theme-sticky-logo-alt
img-alt
img-alt

Dorian Gray ve Seks Partneri | Ayşe Özkan

4 Ocak 2018
2325 Okunma

I.

Birbirimizi gördük. Tanıştırdılar. O gece çok sarhoştu. Kalabalığın içinde dizimde uyudu. Oradan kalkıp başını yastığa bırakmak istemedim. Ama saçlarını da okşamadım.

II.

Beraber dans ettik. Yine çok sarhoş olduk. Hiç uyumadan işe gittim. Akşam yine hep beraber buluştuk. Oraya gitmemem lazımdı. Ama gittim. Üzerimdeki badiyi çok beğendiğini, onu tahrik ettiğini söyledi.

III.

“Kahve içelim mi” diye sorduğunda hiç düşünmeden “Tamam” dedim. Kahve içerken sürekli kendini anlattı. “Aslında bugün arabam yok, beni şuraya bırakır mısın?” dedi. Heyecanlı dinlemelerim birden kesildi. Üzülmedim. O akşam yanımda, arkadaşlarına yakın zamanda ayrıldığını öğrendiğim kız arkadaşından bahsetti. Dinledim. Orada hiç yok gibiydim. Sessizce kalkıp gidecek cesaretim bile yoktu ancak seviştik. Bir şeyleri unutmak için sevişmiştik, öpüşsüz, bakışsız sadece boşalmak için… O sabah bir daha dönmemek üzere o evden ayrılmalıydım. Yapamadım.

IV.

Uzun bir süre onu aramadım. Oysa varlığımı acizleştirecek kadar yalnızdım. Yine o eve gittim. Çorabını çıkar dedi, Ahh Van Den Budanmayer! Çıkardım o çorabı. Eve dönerken, “Sen bu değilsin! Gitme oraya!” dedim. Budanmayer, gittim biliyorsun, üzerimdekileri her çıkarışımda kendimden bir parça da veriyordum.

V.

Aradan geçen zamandan sonra bir gün hiçbir zaman ilişkimiz olmayacağını söyledi istememe rağmen. Çünkü her sevişmemizde benden giden parçaları bulamıyordum. Âşık olmamam lazımdı. Çok mutsuzdum. Her hafta seviştiğim adam, dudaklarını, ellerini, gözlerini ezberlediğim adam… Bir sigara yakar, sonra da gitmem lazım derdi. Ağlardım.

VI.

Bir gün beni havaalanından alabileceğini söyledi. Uçaktan indim. Dışarı çıktığım zaman bana el sallıyordu. Yanıma yaklaştı. Valizimi aldı. Bagaja koydu, “Hoş geldin” dedi. Gülümsedim, “Hoş buldum.” dedim. O zamana kadar aramızdaki tek insanca diyalog buydu. Sonra eve gidip beraber olduk.

VII.

Bu hastalıklı durum beni bitiriyordu. Ya bitecektim ya da ben de onun gibi olacaktım. Aradım ve gelmesini söyledim. Bir geyşa gibi hazırlandım. En güzel parfümüm, en güzel kadehim, en seksi çamaşırlarım. Yorgundu ama kaybolan her hissime acıyarak omuzlarına, dudaklarına, parmaklarına dokundum. Sevişmemizde anlamsız bir kırılma vardı. İnsan sadece seviştiği insana aşık olabilir mi? Aşk seksle anlamlı olabilir mi? Ayaklarının dibine oturdum, çıplaktım, adının Dorian olmasını istediğini söyledi. Ne yazık ki ruhunu şeytana satan Dorian bendim. O hem şeytan hem de Lord Henry’di. Sürekli hayat hakkında mülahazalara girişiyordu. Nefret ettiği şeye inanmak zorunda kalan zavallı Dorian da bendim. Ona sonsuz inanıyordum.

VIII.

Bana beraber olduğu yabancı kızın fotoğrafını gösterdi. Yüzüme baktı, ne diyeceğimi merak etti. “Güzelmiş,” dedim, o anda içimde St. John Passion yükselmeye başladı. İki gün sonra bir ilişkiye başladım. İstediğim zaman birisini sevebilirdim. Restoranda onu gördüğüm zaman zafer kazanmış gibiydim, sevgilimin elini tutup hızla içeri girerken ayağım kaydı ve düştüm, ayaklarının dibine hem de. Eğildi ve “Bana döneceksin,” dedi. Masadan çatalı alıp bacağına batırdım. O bağırırken ayağa kalkıp “Asla!” dedim. “Sevgilim” ayrılma kararı aldığı zaman da yalvardım çünkü onu sevmeliydim ama ayrıldık O gece yanıma geldi. Çatalı batırdığım bacağını göreceğim şekilde uzatarak “Şimdi sevişebiliriz,” dedi.

Sonraki 6 ayda daha fazla görüştük. Her hafta geldi. Bana sarılmaya başladı. Çok kilo verdim. Sigaraya başladım.

IX.

Yedi ay sonunda kısa bir mesaj yazıp beni asla aramamasını söyledim. Başka bir ülkeye gittim. Üç ay kaldım. Her yerde boğuluyordum. Benimle evlenmek isteyen adama, “Ben Dorian Gray’im, bana sakın inanma,” dedim. Dağlarda kamp yaptım, okudum, seviştim, en güzel yerlerde dans ettim, en güzel içkileri içtim, kustum, koştum çırılçıplak sahillerde ancak St. John-Passion, hep soldan soldan gelmeye devam etti.

Bir sabah çok erken bir saatte “Seni rüyamda gördüm, seni özleyeceğimi düşünmezdim” dedi. Bu lafın üstüne kalkıp ilk uçakla eve döndüm. “Özledim,” demişti. Akşam evine gittim, kapıda elimdeki şampanyayı patlattım. Güldü. “Bu beni özlediğin içindi,” dedim. Boşlukta seviştik, gözlerimi kapattım, teslim oldum, oysa sadece bir penisti. Beni boşluğa çıkaran bu olamazdı.

X.

Beni sever oldu. Daha çok dinlemeye başladı. Düzenli olarak işine gidip geliyordu. Saçlarımla oynamaya başladı, evin içinde beğendiği kitaplardan bölümler okur ve bana dönüp beğenip beğenmediğimi sorardı. O anda “Havva o incir yaprağını indirmemeliydi,” diye düşünmeye başladım. O incir yaprağından sonra arzu, bir hastalık gibi kadınların genlerine bulaştı, “Çok güzeldi!” dedim. Giderken bana sarıldı, sımsıkı hem de. Ben de ona sarıldım. Fuck body’likten aşka evrilemeyen bir ilişkide Şeytan, bir zamanlar melek olduğunu hatırlamıştı. Onun için her şeyi yapardım. O gün fark etmediği kondomdaki deliği bile açabilirdim.

XI.

“Çocuğumu kaçıramazsın, Fransa’dayım, sizi bulacağım!”

[su_divider top=”no” divider_color=”#f44040″ margin=”10″]

Görsel: Henrik Aarrestad Uldalen

Hakkında Ayşe Özkan
1988 yılında Adana’da doğan Ayşe Özkan, lisans eğitimini Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nde tamamladıktan sonra 2011 yılında İstanbul Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Bölümü’nde “Hasan Ali Toptaş Romanlarında Çocuk Algısı” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. Aynı yıl Çukurova Üniversitesi Yeni Türk Edebiyatı Bölümü’nde doktoraya başladı. Modern Türk Edebiyatı ve Psikanaliz Edebiyat Kuramı, doktora araştırma alanıdır. Aynı üniversitede 2014 yılından beri öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır.
Yorum 0

    Cevapla

    15 49.0138 8.38624 arrow 0 bullet 0 4000 1 0 horizontal https://kalemkahveklavye.com 300 4000 1