Bu içerik, KalemKahveKlavye’nin “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” dosyası kapsamında hazırlanmıştır. Dosyanın tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.
Alternatif türlere dair en çok kalem oynatan, kafa yoran ve Türkçe okurunun kafasını açan ürünler veren isimlerden birisi de Hakan Bıçakcı kuşkusuz. Yazarla, dosya kapsamında özellikle fantastik edebiyat ve diğer alternatif türlere duyulmaya başlanan ilgiyi ve kaynaklarını konuştuk.
Dünyada ve özellikle Türkiye’de alternatif türler kapsamında bir yükselişten, bir ilgiden söz edebilir miyiz?
Böyle bir yükseliş ve genel anlamda zenginleşen bir çeşitlilik var kesinlikle. Günümüzde bazı dönemlerin itibarsızlaştırılmış, aşağı görülmüş çoğu türü, bu haksız etiketlerden kurtulmuş durumda. Aynı zamanda türlerin birbirinin içinde erimesine de tanıklık ediyoruz tabii.
Bu ilginin nedeni salt pazarlama trendleriyle mi ilgili yoksa alternatif türler nihayet hak ettikleri ilgiyi mi görüyor? Sosyolojik, politik, kültürel bakımdan başka dinamiklere de bağlayabilir miyiz?
İdeal dünyada ilginin kaynağı doğrudan yazarların ve okurların tercihleri olmalıdır ama gerçek dünyada işler böyle yürümüyor bildiğiniz gibi. Popülerliği artan hiçbir şeyi politik yönlendirmelerden, kültür endüstrisinden bağımsız düşünemeyiz. Yine de en basitinden bir arz talep matematiği de var işin içinde. “Tutan” anlatıları tekrarlama içgüdüsü diye bir şey var. Ve alternatif türler ilgi gördükçe bu alanda daha çok anlatıyla karşılaşıyoruz. Birtakım formüller, kalıplar oluşmaya başlıyor kendiliğinden. Bu da ilginin olumsuz ya da en azından tehlikeli yanı.
Bilimkurgu, fantastik ve kimi alt türleriyle polisiye; bugünün dünyasında artık “olmayacak şeyler” anlatan türlerden ziyade “olanı ve olması muhtemel olanı” anlatan türler gibi mi algılanmaya başladı sence?
Özellikle bilimkurguda ve onun alt türü olan distopya anlatılarında (post siberpunk) böyle bir dönüşüm söz konusu. Uçan arabalar yerine halihazırda kullanmaya başladığımız teknolojilerin yan etkileriyle karşılaşıyoruz daha çok. Sadece değişen fizyolojik koşullara değil, bununla birlikte değişen psikolojik koşullara da odaklanıyor yeni nesil bilimkurgu anlatıları.
Vaktiyle “kaçış edebiyatı” olarak tanımlanan türler de yine bu türler. Oysa bugün her zamankinden daha çok beslendiği politik-sosyoekonomik damar itibariyle kaçıştan çok sorgulama amacına hizmet ediyor sanki. Okurun dünyayı doğru yorumlaması açısından alternatif türlerin işlevine dair ne söylersin?
“Kaçış edebiyatı” diye bir şey varsa da bunu belirli türlerle birlikte anmak anlamsız. Tek derdi kaçış olan okurun şartlanmış beklentilerine hitap eden anlatıların hepsi bu kategoriye girer. Dolayısıyla fantastik bir anlatı kaçış metni kategorisine girebilir de girmeyebilir de. Diğer alternatif türler de öyle. Bilinmeyen bir gezegende geçen hikâye son derece klişe, karton karaktere ve yüzeysel bir kurguya da sahip olabilir, boyutlu ve derin karakterlere, karmaşık bir olay örgüsüne de. Eğer iyi örneklerinden bahsediyorsak, fantastik her zaman sosyo-politik imalara en açık türlerden olmuştur tabii. Kesinlikle kaçıştan çok sorgulama üzerinedir.
Bu yazının dahil olduğu dosya paralelinde, KalemKahveKlavye ve Yazım Kılavuzu işbirliğiyle düzenlenen “Edebiyatta Alternatif Türlerin Yükselişi” konulu söyleşinin videosunu şimdi izleyebilirsiniz.