Çağdaş Yunan Edebiyatının ve Yirminci Yüzyıl’ın en önemli yazarlarından biri hiç şüphesiz Nikos Kazancakis’tir. Dönemi içerisinde düşüncelerinden dolayı kilise tarafından aforoz edilmiş ve çok zaman kitapları yasaklanmıştır. Ancak buna rağmen kitapları yasakları aşıp sinemaya uyarlanmıştır. Kazancakis, Zorba adlı eserini 1946 yılında kaleme almıştır. 1964 yılında ise Yunan yönetmen Mihalis Kakoyannis tarafından sinemaya uyarlanmıştır.
Bir gün Patron, Girit’e maden ocaklarının başına geçmek için yola çıkar. Ancak vapurun kalkmasına daha saatler vardır. Patron da bir kahveye oturarak vapurun kalkma saatini bekler. Tam da bu esnada Girit’e gitmek isteyen, ama parası olmayan Zorba çıkagelir. Ve “Beni de Girit’e götürür müsün?” diye sorar. Patron, bir süre düşünür ve Zorba’nın konuşmasından etkilenir, aradığı ruhun Zorba olduğu kanaatine varıp onu Girit’e götürmeye karar verir. Elbette sadece götürmekle kalmaz, ona bir de maden ocaklarının başına geçmesi için iş teklif eder. Böylece Patron ve Zorba, Girit’e gitmek üzere yola çıkarlar.
Aleksi Zorba, madencilik yaparak geçimini sağlar. Parasız kaldığı zamanlarda kahve önlerinde santur çalarak topladığı bağışlarla karnını doyurmaya çalışır. Hemen her işte çalışarak kendini olabildiğince çok yönlü yetiştirmeye çalışan bir kişidir Zorba.
Sonunda vapur Girit’e varır. Girit’te kendilerine uygun bir otel aramaya başlarlar. Madam Ortans adında yaşlı bir dulun oteline yerleşirler. Bu küçük otele yerleştikten sonra, Zorba, maden ocağının başına geçer. Patron ise işin başına Zorba’yı getirmenin rahatlığıyla kendi anlam arayışının peşine düşer. Bunu da çoğunlukla bazı kitapları okuyarak gidermeye çalışır. Ama bir türlü ruhu tatmin olmaz ve sürekli kendini huzursuzlukla boğuşur bir halde bulur.
Zamanla Zorba ile olan iletişimleri giderek güçlenir ve onun hayat hikâyesini dinleyerek kendine dersler çıkarmaya çalışır. Öyle ki Patron, onca kitap okumasına rağmen Zorba’nın sahip olduğu ruha bir türlü ulaşamamıştır. Zorba’nın yaşantısına ve aykırı ruhuna tanık oldukça patron, öğrendiği her şeyin boşuna olduğu, asıl öğrenilmesi gereken anlamın Zorba’nın yaşantısında yattığını düşünmeye başlar.
Bu süreçte Zorba, otel sahibi Madam Ortans ile ilgilenmeye başlar. Ve ilerleyen zamanlarda Ortans ile nişanlanır. Elbette Patron da Zorba’nın etkisi altında kalarak, köyün içinde genç bir dul kadın ile iletişim kurar. Ama ne Patron ne de Zorba sanki iki lanetli birer ruh gibi, bu kadınlarla mutlu sona varamazlar. Çünkü Patron’un birlikte olduğu dul, paskalya gününde kiliseden çıktığı vakit, taşa tutulur ve boğazı kesilerek öldürülür. Her ne kadar Zorba, kadını kurtarmaya çalışsa da başarılı olamaz. Modam Ortans ise bir gün ağır bir hastalığa yakalanarak hayata gözlerini yumar. Sonunda Patron bütün parasını ve mal varlığını kaybeder. Öyle ki bu durumu gören Zorba, daha fazla işlerin yürümeyeceğini anlaması üzerine Patronla vedalaşıp kendi yoluna gitmeye karar verir.
“Her insanın kendi deliliği vardır; bana da öyle geliyor ki, en büyük delilik, bir deliliğe sahip olmamaktır.”
Zorba, Kazancakis için hiç şüphesiz bir dönüm noktasıdır. Kazancakis, uzun yıllar boyunca İsa, Buda, Bergson, Homeros, ve Nietzsche gibi ruhların etkisi altında kalmıştır. Son olarak Zorba ile bu ruhların etkisinden kurtulup kendi gerçekliğini ortaya koymayı amaçlamıştır.
Her ne kadar Nietzsche’nin etkisinden kurtulmuş gibi görünse de son kitabı Çileci adlı eserde çıkışı yeniden Nietzsche’ye dönmekte bulmuştur. Zorba, Kazancakis’in içsel yolculuğu olarak okunabilir. Patron, Zorba vasıtasıyla içinde bulunduğu hapisten kurtulmaya çalışır. Ama çoğunlukla bunu başaramaz. Aklı sürekli kitaplardadır. Hayatta karşılaştığı problemlerin ve ruhsal gelgitlerin reçetesini kitaplarda arayıp bulmaya çalışır. Zorba ise burada Patron’a rehberlik eder. Patron’un kitaplarla kurduğu ilişkiyi dikkate almaz. Her şeye tersinden yaklaşarak Patron’un doğru bildiği değerleri yıkmaya çalışır. Öyle ki en ufak bir huzursuzlukta çareyi İsa’da ve Buda’da arayan bir anlatıcı vardır karşımızda. Oysa Zorba, bütünüyle hepsini yerle bir etmenin amacı içindedir. Bu noktada anlatıcı sürekli mistik güçler ile karşı güçlerin arasında sıkışıp kalmıştır. Çünkü bir tarafta yaşamı bütünüyle olumlayan ruhlar, öteki tarafta ise Zorba gibi tehlikeli bir yaşam tarzını benimseyip, yaşamı birkaç cümlede açıklayan olumsuz bir güç vardır. Dahası bu büyük ruhlar, yaşam karşısında Zorba kadar pratik ve açıklayıcı değildir. Sahip oldukları öğretiler Zorba’nın aykırı ruhu tarafından alt edilir.
Kazancakis, aslında bir çeşit Zorba ve Nietzsche etkileşimi içerisinde bir roman yazmıştır. İsa’nın ve Buda’nın karşısına Nietzsche’yi çıkarmış ve onları birbirleriyle çarpıştırarak yeni bir değer yaratmaya çalışmıştır. Bu kutsal üçlünün karşısına da bizzat kendi ruhundan izler taşıyan Zorba’yı yerleştirmiştir. Öyle ki Zorba, sanatın, felsefenin ya da okuryazar insanın temsil ettiği bir ruhtan daha ziyade, yaşamın içindeki ateşten beslenen özgür bir ruhtur. Bu yüzden belli kuralları ya da öğretileri yoktur. Tek amacı, yaşamı olabildiğince özgürce yaşamaktır.
“Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir, bilir misin? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyiliklerdir. Sonuna kadar git be insan, avara et ve korkma! Tanrı, baş şeytandan çok, yarım şeytandan iğrenir!”
Dolayısıyla Zorba, bir gerçeğe ulaşmak için kendini öğretilerle uyuşturmaz. O, bizzat her şeyi en saf, en tehlikeli, en yoğun haliyle tecrübe etmeyi arzu eder. Zorba, insanın özünü bildiği için, insandan hem iğrenir hem de olabildiğince kutsar. Yaşamının bütün gizemi de bu zıtlıkta yatmaktadır. Öyle ki bu zıtlık Tanrı ve Şeytan için de geçerlidir. Çünkü ona göre Tanrı da Şeytan da birdir.
Zorba’nın bu kadar bilge ve özgür bir ruh olmasının altında yatan husus, tamamıyla geçmişte yaptığı hatalarla bağlantılıdır. Çünkü yapmış olduğu hatalar, bire bir yaşamın kendisini yansıtıyordu. Dolayısıyla ödemiş olduğu bedeller, onu kuşatan bağlardan kurtulmasına yol açmıştır. Bu bağlar, en başta: Vatan, Millet, Din, Tanrı gibi konulardan oluşuyor. Yine aynı şekilde, Zorba evleneceği sırada Madam Ortans hastalığa yakalanır ve ölür. Bu ölüme takılıp kalmaz, hemen şu cümleleri kurar: “
Yeni bir yol, yeni planlar! Artık dünküleri hatırlamaktan, yarınkileri istemekten vazgeçtim; şimdi şu anda ne oluyor, o ilgilendiriyor beni.” Bu, Zorba’nın acı karşısında kendisini yenilemenin bir yoludur.
Zorba, bir oluştan başka bir oluşa geçerek kendini sürekli yeniler: Kimi zaman dans ederek, kimi zaman santur çalarak, kimi zaman ise geçmişte yapmış olduğu hataların ona kattığı yaşanmışlık izleri ile yaşam coşkusunun kaybolmasına asla izin vermez. Bu yüzden Patron gibi kitaplara ya da Tanrı’ya ihtiyaç duymuyor, çünkü yaşamı baştan başa tehlikeli bir derinlikten oluşuyor. En güzel tarafı, bunca yorgunluğa rağmen, yaşamı kendi dilinde olumlayabiliyor olmasıdır. Kurallar, gelenek ve görenekler, onun yaşamı karşısında hiçbir anlam ifade etmiyor. O, sadece özgür olmak istiyor. Öyle ki sonunda çok sevdiği dostundan ayrılıp, kendi yolunda gitmek istemesi de bunun en açık örneğidir.
“Hayır, özgür değilsin, dedi. Senin bağlı bulunduğun ip, öbür insanlarınkinden biraz daha uzun; hepsi bu kadar! Senin patron, uzun ipin var, gidip geliyor, kendini özgür sanıyorsun.”
Zorba
Nikos Kazancakis
Türkçesi Ahmet Angın
Can Yayınevi, 348 s.
Şubat 2016