“Egolayzır” esasen bir müzik derlemesi olup, her müzik altına Yaşar Can Özten tarafından serbest çağrışımlarla yazılmış hikayeler, denemeler ve muhtelif lirik metinlerle 8 gece boyunca sürecek bir yazı dizisi haline gelmiştir.
Zihnini temizlemeye çalışırken birçok oda bulacaksın; tozlanmaya mahkum
edilmiş bir çok şey olacak o odalarda!
edilmiş bir çok şey olacak o odalarda!
Toplayacaksın, büyük bir merakla açacaksın içini hepsinin. Belki ilk
aşk, ilk heyecan; ilk acı, ilk hüsran…
aşk, ilk heyecan; ilk acı, ilk hüsran…
İçinden Dışına Yolculuk
‘YOR’da soyutlaşır, geleceği unutursun kaldırdığın rafta; geçmişin seni
geçecek ne de olsa…
geçecek ne de olsa…
İlerliyor zaman, önüme geçiyor, geride kalıyorum. Şimdiki zamanda alıyorum nefesi. Geleceğimin peşinde bir dedektif
gibi. Hiç bakmıyorum ardıma, bakamıyorum… Bakarsam duraksarım yoksa.
Afallarım, tökezlerim. Takılır kalırım, kime ne! Kime? Sana, bana, bize…
Bakarsam ardıma geçer beni geçmiş zamanın
‘mış’lı hikayeleri. Olur ya; kalsam geçmişin ardında, geriye sarsa zaman?
Çıkılması güç olan anların seni içine çeken girdabı, bataklık gibi çeker
karanlığına. Gömülürsün işte! Çıkamazsın. Sesini duyuramazsın. Ne sen, ne ben,
ne de biz fayda sağlar egoma. En ilkel bana…
gibi. Hiç bakmıyorum ardıma, bakamıyorum… Bakarsam duraksarım yoksa.
Afallarım, tökezlerim. Takılır kalırım, kime ne! Kime? Sana, bana, bize…
Bakarsam ardıma geçer beni geçmiş zamanın
‘mış’lı hikayeleri. Olur ya; kalsam geçmişin ardında, geriye sarsa zaman?
Çıkılması güç olan anların seni içine çeken girdabı, bataklık gibi çeker
karanlığına. Gömülürsün işte! Çıkamazsın. Sesini duyuramazsın. Ne sen, ne ben,
ne de biz fayda sağlar egoma. En ilkel bana…
Yorgunum… Kafam yorgun. Zihnim yorgun. Bilinçaltımdakiler mi suçlu,
bilinçaltıma zerk edilenler mi? İkisi de aynı… Kim, kim bu bitap cümlelerin
devriminde yaptığı dansı hissetmeyen hödük? Kimdir bu dumanıma zerk-i efkâr
katan? Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Yoruldum… Koşmaktan yoruldum, yavaş
yavaş dinen sağanak yağmur gibi…
bilinçaltıma zerk edilenler mi? İkisi de aynı… Kim, kim bu bitap cümlelerin
devriminde yaptığı dansı hissetmeyen hödük? Kimdir bu dumanıma zerk-i efkâr
katan? Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Yoruldum… Koşmaktan yoruldum, yavaş
yavaş dinen sağanak yağmur gibi…
Duraksıyorum… Ayaklarım bıkmış kafamın bulanıklığından. Farkına
varmış yapılan hataların. Anlamış boşa yol kat ettiğini. Ayaklarım kafama
kızmış, yavaşlamış. Ayaklarım ağırlığa dayanamamış, durmuş.
varmış yapılan hataların. Anlamış boşa yol kat ettiğini. Ayaklarım kafama
kızmış, yavaşlamış. Ayaklarım ağırlığa dayanamamış, durmuş.
Sen de mi yoruldun? Biz de mi yorulduk, farkına varmadan?
Vardiya değişimi; içimdeki benim, dışımdaki ben ile takası… “Bir
zamanlar” diye başlayarak özlenen o anlar gibi… Peki ne oldu da şimdi
nerede ‘biz’ ile başlayan cümleler? Sadece ‘ben’ olan bencillikler sardı
etrafımızı… Sen, ben, biz; ‘O’ mu olduk birbirimize yoksa? Bu kadar mı
uzaklaştık sonunda? ‘O’ istedi, ‘O’ başlattı, ‘O’ bitirdi. Bu kendimle
başladığım kaçıncı düet?
zamanlar” diye başlayarak özlenen o anlar gibi… Peki ne oldu da şimdi
nerede ‘biz’ ile başlayan cümleler? Sadece ‘ben’ olan bencillikler sardı
etrafımızı… Sen, ben, biz; ‘O’ mu olduk birbirimize yoksa? Bu kadar mı
uzaklaştık sonunda? ‘O’ istedi, ‘O’ başlattı, ‘O’ bitirdi. Bu kendimle
başladığım kaçıncı düet?