“Dünyayı uyumsuzlar mı kurdu? Peki onlar mı kurtaracaklar?” Bu soruyu, kitabın arka kapak yazısında Uğur Batı soruyor. Kitap da bu soruya cevap vermeye çalışıyor. Dünyamızın bir kurtuluşa yahut kurtarılışa ihtiyacı olduğu aşikâr. Özellikle yeni bin yılla birlikte içine girdiğimiz medeniyet krizi, yakın tarihin yeniden sorgulanmaya ve bugünün de idrak edilmeye çalışıldığı bu süreçte “çoğunluğun” bir şeyleri farklı düşünmeye, yorumlamaya başlaması gerekiyor. Ne var ki medeniyet tarihimizde herhangi bir “çoğunluğun” matah bir şey yaptığı pek görülmemiş; konfor alanından ve zahmetsiz düşünme eğiliminden çıkamamış türlü güruhların “azınlık” yerine koyduğu, sindirmeye, normalleştirmeye, kendilerine “uydurmaya” çalıştıkları istisnai kişiliklere düşmüştür iş. İşte Şafak Altun’un Destek Yayınları etiketiyle yayımlanan “Uyumsuzlar” kitabı, gerek adıyla gerek içeriğiyle “uyumsuzlar”ı, uyumsuzluğun dünyayı değiştirebilme gücünü örnekleriyle, geçmiş, bugün ve gelecekle anlatıyor.
Bir “popüler bilim” kitabı demekte sakınca görmeyeceğimiz Uyumsuzlar, Şafak Altun’un ilk kitabı değil. Radyo yayıncılığından muhabirliğe pek çok alanda hatırı sayılır ürünler ortaya koyan Şafak Altun bu kitabın alanıyla kesişenler de dahil olmak üzere ekonomiden inovasyona, tarihten girişimciliğe dek pek çok alanda kitapları olan bir yazar. On beşinci kitabı olan ve “İnsanlığa Yön Verenlerin Hikâyesi” alt adıyla çıkan Uyumsuzlar, konusu ve içeriği itibariyle en kapsayıcı eserlerinden birisi. Öyle ki bu alt adın işaret ettiği gibi sadece birilerinin hayat hikâyelerini anlatmakla kalmıyor, birbirlerine bağlanan güncel konularla kapsamlı bir bellek haritası ve alternatif bir rehber sunuyor.
Akışı çok sayıda ara başlıkla beslense de dört ana bölümden oluşan Uyumsuzlar’ın ilk bölümünde, bölümün adının da işaret ettiği üzere “Ahir Zaman Uyumsuzları” anlatılıyor. Yani medeniyetimizin geçmişinden bugününe dek uzanan, farklı disiplinlerde, farklı coğrafyalarda bir biçimde medeniyetimizi şekillendiren yeniliklere imza atan isimlerden ve onların “uyumsuz”luklarından bahsediliyor. Peki kimi zaman kendiyle, kimi zaman toplumla, çağıyla, yaşamın kendisiyle, ailesiyle hatta mensubu olduğu canlı türüyle uyumsuzluğa düşen bu insanların özellikle kitaba adını veren bu özelliğine neden dikkat çekiliyor? İşte bu sorunun cevabı, aslında tüm kitabın ve sonraki bölümlerin alametifarikasını ortaya koyuyor: Uyumsuzluk; yani kalıplara, normlara, çoğunluğun beklentilerine uymama eşiğini geçmek, yaratıcılığın, yaratıcı düşünmenin ilk adımı. Bahsi geçen büyük isimlerin tam da bu sayede, yani zihinlerinin yaratıcı noktalarıyla aralarına giren “uyumlu olma” engellerini kaldırmalarıyla bahsi geçen sonuçlara ulaştıklarını anlatıyor.
Kitap sadece bu ilk bölümden ibaret olsa da bir fikir verebilirdi tabii. Ancak Şafak Altun, sadece bir giriş, bir çerçeve çizdiği bu bölümün ardından üç ayrı bölüm daha sunuyor okurlarına: “Veri, Kod, Yapay Zekâ: Sonsuza Kadar Âmin”, “Vasatın İktidarı” ve “En İyisi Sen Rotayı Yeniden Hesapla”.
Geçmişteki uyumsuzlarla çizdiği çerçeveden başlayıp önce yakın tarihe, sonra da bugüne ve geleceğe çektiği çizginin üzerinde, son derece hareketli, okurunu sıkmayan bir dille medeniyetimizin dönüşümünü ve bundan sonraki alternatif gelecekleri anlatıyor. Medya, yapay zekâ, küresel güçlerin farklı enstrümanlarla yürüttükleri savaşlar, transhümanizm, tüm katmanlarıyla internet ve sosyal medyanın getirdikleri ve götürdükleri derken insanlığın “uyumluluk” sorunsalı, bugün geldiği yeri ve bu yerden çıkışında uyumsuzluğun muhtemel işlevlerini anlatıyor.
Tüm bu tarihsel akışta tabii ki uyumun normları da, öznesi de, nesnesi de değişiyor. Aynı dönem içinde bile farklı coğrafyalarda değişebilen bir özgün kavramdan bahsediyoruz. Dolayısıyla bugün içine girdiğimizi kimsenin yadsıyamayacağı medeniyet krizinin çıkışı olacaksa bunun da uyumsuzlarca yaratılacağını anlatıyor Şafak Altun. Kitabın girişinde yer alan, arka kapak yazısında da bir notu olan Uğur Batı’nın geçtiğimiz dönemdeki TEDx konuşmalarının birine adını veren “Dünyayı uyumsuzlar kurtaracak” cümlesi, kitabın ne anlattığını ortaya koyuyor ve kitap da bu cümlenin altını gereğince doldurabiliyor.
Yukarıda bahsettiğimiz “yaratıcılık” ve onun engelleri konusu, yaratıcılığa dair hemen her kitabın temelini oluşturur. Farklı açılardan, farklı kelimelerle eğilinen bu konuyu Şafak Altun’un ele alış biçimi hem nitelikli ve yoğun, hem de bol görsel ve grafikle desteklenerek güçlendirilmiş akıcı bir dile sahip.
Ne var ki kitaptaki bu hareketli grafik birçok sayfada hatta önsözden başlayarak aksamış. Aynı metinler birden fazla yere kopyalanmış. Resim altı veya spotlar kullanılmak istenirken yanlış düzenleme, font ve punto sorunundan ötürü metinler birbirine girmiş. Kitabın daha pek çok baskı yapacağını düşündüğüm için bunların sonraki baskılarda düzeltileceğini umuyorum. Bu aksaklıklara rağmen iç rahatlığıyla önerebileceğim bir kitap olduğunun altını çizmek isterim.
1987, Ankara.
Türk Dili ve Edebiyatı lisansı, Yeni Türk Edebiyatı yüksek lisansı…
KalemKahveKlavye’nin kurucusu.
Evli ve iki kedi babası…
Bazı kitaplar yazdı: Kadran Kadraj (2015), Kaosun Kalbi (2020), Yeraltı Kütüphanesi (2020), Gecenin Kıyısından Gelen Suratsız ve Yaşlı Kuzgun: Edgar Allan Poe (2020)