Bir oturuşta okunabilecek en çarpıcı Can Yayınları Kısa Klasikler çağdaş illüstratörler tarafından özel olarak tasarlanan kapaklarıyla okurlarla buluşmaya devam ediyor. E.T.A. Hoffmann’dan Altın Çanak ve Henry James’ten Ustanın Dersi, Mart ’21’de okurla buluşacak yeni kitaplar.
Can Yayınları Kısa Klasikler Mart ’21 Kitapları
Altın Çanak, E.T.A. Hoffmann
Hoffmann Altın Çanak‘ta insanı dış dünyanın baskısından uzaklaştıran başka bir âlemin kapısını açar.
Üniversiteli Anselmus, elma satan yaşlı bir kadının sepetini devirince bir anda hayatı değişir ve kendini bambaşka bir dünyada bulur. Giderek gündelik yaşamın gerçekliği ile büyülü bir dünyanın gerçekdışılığı arasındaki sınır çizgisinde yaşamaya başlayan Anselmus, bir mürver ağacında gördüğü minik bir yılanın mavi gözlerine vurulur; oysa gerçek dünyada genç ve ihtiraslı Veronika, Anselmus’a âşıktır ve onunla ilgili başka planları vardır.
Can Yayınları Kısa Klasikler serisinin yeni kitabında, Hoffmann’ın geleneksel masal unsurlarını antik mistisizmin öğeleriyle harmanladığı Altın Çanak, Alman Romantizmi’nin simge metinlerinden biridir. Altın Çanak‘ta birbirine tümüyle zıt fantastik dünya ile burjuva dünyası buluşur. Hoffmann, belirgin farklarına rağmen net çizgiler çizmez ve aradaki geçişi akışkan tutar. Zira Hoffmann’ın evreninde gerçeklik, paralel dünyaları mümkün kılan poetik eşiktir ve bu eşikte gerçek ve gerçeküstü tüm varlıklar uyum içinde yaşarlar.
ERNST THEODOR AMADEUS HOFFMANN Hakkında
1776’da Königsberg’ de (bugünkü Kaliningrad) doğdu. Asıl adı Ernst Theodor Wilhelm Hoffmann’dır. Hukuk öğrenimi gördükten sonra 1800’de devlet memurluğuna atandı ve Prusya’nın işgali altında bulunan Polonya’da çalışmaya başladı. 1806’da Prusya’nın Napoléon güçleri tarafından yenilgiye uğratılmasına kadar bu görevinde kaldı. Hoffmann, 1814’e kadar müzik eleştirmenliği ve tiyatrolarda müzik yönetmenliği yaptı. 1811’de Arlequin adlı bir bale besteledi. Alman Romantizmi’nin ilk yazarlarından olan dostu Friedrich de la Motte Fouqué’nin Undine adlı masalını operalaştırması da bu döneme rastlar. Hoffmann, 1814’ten itibaren edebiyata yöneldi. 1814-1815 tarihli Phantasiestücke in Callots Manier (Callot Tarzı Düşlemler) adlı öykü kitabı, yazar olarak ün kazanmasını sağladı. 1816’da yeniden devlet hizmetine girerek Berlin Temyiz Mahkemesi’nde yargıçlık yapmaya başladı. Şeytanın İksirleri (1815-1816) ve Kedi Murr’un Hayat Görüşleri (1820-1822) adlı romanları, Gece Tabloları (1816-1818) ve Die Serapionsbrüder (Serapion Kardeşler) (1819-1821) adlı öykü derlemeleri büyük ilgi gördü. Hoffmann’ın peri masallarından doğaüstü felaket öykülerine kadar eşsiz hayal gücünü sergilediği eserleri, Çaykovski’nin bale süiti Fındıkkıran da dahil olmak üzere pek çok opera bestesine esin kaynağı oldu. Eserleriyle Honoré de Balzac, George Sand ve Théophile Gautier gibi isimlerin saygısını kazandı; Victor Hugo, Charles Baudelaire, Guy de Maupassant, Aleksandr Puşkin, Fyodor Dostoyevski ve Edgar Allan Poe’yu etkiledi. E.T.A. Hoffmann, 1822’de Berlin’de öldü.
Ustanın Dersi, Henry James
Eserlerinde görmeye alışık olduğumuz hayat ve sanat çatışmasını Henry James bu öyküde en yoğun biçimiyle ortaya koyuyor.
Genç yazar Paul Overt, davet edildiği bir kır malikânesinde uzaktan uzağa hayranı olduğu ünlü romancı Henry St. George’la ve ilk görüşte âşık olduğu Miss Fancourt’la tanışır. Bu tanışıklıklar kente döndükten sonra da çeşitli karşılaşmalarla sürer. Genç yazarın bütün arzusu bu büyük ustadan kendi kariyeri için yararlı bir şeyler öğrenmektir. Usta da ona seve seve bir ders verir, ama verdiği ders edebiyatla değil, yaşamla ilgilidir. Uzun yıllardır evli olan ünlü romancı, evliliğin ve evlilikle bağlantılı sorumlulukların, genç yazarlara ayak bağı olacağını, büyük sanatsal değeri olan yapıtlar yazmaya sekte vuracağını belirtir.
Karmaşık, bir o kadar da müphem karakterlerin boy gösterdiği bu öyküde Henry James her zamanki kıvrak zekâsı ve ironik üslubuyla bu kez sanat-hayat karşıtlığını sorguluyor.
HENRY JAMES Hakkında
1843’te New York’ta doğdu. ABD’li düşünür Henry James’in oğlu, pragmatizmin öncülerinden William James’in kardeşiydi. Aile dostları arasında Thoreau, Emerson, Hawthorne gibi düşünür ve yazarların bulunduğu bir ortamda yetişti. 25 yaşına geldiğinde ABD’nin en yetenekli öykü yazarlarından biri sayılıyordu. Paris’te yaşadığı yıllarda Turgenyev, Flaubert, Zola, Maupassant’la tanıştı. İngiltere’de Victoria döneminin seçkinleri arasına katıldı; Tennyson, Gladstone, Browning gibi dönemin ünlü adlarıyla yakınlık kurdu. Amerikalı, Daisy Miller, Avrupalılar, Washington Meydanı, Yürek Burgusu, Bir Hanımın Portresi, Bostonlular, Büyükelçiler gibi yapıtlarında, masum, demokratik ve bereketli Amerika’yı, daha eski ve aristokrat Avrupa kültürünün dünyevi bilgeliği ve çürümüşlüğüyle karşı karşıya getirdi. İçsel yaşamı yansıtmasıyla, 20. yüzyılda gelişen “bilinç akışı” tekniğinin öncülerinden oldu. 1916’da Londra’da öldü.