görüyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor. Daha kat edilecek çok yol var ama yorulmadan ürettiğimiz sürece mesafe kısalacak ve korku edebiyatı eninde sonunda hak ettiği yere gelecektir.
Galip: Korku yayılıyor ve gelişiyor. Biz yazmaya başladığımızda Türkiye’de bir korku sineması olmadığını gayet net hatırlıyorum. Korku öyküleri yazdığımızı söylediğimizde şaşıran insanların yerini saygı dolu bir merakla bakan okurlar aldı. Bu gelişimde bir katkımız olduğunu, destek görmeden ve hatta yok sayılarak geçen yılların ardından ortaya koyduğumuz projelerin, kitapların, eserlerin bir etkisi olduğunu düşünüyorum. Tek çekincem gittikçe daha çok popüler olan bu türü bir fırsat kapısı olarak görüp gelecek olan kalem erbabı ve bizim gibi nicelerinin bunca zaman emek verip oluşturduğu bu yapıya ucuz işlerle zarar verme ihtimalleri.
Korku kültürümüz yok değil ama popüler ve güncel ele alınışı açısından sizce “korku”, Türkiye’de en iyi hangi alanda üretiliyor?
Demokan: Sinemadaki işler tabii ki olumlu. Ama hem korku hem de sinema anlamında dünyayı biraz geriden takip ettiğimiz için biraz daha zamanı var. Korku, en iyi edebiyatta yapılıyor çünkü onu iyi biliyoruz ve bugün eğitimli, bilgili, görgülü ve üretme aşkıyla dolu pek çok yazar bu konuda kalem oynatıyor.
Beril: Örneklere bakarak geçmişte sinemada çok iyi işler çıktığını söyleyemem. Saymaya kalksam bir elin parmağını geçer mi emin değilim. Ama son zamanlarda sevindirici gelişmeler var ve bu da umut vadediyor.
Sanırım korku türünü hakkıyla yansıtan ve gerçekten kaliteli ürünler çıkaran en iyi alan edebiyat şu anda. Korku hikayelerini seviyoruz ve roman ile birlikte özellikle yerleştirmeye çalıştığımız seçki ve antoloji alışkanlığının giderek yerini buluyor olması da bunun en güzel göstergelerinden biri. Eskiden okur, eğer özellikle hikâye okuyucusu değilse, romanı tercih eder ve seçkilere, antolojilere kuşkuyla bakardı. Oysa şimdilerde bu bakış açısı değişti. Okur artık romanın, seçkinin ve antolojinin farklı tatlarda olduğunu bilerek okuma zevkini geliştiriyor.
Galip: Evet, ekip olarak yerli korku sinemasına, bilhassa artık başlı başına bir istismara aygıtına dönüşen “Cin Slasher” türü filmlere mesafeliyiz. Bu durum biraz da korkunun edebi altyapının bulunmamasından kaynaklanıyor. Biz elimizden geldiğince online radyo yayınları, öykü seçkileri, öykü kitapları, romanlar, dergiler için öykü ve çizgi romanlar üreterek bu altyapıyı oluşturmaya çabalıyoruz. Geçen yıl birlikte çalıştığımız, bireysel ya da kolektif 5 adet korku, karanlık hikaye kitabı yayınladık. Ancak henüz diğer sanat dallarında aynı gelişimi pek göremiyoruz. Yine sinemadan örnek vereyim. Ne yazık ki her şeyin en iyisini bildiğini düşünen ama hayranı olduğu filmleri taklitten öteye geçemeyen, o filmlerin dinamiklerinin bu topraklarda gülünç durduğunu fark edemeyen sinemacılarla çevrilmiş vaziyetteyiz. Bu durumun kimseye faydası yok.
Dosya kapsamına dönersek, dünyada ve Türkiye’de alternatif türler kapsamında bir yükselişten, bir ilgiden söz edebilir miyiz?
Demokan: Söz etmek durumundayız çünkü herkes söz etmek durumunda bugün. En popülistinden en ‘ciddi’ sanatçılarına kadar hepsi korku ile ilgili bir şeyler yapma çabasında. Ben bıyık altı gülümsememle izliyorum bu hareketi.
Beril: Evet. Alternatif türlere ilgi artık daha fazla ve bu da beraberinde edebiyattaki yükselişlerini hızlandırıyor. Olması gereken de bu. Çünkü zaten eskiden beri Korku, Bilim Kurgu ve Fantastik Kurgu türlerinde kalem oynatan ama ancak şimdilerde görünür olmaya başlayan işin erbabı sağlam bir yazar kitlesi var. Bir de üstüne daha önce farklı türlere odaklanmış popüler yazarların da alternatif alanlara ilgilerini çevirip yeni şeyler denemeye başlamalarıyla, bu yükselişin hızlanacağı kesin.
Fakat şunu da unutmamak lazım, bu yükseliş hızını kestiğinde türün yerini sağlamlaştıracak olanlar, uzun zamandır bu türlere emek vermiş, kendini geliştirmekten korkmayan ve hızlarını kesmeden üretmeye devam eden yazarlar olacaktır.
Galip: Türkiye’de alternatif türler olarak belirttiğimiz alt türler uzun bir zamandır üretiliyor. Bu konuda insanlar biraz daha yeraltı tipi üretim ve dağıtım yaptıkları, internet tabanlı dijital yayınlar yaptıkları için öne çıkan ve genelde piyasadaki bu ilgiyi kendi kitaplarında toplayan birkaç isim dışında fazla bilinmiyorlardı. Biraz da geleneksel edebiyat çevrelerinin görmezden gelme durumu vardı. Bizim türlerde hem nitelik hem de nicelik bakımından o kadar iyi bir üretim seviyesine gelindi ki yok sayılması artık mümkün değil. Halen çeviri eserlerin egemenliği altında olsa da bir piyasadan söz etmek mümkün. Zamanla o egemenlik de el değiştirecek, orası kesin. Okur da eskisi gibi değil. Yine de artık korku, bilimkurgu ve fantazyanın edebiyatta bir karşılığı var.
Bu ilginin nedeni salt pazarlama trendleriyle mi ilgili yoksa alternatif türler nihayet hak ettikleri ilgiyi mi görüyor?
Demokan: Bu tarz yükselişler her zaman trendlerle ilgilidir ve öyle başlar. Önemli olan bu dalgayı yakalamış ve türe yıllardır emek veren isimlerin hız kesmeden üretmeyi sürdürmeleri. Bu dalgayı yabancı diziler ve filmler başlattıysa bile bir sonraki dalgayı hiç durmadan yazan, çizen, anlatan ve en önemlisi türü takip edenlerden hiçbir şeyi saklamadan, onları sadece konu hakkında eğitmek değil aynı zamanda ustaları geçmeleri için geliştirecek tüm sırları açık ederek bilgiyi paylaşanlar yaratacaktır. Hayaller Tarlası filminden bir alıntı yaparsam: ‘Sen sahayı kur. İnsanlar gelir!’
Beril: Trendler ve pazarlama stratejileri daima yolu açar. Mühim olan bir kere o yola girildiğinde geriye dönüşü düşünmeden ilerlemek. Bunu yapacak insanların olduğunu bilerek ki sayıları hiç de azımsanacak gibi değil, trend ibresi başka yönü gösterdiğinde, alternatif türlerin yerini çoktan sağlamlaştırmış olacağını söylemek zor değil. Bu zaten çoktan hak edilmiş bir yer ve uzun zamandır sabırla bekleyerek üretmeye devam eden Korku, Bilim Kurgu ve Fantastik Kurgu sevdalıları bu ilgiyi boşa harcamayacaktır.
Galip: Eğilim ve popüler kültürün sizden tarafa doğru estirdiği o sıcak rüzgarın her zaman faydası olmuştur. Ama trend dediğimiz şey böyle, Türkiye’deki bu alt türlerin yükselişindeki gibi işleyen bir mefhum değil. Zira Yüzüklerin Efendisi ile başlayan fantastik kurgu, özellikle de kılıç büyü fantastik yazını furyası hemen birkaç yıl içinde sönümlenmesi gerekirken kalem yoldaşı olduğumuz fantastik kurgu yazarlarının inatçı ve inançlı çabaları sayesinde, ortaya konan eserler yüzünden 10 yıl sürdü. Yine genç yetişkin edebiyatının amiral gemisi konumundaki distopya filmleri, kitapları sayesinde bilimkurgu türünde bir uyanış yaşandı. Ama kaybolup gitmesi gereken bu ilgi uzun zamandır bu fırsatı bekleyen bilimkurgu yazarları ve okurları tarafından bambaşka bir boyuta taşındı. Korkuya gelecek olursak korku her zaman saygın ve sevilen bir türdü. Tek sıkıntımız çeviri edebiyatın karşısında ezilmekti. Yayınevleri sağolsunlar çok daha kolaylarına geldiği için belki de çeviri eserlere önem verirler. Bu algıyı toplu eserlerimizle, kolektif projelerimizle, yayınlarımızla ve öykü seçkilerimizle kırmaya başladık.
Bu yazının dahil olduğu dosya paralelinde, KalemKahveKlavye ve Yazım Kılavuzu işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” konulu söyleşinin videosunu şimdi izleyebilirsiniz.