Kelebeklerin her yerden fırladığı güneşli bir nisan günü, Lâle İle yakın zamanda çıkan “Tehlikeliydi, Biliyordum” kitabını konuşacağım için heyecanlıyım. Güzel bir tehlike var içimde, onu da biliyorum. Ve nihayet o buluşma anı gerçekleşiyor. Müldür’ün sesi martılara karışıyor, ben soruyorum o cevaplıyor. Buyrunuz! — Röportaj: Onur Köybaşı
Yakın zamanda Benoit Hamet’in çizimleri üstüne yazılmış “Leonardo”yla şimdi de yeni kitabın “Tehlikeliydi, Biliyordum”la göründün bize. Bu yıl okuyucuların için güzel bir yıl oldu. Hoş geldin Lâle.
Hoş buldum, İlk defa huzuru, gerçek huzuru buldum. Geçirmiş olduğum beyin kanamasından sonra oldu bu huzur dolu günlerim. Canım ne zaman yazmak istese yazıyorum artık. Öldüm ve yeniden dirildim biliyorsun değil mi? Artık depresif bir Lâle de yok, o sebeple dilediğim zaman dilediğimi yazıyorum. Ne zaman istersem yani. İyiyim, çok iyiyim.
Son kitabın bu dünyadan değil, bilinmeyenden haberler getirmiş gibisin bize.
Seçiyorlar beni, ben bulmuyorum. (Gülüyor.)
Her yeni kitabınla yeniden doğuyor ve dünyaya yeniden geliyorsun, üstelik belli bir kapın yok, sen hep bir yerlerden sızıyorsun hayatımıza, bu nasıl oluyor ?
Valla benim isteğimle olan bir şey değil bu, odamda otururken birden bir ışık huzmesi görüyorum ve yazmaya başlıyorum. Yazarak analiz ediyorum ve öyle süzülüyorum. Ama kendimi uzaylı sandığım yok. Her şeyden önce ben bir insanım. Öyle de yazıyorum.
Şiir tehlikeli bir şey midir ?
Çok tehlikeli bir şey. Mor örtülerin üzerinde yeşile uzanmak gibi.
Kitaba bazı renkler hakim; özellikle mor, yeşil ve sarı, siyah, az da olsa kırmızı, kan kırmızı. Kelimelerin ışığa tutunca renk değiştiren zultanit taşı gibi adeta. Baktıkça renk değiştiriyor.
Aslında kitaba başlarken renklerin üzerine olsun istedim, sevdiğim renklerin üzerine. Sevdiğim renkleri koydum kitaba. Özellikle Afrika menekşesini çok severim.
Zamansız bir zamanda bırakıyorsun bizi; bir bakıyoruz binlerce yıl öncesi bir yerdeyiz, bir bakıyoruz uzay zamanında. Asla bize tam olarak bir mekân vermiyorsun, X ve Y arasında gidip geliyoruz. Sen şimdi hangi zamandasın?
Sıfır zamandayım, gelecek olanı bekliyorum.
Kitaptaki zamanların farklılığı ise; seçmiş olduğum zamanlar var, onların (göklerin ) beni seçtiği yerler , zamanlar da var. Bunları beraber hatırlayıp, görüp, yaşayıp yazıyorum.
Anlaşılmak gibi bir kaygın var mı ?
Var tabii, niye yazayım yoksa.(gülüyor)
Lâle son zamanlarda neler yapıyor, yeni projeler var mı yakında ?
Roman üzerine çalışıyorum. Çok acayip bir roman bu Onur. Şiirimin tadına varamayan bir roman. Yakın zamanda kendi tablolarımdan oluşacak bir sergi olacak. Bu kez yazınsal anlamda değil de görsel olarak bir şeyler anlatmak istiyorum.
İskenderun’da doğdu. Anadolu Üniversitesi İşletme bölümünden mezun oldu. Varlık, Duvar, Akköy, Hayâl, Mor taka, Fakir Fikirler, Kuşak Edebiyatı, Kafasına Göre, Ayı dergi ve Sokak Misyonu dergilerinde şiirleri yayımlandı, yayımlanıyor.
İlk kitabı “Şizofren Heceler” Mart 2010’da raflarda yerini aldı. İkinci kitabı “Vedasız Perşembe”, ilk kitabının 3.basımıyla aynı tarihe denk gelen Mayıs 2012’de yayımlandı. Nisan 2014’te Lâle Müldür’ün şiiriyle başlayan “Taşkuşağı” kitabı okuyucuyla buluştu. 2014 yılında Eylül ayında şiir kitabı “Viyadükler”, 2016 yılının Mart ayında ise kapağını Umay Umay’ın hazırladığı “Beni Yalnız Anla” adlı şiir kitabı okuyucuyla buluştu. 2017 yılında yine kapağını Umay Umay’ın hazırladığı “Kabuğunu Arayan Yara” kitabı raflarda yerini aldı. 2019 yılında ise son kitabı “Unutma Duvarı” okuyucularla buluştu.
Onur Köybaşı’nın yazıları ve şiirleri çeşitli gazetelerde
Dergilerde ve internet sitelerinde yayımlanmaya devam ediyor.